YİYEN BİLMEZ DOĞRAYAN BİLİR

Siyasi partilerin seçim beyannamelerinde asgari ücret adeta açık arttırmada. Mevcut, reel, ya da Ak Parti 950, CHP 1500 artı emeklilere iki ikramiye, HDP 1800, BTP 5000 lira, ben başka duymadım yok mu arttıran... Bu gidişle ihale BTP de kalacak gibi, en küçük teklif mevcudun neredeyse iki katı ki; bu mantıkla bakarsak popülist politikalar uygulamayan ve uygulamayacağını söyleyen iktidar aptal olmalı. Herkes işçinin emeklinin durumunun iç açıcı olmadığını biliyor, doksanlı yıllarda olsa bu söylemler iyi prim yapardı da şimdi? Allah'tan muhalefetin hayal ettiği seçmen profili yok, seçmenin aklı siyasetçiler gibi bir karış havada değil, ayakları da yere basıyor. Seçmen aklı, iradesi siyasetçilerinden çok çok ileride, ileride de olmak zorunda. Siyasetçi için bizim yöresel şive ile: ''Afyon'un barda(ğı), biri olmazsa biri da(ha)''. Ama seçmen biliyor ki; kendi kaybederse yaşam standardını, hatta bazen yaşam hakkını bile kaybeder... Hikâyenin kaynağını ve kahramanın adını unuttum. Anadolu'da yaşayan çok zengin biri ömrünün sonuna yaklaştığını hissettiğinde yedi yaşındaki oğlu için şöyle bir hesap yapar: Benden sonra yüz yıl yaşasa, hergün yüz altın harcasa... Ve ömrü boyunca yokluk çekmemesi için ''üç milyon altıyüz elli bin altın'' liralık muhteşem bir serveti ona miras olarak bırakır. Yüz yıllık olası ömründe kendine yetecek servete sahip bu mirasyedi sadece yedi yıl sonra on dört yaşında bir hamam köşesinde açlıktan ölmüş halde bulunur. Nasıl bu hale geldiği merak edilip araştırılır. Şımarık mirasyedi avcılık yapmaya karar verir, yüz altın vererek bir tazı satın alır. Falanca bağda bir tavşan var diye haber verene yüz altın, tavşanı bağdan çıkarana yüz altın bahşiş verir. Tavşanı yakalayamayan tazıyı kılıcıyla ikiye böler... Anadolu'muzun bilge insanı bu olay üzerine tarihe şu sözlerle, not düşer: ''Sade undan helva olmaz bal gerekir kazana, baba malı tez tükenir gerek oğul kazana... Siyasetin doğası, değişen zaman ve zemin gereği; Demirel'in: ''Dün dündür, bugün bugündür'', ya da çok eleştirdiği cumhurbaşkanlığı makamına çok eleştirdiği yöntemle çıkınca; ''buradan bakınca öyle görünmüyor'' dediği gibi: Siyasetin kaypak zemininde aynı şeyleri farklı zaman ve zeminlerde farklı bir yöntemle dillendirebilir, lafı kıvırıp geçmişte söylediğinizin bugün tersini söyleyebilirsiniz ama devlet adamı kimliğinizle ne yalan söyleme ne de matematiksel gerçek verilere dayanan konularda söylediğinizin tersini iddia etme şansınız yoktur, işte o zaman işiniz zor olur. Siyaset öncesi geçmişinde karşı çıktığı, karşılığı olmayan sosyal yardımları bugün vaat etmekle suçlanan Sayın Kılıçdaroğlu'nun durumunu ben aynı şekilde değerlendirmiyorum. Bu durum bizim kültürümüzde ''yiyen bilmez, doğrayan bilir'' şeklinde ifade bulmuştur ki: Sayın Kılıçdaroğlu o gün bürokrattı bugün siyasetçi, o gün işin başındaki en üst düzey bürokrat olarak gördüklerini gerçek verilere dayanarak söylüyordu, bugün durumu farklı. Asıl önemli olan onun o gün devletin bilgilerine sahip bir devlet adamı hassasiyetiyle söylediklerini bugün iktidar yetkililerinin siyasetçi olarak söylemeleri. Seçim vaatleriyle ilgili muhalefete, özellikle CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu'na yönelik başbakanın ''ergen psikolojisi'' olarak yorumladığı tutuma ben ancak mirasyedi olarak bakar öyle yazabilirim. Çocukluk ve gençliğe geçiş, hatta gençlik yıllarımızda bize göre, sadece bize göre de değil gerçekten son derece masum isteklerimiz (bayramlık, düğünlük, vb. dostumuza düşmanımıza, eşimize sevgilimize karşı yüzümüzü ak edecek, bir pantolon, gömlek gibi) karşısında rahmetli anacığımızın o zamanki zavallı halini düşündükçe halâ şu anki gibi burnum sızlar gözlerim yaşarır. Ah be kızanım derdi rahmetli: Kim istemez ev eşyanızın ve giyiminizin dört dörtlük olmasını ama yok işte... İsteklerimiz masum da olsa gerçekten yoktu işte... Kim istemez ki bu masum ve hayati isteklerin karşılanmasını ama ya yoksa, ya bütçelerimizin dengeleri bozulup daha kötü durumlara düşeceksek... Kılıçdaroğlu'nun yanlışı devleti bu kadar iyi bilen biri olarak altı boş vaatlerde bulunmasıdır ki; uzun vadeli bir siyasetçi olamayacağı sonucunu çıkarıyor ortaya. AK Parti bugüne kadar popülist politikalar uygulamadı uygulamayacağını söylüyor, her tutarlı uygulamanın arkasında müthiş bir destek oldu, halkımız bugüne kadar popülist politikalara taviz vermedi, bugün bu sağlıklı kaynağı ve dayanağı olmayan, mesnetsiz, halk diliyle desteksiz atmalara kanıp destek verip sıkıntı yaratır mı, bence hayır ama verirse ne olur, yapılacak birşey kalmaz. Benim de üyesi olduğum KDSYB başkanı, başarılı icraatlarıyla birliğimizi sadece ilimizin değil adeta ülkemizin yıldızı haline getiren sayın Ali Dermenci ile makamında sohbet ederken, birliğimizde bu yıl yapılacak seçimle ilgili olarak kendisine; ''başkanım çok rahatsınız'' dendiğini söylüyor ve ekliyor. -Benim rahatsız olacak bir durumum yok, ben icraatlarıyla konuşan, konuşmaya devam eden biriyim, şimdilik ortaya çıkan birileri yok, olabilir de ama yapılan bunca eşsiz hizmete rağmen üyelerimiz halâ beni takdir etmeyip te başka bir tercihte bulunacaksa zaten yapılacak birşey de yok... Aynen öyle. Ülke genelinde seçmenin başka yönde bir tercihi olursa zaten yapılacak birşey yok. sairmehmet39@hotmail.com 0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol