RESSAM NURDAN GÜVEN 45 TARİHİ BİNAYI YAĞLIBOYA TABLOSUNA GEÇİRDİ

Şehirlerin de doğal ve tarihsel bir kişiliği, bir görünümü ve insanların yaşam tarzı vardır. Buna göre şehri ilk görüşte severiz veya sevmeyiz. Şehri seversek caddeleri, parkları, bahçeleri, kütüphaneleri, insanları, insanların yaşam biçimi bize güzel gelir. Özellikle kentin tarihi dokusu, tarihi yapıların mimari ve estetik görünümü ilgimiz çeker ve orada yaşamayı dahi düşünebiliriz.  Bu açıdan Kırklareli nasıl bir kenttir? Bir ağırlığı, bir çekiciliği, bir kişiliği var mıdır? Ayrıca kenti sembolize eden bir şeyi var mıdır? Mesela Kırklareli'nin başka bir şeyi olmadığı için "YAYLA" şehri sembolize eder mi? Bir düşünelim bakalım.
Buna bağlı olarak son yıllarda şehrin tarihini, kültürünü, tarihi dokusuna karşı bir bilinç uyanması vardır. Yayla'yı kentin simgesi haline getirmek için çalışmalar yapılmaktadır. Ressam NURDAN GÜVEN Yayla'nın tarihi yapılarını yağlıboya tablolar halinde resmetmiştir. Nurdan Güven şimdiye kadar 45 dolayında kaybolmuş veya kaybolmaya yüz tutmuş binayı tablolarına aktarmıştır. Nurdan Güven'in bu yaptığı Yayla'nın dokusunu kurtarma hareketidir ve hiç değilse Yayla'yı sanat yolu ile KENT MÜZESİ'ne koyma imkanı yaratmıştır. Ve Nurdan  Güven Kırklareli'nin Yayla semtinde kaybolmaya yüz tutmuş geçmişini, tarihi dokusunu  sanat eseri haline getirmeyi başarmıştır. Böylece insanlar Yayla'da kaybolan tarihi yapıları yağlıboya tablolarında görebileceklerdir. Buna bağlı olarak ressam NURDAN GÜVEN başka çalışmalarda yapmaktadır. Dini yapı ve mekanları ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bu bir anlamda Kırklareli'nin bir kültürünü ortaya çıkarmak demektir. Kırklareli'nin geçmişten gelen tarihi arkeolojik kültür ve folklor zenginliği vardır. Şehir merkezi 8 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Özellikleri henüz öne çıkmamış ise de ruhu olan bir şehirde yaşıyoruz. Ancak ne var ki Kırklareli evrensel öğeler(unsurlar) ve güzellikler, ince uygarlıklar taşıyan kültürünü henüz gereği kadar sergilemiş değildir. 1990'lı yıllarda açılan Kültür Bakanlığı müzesi daha açıldığında yetersizdi. Şimdi arkeolojik eser deposu haline gelmiştir.
Müzeye 25 yılda binlerce eser gelmiştir. Aşağıpınar ve Kanlıgeçit Kazılarında elde edilen binlerce buluntu eserler Ahmetçe köyünde depolarda muhafaza edilmektedir. Çünkü sergileyecek mekan yoktur. Oysa ileri ülkeler köylerine varıncaya kadar çeşitli müzeler açmışlardır. 1930'lu yıllarda zamanın Cumhuriyet Hükümeti ve yöneticileri köylerde müze açılmasını programa almışlar ise de bu mümkün olmamıştır. O yıllarda Kırklareli'nde Cumhuriyetin ilk arkeolojik kazıları başlamış, ancak çıkan eserler İstanbul müzelerine gitmiştir.
Bugün Kırklareli çeşitli dallarda sanatçı yetiştirdiği halde şehirde bir Sanat Galerisi, Kent Müzesi, Etnografya Müzesi yoktur. Kültürünü şehirde ve tarihi değerlerini sergileyemeyen, koruyamayan bir kültür yok olur. Kültürü olmayan bir yere de insanlar ilgi göstermezler. Yabancılara 25-30 tonluk Hardaliye fıçılarından söz ediyoruz fakat öyle bir fıçı gösteremiyoruz. Şunca yıldan beri araştırıp yazıyoruz bize sorulan hep Kırklareli'nin kültürü olmuştur. Bu kültür nerededir? Söyler misiniz?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol