Hicri yılbaşı

Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular.
25 Ekim Cumarrtesi günü hicri yılbaşını kutlayacağız inşaAllah. 1436 senesinin 1 Muharremidir. Muharrem ayının onuncu günü ise Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Muharremin birinci günü oruç tutmak, o senenin tamamını oruç tutmak gibi faziletlidir...
Bilindiği gibi, Peygamber Efendimiz aleyhisselam, miladi 571'de 20 Nisana rastlayan, Rebiul-evvel ayının 12. Pazartesi sabahı, Mekke'de doğdu. 622'de Mekke'den Medine'ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine'nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların şemsi yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, hicri [kameri] yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların yılbaşı gecesidir.
Bu geceyi ihya etmeli ve saygı göstermeli. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, bütün yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. Bir hadis-i şerifte;
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, muharrem ayında tutulan oruçtur) buyuruldu.
"AYLARIN EFENDİSİ!.."
Kur'an-ı Kerimde bildirilen ve dinde kullanılan Arabi ayların bir yılı, bir güneş yılından on gün kısadır. Hicri kameri aylar, hicri şemsi ve miladi aylara göre, on gün önce gelmektedir. Bunun için Müslümanların mübarek günleri veya geceleri, şemsi yıllara göre, her yıl on gün önce olur. Çünkü mübarek günler, güneş aylarına göre değil, kameri aylara göre yapılır. Dinimizin emri böyledir.
İslamiyet'te, güneş yılının ayları içinde sayılı bir mübarek gün yoktur. Doğum günü ve mübarek geceler, hicri yılla kutlanır. Bütün ibadetlerde ve dini faaliyetlerde kameri aylar esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri kameri aylara göre tespit edilir...
Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bu gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Bu geceleri başka günlere almak dini değiştirmek olur. Allahü teâlâ, bu gecelerde yapılan dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir...
Muharrem ayının, Zilkade, Zilhicce ve Receble beraber Kur'an-ı kerimde (Tevbe 36) kıymet verilen dört aydan biri olduğu bildirilmektedir.
Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma'dır.)
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allahü teâlânın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.)
(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut, çünkü o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, o günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.)
Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, Ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak, o ameli ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır...
Hicri yeni yılınızı tebrik ederim efendim...
Bir dua...
Muharrem ayının ilk günü aşağıda bildirilen duayı 3 defa okuyanın, gelecek Muharrem ayına kadar bütün belalardan emin olacağı, Aşûre Günü [Muharremin onuncu günü, 3 Kasım 2013 Pazartesi] 3 defa okuyanınsa, ölümden de emin olacağı; çünkü o sene öleceği takdir edilmiş olana, bu duayı okumak nasip olmayacağı bildirilmiştir. Duanın Latin harfleriyle yazılışı şöyledir:
(Elhamdülillâhi Rabbil-âlemîn. Vassalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme entel-ebediyyü'l-kadîm, el-hayyül-kerîm, el-hannân, el-mennân. Hâzihî senetün cedîdetün. Es'elüke fîhe'l-ısmete mineşşeytânirracîm, vel avne alâ hâzihinnefsil-emmâreti bissûi vel-iştiğâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Ve sallallâhu ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn.)
Sual: Abdülaziz bin Abdullah ibni Baz tarafından yazılan ve Medine İslam Üniversitesi tarafından yayınlanan bir kitapta, (Dünya'nın döndüğüne inanan kimse kâfir olur, yaşama ve mülküne malik olma hakkını kaybeder. Onu öldürmek vacibdir. Eğer Dünya dönseydi ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar, batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıblenin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi) gibi saçma sapan şeyler yazıyor. Çömezlerinden İbni Useymîn denilen kimse de, Dünya'nın döndüğünü inkâr ediyormuş. Ölmüş olan bu İbni Baz Vehhâbî değil miydi? Haydi diyelim, kendisinin bilimden haberi yok. Üniversite bunu nasıl neşrediyor ki?
CEVAP: Vehhâbîler bid'at ehlidir. Bid'at ehlinin yazılarına itibar edilmez. Bunun üzerinde durmaya da değmez. Bu iki Vehhâbî, Türkiye'deki yandaşlarınca savunuluyor, (Bu önemli bir şey değil, âlim hata etmez mi?) diyorlar. Bunların, Dünya'nın dönmediğini söyledikleri, ama inanmayanlara kâfir demediklerini, Güneş'in döndüğünü inkâr edenler için söylediklerini savunuyorlar. Zırva tevil götürmez. Bu iki Vehhâbî'nin sözleri tevil edilerek, pisliklerini temizlemeye çalışıyorlar. Bu olay, onları savunanların vahim durumunu da ortaya çıkarıyor. (Elbette yanlış söylüyorlar) diyemiyorlar.
Müslümanların Vehhâbîlerden öğrenecekleri bir şey yoktur. Onları âlim sanarak savunmak, çok dehşet vericidir. Bunu değil bir âlim, bir ilkokul öğrencisi söylese, o dersten zayıf alır. Bu kadar yanlış söyleyen birine nasıl âlim denir? Acaba bu, İngilizlerin kurduğu Vehhâbîliği savunmanın yeni bir taktiği midir? Din düşmanları, kendi maşalarına böyle bilime aykırı şeyler söyletip, sonra da (Bakın Müslümanlar cahildir) diyorlar.
Sual: Sadaka-i fıtırda olduğu gibi, iskatta da, hurma veya kuru üzümden hesap etmek daha iyi midir?
CEVAP: Evet, iyidir. S. Ebediyye'de deniyor ki: Kefaret iskatı, buğday yerine un veya bir sa' arpa, hurma, üzümle de hesap edilerek, bunlar da verilebilir. Çünkü bunlar buğdaydan daha kıymetli oldukları için, fakire daha faydalıdır. Hepsi yerine kıymetleri olan altın veya gümüş de verilebilir. (Meyyit için iskat bahsi)
Sual: (Irkçılık yapan bizden değildir) hadisine göre ırkçılık küfür müdür?
CEVAP: Irkçılığın yapılış şekli önemlidir. Irkını dininden üstün tutarsa mesela, (Dinsiz bir Türk, Müslüman olan bir Yunan'dan, İngiliz'den veya Ermeni'den daha üstündür) deniyorsa küfür olur, çünkü Müslümanlık kötülenmiş oluyor.
Bir insanın, kendi kavmini, ırkını sevmesi küfür olmaz. Türk Türk'ü, Kürt Kürt'ü, Alman Alman'ı daha çok sevebilir. Bu, insanın kendi Müslüman akrabalarını, hemşehrilerini daha fazla sevmesine benzer. Sevmek ayrı, (Benim ırkımdaki kâfir de olsa, başka ırktan olan Müslümandan daha üstündür) demek ayrıdır. Sevmeyi ırkçılık olarak kabul etmemelidir. Müslüman Türk'ün tarihteki kahramanlıklarını okuyunca göğsümüz kabarıyor. Yine Müslüman bir hemşehrimizle karşılaşınca da sevinmesi ırkçılık değildir. Kendi ırkını dinimizin üstünde tutmak, kendi milletinden olan gayrimüslimi başka milletten olan Müslümandan üstün tutmak, ırkçılık olur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol