Çidem, bölgemizdeki çevre sorunlarını anlattı

Türkiye Temiz Enerji ve Çevre Platformlarının Türkiye'nin Çevre Sorunları ve Kirli Teknoloji Forumu, Birlikte Neler Yapabiliriz ve Neler Yapmalıyız Toplantıları 5 - 6 - 7 Ekim 2012 Günleri İSMMMO (İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası) Hizmet ve Kültür Binası - İlhan Güven Toplantı Salonunda yapıldı.
27 Konuşmacının bulunduğu toplantıya DAYKO VAKFI Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem katılarak Bölgemizde yaşanan Çevre Sorunları ve taş ocaklarını Istrancalar'daki yaşam alanları üzerindeki olumsuz etkileri konulu bir sunum gerçekleştirdi. Istrancalar'da bulunan toplam 78 adet taş ocağının günümüz ve geleceğimiz için yarattığı tahribatlar, Dupnisa Mağarası, Vize ilçemiz, Yenice beldemiz ve su kaynakları konu başlıklarıydı.
Ayrıca "Çorlu Bölgesinde Yaşanan Çevre Sorunları" adlı sunumuyla Ramadan Cesur,  "Lüleburgaz Çevre Kirliliği ve Hamitabat Doğal Gaz santralı" sunumu ile H. Kenan Gören ve "Ergene Havzası Çevre Sorunları" adlı sunumu ile Hacer Doğrugüven Trakya'da yaşanan çevre sorunlarına dikkat çektiler.  
Toplantının daha sonra yayınlanan sonuç bildirgesinde ayrıca şunlar kaydedildi;
"Temiz Enerji Platformu ve Türkiye Çevre Platformu'nun birlikte çağrısı üzerine 06-07 Ekim 2012 günleri İstanbul'da yapılan "Türkiye'nin Çevre Sorunları ve Kirli Teknoloji Forumu Toplantısı" na Temiz Enerji Platformu Yürütme Kurulu Üyeleri yanında, Batı Karadeniz Çevre Platformu, Doğu Akdeniz Çevre Platformu, Doğu Karadeniz Çevre Platformu, İç Anadolu Çevre Platformu, Marmara Çevre Platformu Temsilcileri yanında ülkemizin farklı yörelerinden gelen çok sayıda çevre sorunlarına duyarlı yurttaşlar katıldılar. Ülkemizin hemen hemen her yöresinde akıl dışı yatırımlarla çevre kirletilmekte ve yaşam hakkı yok sayılmaktadır.
Şöyle ki: Doğal varlıklarımız ve kültür mirasımız, rant uğruna, sorumsuzca ve kuralsızca Taş Ocakları, Mermer Ocakları ve benzeri işletmelerle tahrip edilmektedir. Kontrolsüz sanayi yatırımlarıyla, Dilovası, Aliağa, Ergene Havzası, kirliliğe terkedilmiş ve yaşanılamaz bir hale gelmiştir.
Tarımdaki yanlış uygulamalarla, tarım topraklarımız, temiz su kaynaklarımız kirletilmekte, çevre ve insan sağlığı olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Allianoi, Zeugma, Hasankeyf örneklerinde yaşandığı gibi kültür mirasımız acımasızca kısa ömürlü baraj projelerine feda edilmektedir.
 Ülkemiz son otuz yıldır, giderek artan bir şekilde ve toplumsal maliyetler göz ardı edilerek plansız ve kontrolsüz sanayileşmeye, kirli teknoloji transferine hedef olmaktadır. Bunlar; nükleer santraller, fosil yakıtlara dayalı termik santraller, çimento sanayi, demir-çelik sanayi, rant amacıyla ve doğal değerler göz ardı edilerek her gün bir yenisi inşa edilen liman tesisleri, siyanürle altın üretimi ve benzeri çevre sorunu yaratan yatırımlardır.
Bu yatırımlar ülkemizin AB'ye tam üye olma hedefine de aykırı olup imtiyazlı ortak olma statüsünün altyapısının oluşturulmasına hizmet etmektedir. Sözde gelişmiş batı ülkeleri bu tür teknolojileri kendi ülkelerinde kullanmamakta ve bunları ülkemiz gibi demokrasisi az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelere göndermektedirler. Nükleer santraller, enerji yerine silah ham maddesi olan plütonyum üretmek ve sözde gelişmiş ülkelerin nükleer atıklarının depolanması amacıyla kullanılacaktır.
Siyanürle altın üretimi en kirli bir teknolojidir. Bu konuda alınmış mahkeme kararları ve yöre insanlarının ekonomisi yok sayılarak, üretim sürdürülmektedir. Termik santraller küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine neden olmaktadır. Çevre sağlığı açısından da son derece tehlikeli olan bu yatırımlar çöp teknolojilerdir ve enerji üretiminde seçenek olmamalıdır. Ülkemizin çimento ihtiyacı var olan fabrikalarımızdan fazlasıyla karşılanmaktadır. Son yıllarda verimli tarım topraklarımıza, kültür mirasımızın üzerine ve ekolojik değerlerimiz göz ardı edilerek kurulan çimento fabrikalarının üretiminin tamamı ihraç edilmek üzere planlanmaktadır. Çimento üretimi kirli bir teknolojidir ve çok değerli tarım topraklarımızın kirletilmesine izin verilemez.
Enerji üretim şirketleri özellikle Doğu Karadeniz'de ve Artvin'de dereleri yağmalamaktadır. Binlerce nehir santralı, yaygın söylemiyle HES'ler, yörenin ekolojik değerleri ve yöre halkının ekonomisi yok sayılarak yapılmaktadır. Mücadele süreçleriyle ilgili çok sayıda anlatım ve sunum yapılan toplantıda şu konuların kamuoyunun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir:
Doğal değerlerimiz sınırsız değildir. Kaynaklarımızın etkin biçimde korunabilmesi için tüketim alışkanlıklarımız sorgulanmalı ve sınırlandırılmalıdır. Ekolojik değerlerimiz ekonomik kaynak olarak görülmemeli, bütçe açıklarının kapatılmasında bir araç olarak düşünülmemelidir.
Doğanın bütünlüğü içinde bir öge olduğumuz anımsanmalı ve yaşam biçimimiz doğal dengeyi bozmayacak biçimde değiştirilmelidir. Küresel iklim bağlamında geleceğimizin öncelikle su kaynaklarının ve tarım alanlarının korunmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır.
İnsan sağlığının korunabilmesi için sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın korunması ve buna yönelik tüm önlemlerin zaman yitirilmeksizin alınması gereklidir."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol