"Istrancalar bu topraklarda yaşayan 15 milyona yakın insanın su kaynağıdır"

Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) İl temsilcisi Göksal Çidem "Tekirdağ Doğa Sporları ve Havacılık Kulübü Para-Motor pilotu Hamza Algül tarafından Istrancalar üzerinde görüntülenen çarpıcı gerçekler, Ulusal basında geniş yer buldu, bölgenin gündemini oluşturdu" dedi. Çidem yazılı olarak yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti; "Çevre ve Orman Bakanlığı 6 Mayıs 2011'de şafak harekatı başlatıp, "Ergene Hayata Dönüyor" diyerek Ergenenin Kur(u)tulma planını açıkladı. Ergene hala hayata dönmedi. Kurtulmadı. Ergenenin hayata dönmesi, Hayatta kalabilmesi için önce kaynakların kayıtsız şartsız korunması gerekirken, Istrancalar'daki kaynaklar üzerinde taş ve maden ocakları için yeni ruhsatla verilmekte, kapasite artırımı için ÇED toplantıları düzenlemektedir. Bir an önce, acilen Istranca su kaynakları koruma altına alınmazsa Ergeneyi temizlemeye de gerek kalmayacaktır.

Ergenenin var olma nedeni kaynaklar, taş ocakları tehdidi altında. Istranca bölgesinde Dünya Bankası desteği ile GEF II, AB desteği ile Biyosfer projeleri yürütülmüş. Birçok eko sistemin, habitatın bir arada olduğu bölge için tüm projelerde mutlak koruma vurgusu yapılmış, olmasına rağmen bunları yok sayarak, Ormanların ortasına, su kaynakları üzerine taş ve maden ocakları ruhsatları verilerek, açılan işletmelerle korunması gereken alanlar yok edilmektedir. Bu alanlar yeraltı ve yer üstü alanlarıdır.  Ergene havzası kaynaklarıdır. Ergene korunacaksa, Kurtulacaksa koruma kaynaklardan başlamak zorundadır.  
Üstelik bu yasal bir zorunluluktur. 5 Kasım 2009 tarih 27397 sayılı Resmi Gazete ilanında, Istranca bölgesinde, Çakıllı ve Koyunbaba dereleri ile Karadeniz ve Ergene nehrinin kuzeyinde kalan 4 alt havza her türlü yeraltı suyu sondajına kapatılmıştır.
 Bölgenin yeraltı suyu açısından, emniyetli işletme rezervi açısından tehdit içerdiği tespit edildi.
 Yeraltı suyu artık yüzeyin çok altında, yüzlerce metrelere indi.  Ergene doğduğu kaynaklarda (Kaynak DSİ 11.Bölge) 2 m3 sn, döküldüğü yerde, 8 m3 sn. Yeraltından çekilen temiz su, kirletilerek dereler vasıtasıyla Ergeneye bırakıldı.
 Ergene ve topraklar kirletilirken, Bir başka tehlike ile yüz yüze geldik. Obruk oluştu.  2010 yılında Tekirdağ, Malkara Göktepe civarında meydana gelen obruk, endişelerimizde ve uyarılarımızda ki haklılığımızı ortaya koydu.
Yeraltı sularının besleme alanı Yıldız Dağlarıdır. Yıldız dağları Bilim adamlarının yaptıkları çalışmalarda doğal yaşamın sürmesi, halkın beslenmesi için gerekli tarımsal üretimi arttırmak için bölgedeki taş ve kırma ocakları faaliyetine izin verilmemesi gerektiğini ısrarla vurgulamaktadırlar.
 Akademisyenler "Ergene Havzası'nda dağlık ve tepelik araziye düşen yağışın yeraltı suyuna ulaşmasını sağlayan kireçtaşı kuşağı ile ormanlar ve orman toprakları çok önemlidir.
 Ergene Havzası'nda yer altı suyuna ulaşan her m³ su, tarım alanlarını sulamak, üretimi arttırmak ve halkı beslemek için çok değerlidir. Bu sebeple kireçtaşı kuşağında taş ocakları vb. çalışmalara izin verilmemelidir" diyor.   
İlimiz sınırları içerisinde Eylül 2011 itibari ile 78 adet maden ocağı var. Bunları birçoğu, yaban hayatının merkezinde. Su kaynakları üzerinde.
 Yaban hayatını o kadar acımasızca yok ediyoruz ki, ağır iş makineleri, patlayan dinamitler, Istrancaların içerisinde ağır tonajlı kamyonlar. Yaban hayvanları, yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı.
 Yaşam alanlarımızda ki bu tahribatların bizlere gelecekte nelere mal olacağını birçok yerde anlattık, anlatmaya devam ediyoruz. Toplumsal maliyetin bedelinin ağır olmaması için, öncelikle toplumsal bilincin oluşması gerektiğine inanıyor ve bunun içinde bölgemizde yaşananları her platformda uyarılarda bulunarak anlatıyoruz.
Istranca Dağlarında Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynakların zenginliği sadece bölge için değil alt havzalar içinde çok önemlidir. Istrancalar Trakya topraklarında yaşayan 15 milyona yakın insanın su kaynağıdır.
Nefes aldığı havadır.   Dünyada temiz içme suyuna erişim gün geçtikçe zorlaşırken, var olan su kaynaklarının korunması çok daha fazla önem kazanmaktadır.
Özellikle de Longoz ormanları dünyada örneğine az rastlanır bir ekosistem tipi olup, ekolojik yapısı ve büyüklüğü bakımından bölgenin çok önemli bir kaynak değerini oluşturmaktadır. Biyosfer Projesi kapsamında yürütülen çalışmalarda Florada 12 sıcak noktanın değerlendirmesi yapılmış ve bunların 11'inin korunmasına yönelik tavsiyeler geliştirilmiştir.
Sıcak noktalar
1. İğneada Longoz Ormanları, 2. Dupnisa Mağarası ve Çevresi, 3. Taxus Baccata Ormanı, 4. Balaban Deresi ve Çevresi, 5. Mutludere (Rezve River)Karacadağı'da içerecek şekilde 6. Demirköy Dökümhanesi, 7. Mahya Dağı 8. Kasatura Körfezi 9. Panayır iskelesi 10. Tekkaya 11. Dereköy-Hudut Boyu 12. Kıyıköy
İşletmeler, istihdam yaratıyor, İhracat yapıyorlar diyenlere sormak gerek. Yaşam alanları yok edilerek, Yaşam yok oluyorsa, En değerli ve kutsal hak, yaşam hakkı ise, bunun ticareti olur mu?
Buralardan  elde edilen çimento ve benzeri maddeleri, bizden ithal edenler neden kendi ülkelerinde üretmez.  
Hatta var olan fabrikaları ve benzeri kirli sanayi ve enerji tesislerini kapatırlar ve bize getirirler. Çimentoyu biz üretelim. Deriyi biz işleyelim. Tekstili biz dokuyalım, boyayalım.  
Bu teknolojiyi onlar üretir, ama bu fabrikaları kendi ülkelerine kurmazlar. Bizim toprağımızda üretileni tüketirler. Kirli sanayiden doğan pislikler bize kalır. Ergene bu yüzden zehir akar. Sonuçta zehirlenen hava,  toprak ve su ile yaşamlar yok olur.  Gelişmiş ülkeler toplumsal maliyeti hesaplıyor.
Halkının sağlığını, doğal varlıklarını korumanın, kirleterek üretmekten çok daha düşük maliyetli olduğunu biliyor. En çöp işler için, en çok krediyi en az gelişmiş ülkelere verirler.
Yağmur çiselemeden, aniden sağanak bastırıyorsa, seller olup, hayatlar, topraklar kayboluyorsa,   hazin sona adım adım yaklaşıyoruz demektir.  İşte o zaman, paranın ve mevzuatın hiç bir işe yaramadığını anlayacağız. Ancak anlamış olmak, bir işe yaramayacak.
Yarınları düşünmeden sadece günlük çıkarlar için, yaşam alanlarını yok edilmesine onay verenler bilmelidir ki, Gelecek nesiller, bu uygulamaların bedelini hayatlarıyla ödeyecekler.Onlar bunu hak etmiyor. Hiç kimsenin buna hakkı yok. Ergene Kurtulacaksa, Önce kalbinde, kaynağında yaşanan tahribatı durdurmak gerek.
 Korumak en düşük maliyetli işlem olup, yok edildikten sonra kurtarmaya çalışmak, milyar TL'lik projelerle olacak.  Oysa temizlemeye ve kurtarmaya harcayacağımız bu bütçelerle, bölgeyi bir eko turizm cenneti yapmak işten bile değil.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol