Iran'dan dersler (3): "Saygin ve güçlü ülke"

Iran ve Türkiye'yi Bölgemizde ve Türkiye'deki yerleri açisindan kiyaslamak da ögreticidir. Nüfus ve ekonomik büyüklük itibariyle birbirlerine yakin olan bu iki ülke, dis politikalari açisindan oldukça farkli durumdadirlar. ABD yeniliyor ve Bölgeden çekiliyor. Bu kesindir. Konusulan bu çekilmenin ne zaman olacagidir. ABD çekilmesinden sonra yeniden sekillenecek Ortadogu cografyasinda etkili olacak ülkeler içinde Türkiye'nin degil ama Iran'in adi geçmektedir. ABD'nin en büyük kaygisi budur. Onun için bir yandan çekilmeye iliskin hazirliklar yaparken diger yandan kendisinden sonra etkili olacak Iran'i nasil engelleyecegini düsünmektedir.

Türkiye'nin dis politikadaki "agirligi" ise, bizzat AKP'lilerin söyledigi üzere, ABD'nin Ortadogu'ya iliskin planlari içinde ne ölçüde yer aldigina bagli hale gelmistir.

Türkiye ile Iran arasindaki fark, bagimsizlik ile bagimlilik arasindaki farktir.

BAÄzIMSIZLIÄzIN GÜCÜ

 Iran bagimsizlik politikasi sayesinde, Avrupa Birligi'ne ve Sanghay Isbirligi Örgütü'ne üye ülkelerle karsilikli yarar temelinde iliskilere sahiptir. Ve bu iliskiler Iran'in elini kuvvetlendirmektedir.Iran, Sanghay Isbirligi Örgütü'nün gözlemci üyesidir. Ve tam üye olarak kabul edilmesi gündemdedir. Iran ayrica, Dünyanin her tarafinda emperyalizme karsi mücadele eden ülkelerle yakin iliskiler gelistirmistir. Venezuella Devlet Baskani Hugo Chavez'in iki kez Iran'i ziyaret etmesi ve Iran ile dayanisma içinde oldugunu ilan etmesi önemlidir.

Venezuella'daki iktidarin dünya görüsü Iran yönetiminden oldukça farklidir. Hugo Chavez sosyalist oldugunu söylemektedir. Iran'da ise bilindigi gibi Seriatçi olan bir iktidar söz konusudur.Ama günümüzde belirleyici olan, emperyalizme karsi tutum oldugu için sonuçta sosyalist bir iktidar ile seriatçi bir iktidar ortak bir noktada bulusabilmektedirler. Kisacasi antiemperyalizm veya baska bir sekilde ifade edecek olursak bagimsizlik politikasi, günümüz dünyasinda bir ülkeye büyük bir hareket sahasi ve itibar saglamaktadir.

 ATATÜRK TÜRKIYE'SI

Atatürk Türkiye'si, yani bagimsizligin dis politikanin esasi oldugu dönemde Türkiye, o dönemin Iran'iyla kiyaslanmayacak bir agirliga sahipti. Atatürk döneminin Türkiye'si, Bölgesinde önder konumda olan bir ülkeydi.

Zamanin en önemli devletlerarasi örgütlenmesi olan Milletler Cemiyeti'ne Türkiye üye olmak için basvurmamis, davet üzerine üye olmustu. Yani Türkiye'nin üye olmamasinin Türkiye açisindan degil, söz konusu uluslararasi kurulus açisindan bir eksiklik oldugu bir durum söz konusuydu.

Ikinci Dünya Savasi'na dogru gidilen yillarda, bilindigi üzere Bati dünyasinda ortaya çikan rakip kamplardan her biri, Türkiye'yi kendi yanina çekmek için özel çaba gösterdi. Bagimsiz Türkiye her iki kampin da taleplerine direndi ve kendi çikarlarinin gerektirdigi Bölgesel birlikler olusturmaya yöneldi. 1934 yilinda Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasinda imzalanan Balan Pakti ile 1937 yilinda Iran, Irak ve Afganistan arasinda imzalanan Sadabad Pakti Türkiye'nin Bölgesel inisiyatifi ve önderligi ile gerçeklesti.

Atatürk Türkiye'si savasin tehdit ettigi Bölgemizde, güvenligin, bagimsiz inisiyatiflerle saglanacagini düsündü, harekete geçti ve Bölge ülkelerini de ikna ederek söz konusu örgütlenmeleri gerçeklestirdi.Bugünün Türkiye'si ile karsilastirildiginda ne kadar uzak ve yabanci.

 TASERON POLITIKA

Bugünün Türkiye'sinin dis politikasini, Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu'nun sözleri ile aktaralim:

 "ABD ile Ortadogu, Kafkasya, Balkanlar, enerji güvenligi konularina iliskin yaklasimimiz ve ilkelerimiz neredeyse aynidir. O yüzden ABD ile iliskilerimizde önümüzde altin bir isbirligi dönemi var. Türkiye küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkida bulunacak ve bu da Soguk Savas sonrasinin yenidünya düzeni olacaktir." (20 Mart 2009, Princeton Üniversitesinde yapilan konusma)Disisleri Bakani, açikça ABD dis politikasinin taseronu oldugunu söylüyor.

Atatürk döneminin emperyalist merkezlerden tamamen bagimsiz olan dis politikasinin yerine, emperyalist bir devletin dis politikasina, kelimenin gerçek anlamiyla eklemlenmis olan bir politika…

1930'larda itibarinin dorugunda olan dis politikadan, bugün yerlerde sürünen duruma gelisimizi bu degisim anlatmaktadir.

KENDISI IÇIN BIR GÜÇ OLMAK

Bugünün Iran'i elbette,1930'larin Kemalist Türkiye'si ile ayni görülemez. Devrimin Türkiye'si, Ortaçag'in tasfiyesi alaninda attigi dev adimlarla, Dünyada kendine apayri bir yer yaratmisti.

Ve bu konuda elde edilen basarilar, dis politikada Türkiye'nin elini güçlendiriyordu.

Bugünün Iran'i dis politikadaki bagimsizlikçi tutumuyla, günümüzün Türkiye'sinden temelden ayrilmakta, dünya görüsündeki büyük farkliliga ragmen 1930'larin Türkiye'sine daha fazla benzemektedir.

Yani yabanci bir gücün taseronu degil, kendi ayaklari üzerinde duran ve kendisi için olan bir güç.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol