Vali Cengiz Aydogdu 01 Mart Pazartesi günü Il Milli Egitim Müdürlügü'nü ziyaret ederek, Müdür Halil Ecevit'den brifing aldi.
Il Milli Egitim Müdürlügü Toplanti Salonu’nda yapilan brifingde, Il Milli Egitim Müdürü Halil Ecevit, Il Milli Egitim Müdürlügü ve il genelinde egitim ve ögretim hakkinda bilgiler verdi.
Il Milli Egitim Müdürü Halil Ecevit'in yaptigi bilgilendirmeler sonrasinda konusma yapan Vali Aydogdu;
"Milli egitim konusu, bizim her zaman sikintili bir konumuz olmustur. Cumhuriyetin ilk yillarinda uzun yillar müfredati tartistik. 1960’li yillardan sonra imkanlar açisindan yetisemedik. Çünkü Türkiye nüfusu çok hizli artti. Yani o dönemdeki ülkemizin ekonomik imkanlarindaki artisa paralel bir artis gerçeklesmedi. Çok hizli bir nüfus artisi, buna ilaveten çok süratli bir sehirlesme yasadik. Dünyada bizim kadar bu manada hizli sehirlesen çok az ülke vardir, beklide yoktur. Tabi bunun anlami su su anda Cumhuriyetin ilk yillarinda yaptigimiz okullardan, mesela 1930'da onu bazen alsak veya 1940'i baslangiç alsak, o günkü okul sayimiz bu günkü egitimin yüzde kaç ihtiyacini karsiliyor? Desek; elimize çikacak rakam %2 veya 3'tür. %95 gibi bir hem ögrenci sayisi hem egitim alt yapisi az. Dolayisiyla biz milli egitim konusunda, milli egitimin hem milliligi konusunda, hem de egitim konusunda, egitimin kalitesi konusunda çok gayret göstermemiz gerekiyor.
Hepiniz ekmeginizi bu isi yaparak kazaniyorsunuz. Yillardir bu isle mesgulsünüz ve çok iyi biliyorsunuz ki, kendi sahsinizdan da biliyorsunuz, sizin için egitimcilik sadece bir meslek degil. Çünkü muhatap oldugunuz kitle ve yaptiginiz isin mahiyeti itibariyle egitimcilik bir hayat tarzi. Çünkü sizin rahle-i terhisinizden geçen ögrenci yasadigi sürece onunla karsilastiginizda kendinizi egitimci gibi hissedeceksiniz. Dolayisiyla sizler ölene kadar egitimcisiniz.
Bizler öyle degil emekli olunca baska bir dünyaya gireriz. Yani meslegimizin psikolojisinden halet-i ruhiyesinden, sartlarindan baska bir dünyaya gireriz. Yani bir mühendis, bir avukat, bir doktor veya herhangi bir kamu görevlisi hakim, savci, kaymakam, vali… emekli oldu mu ayri bir dünya ya geçer. Ama ögretmen emekli olsa da 10 yilda geçse emekliliginden sonra 20 yilda geçse bir gün çarsida, pazarda, bayramda, seyranda herhangi bir törende, kutlamada ögrencisiyle karsilastiginda, hocam diye elini öptügü anda kendinizi egitimci olarak hissedersiniz tekrar.
Dolayisiyla egitimcilik meslegi hakikaten bir hayat tarzidir bir hayattir mezara kadar da devam eder. Bizim o açidan egitimin esasi, ne okuldur, ne siradir, ne tebesirdir, ne tahtadir, ne kitaptir, ne kalemdir, ne müfredattir. Egitimin esasi ögretmendir. Egitici ve ögretici olan ögretmendir. Egitimin sermayesi de odur malzemesi de odur. Bütün imkani odur. Egitimle ugrasan arkadaslarimiz hepimizin istikbali ile ugrasiyor. Egitimle ugrasan arkadaslarimiz görevlerini ihmal ettigi zaman, bunun bedelini hepimiz ödüyoruz ve gelecek nesiller ödüyor. Egitimden herhangi bir konuda ihmal bir ülkenin gelecegini hirsizlamak geleceginden çalmak. Bunlari niye anlatiyorum egitimin sorunlarindan konusurken isin idealizm boyutunu sik sik birbirimize hatirlatmaliyiz. Egitimle ugrasan insanlar romantik olmalidir. Ölene kadar romantik olmali ölene kadar idealist olmalidir. Bunu gerçeklerden uzaklasalim bulutlarda gezelim ayagimiz yerden kesilsin anlaminda söylemiyorum elbette gerçekçi olacagiz realiteden hiçbir zaman uzaklasmayacagiz ama isin o idealizm kismini romantizm kismini, hiç birakmayacagiz, çünkü bütün çocuklar romantiktir.Ve bütün çocuklar aristokrattir, her çocuk asilzadedir. Yani köylü çocugu da olsa, valinin çocugu da olsa çok zenginin çocugu da olsa, kralin çocugu da olsa, çocuksa dünyaya bakisi müthis bir idealizm ve müthis bir esitlikçilik vardir. Biri köylü çocugu, biri kralin çocugu yan yana durdugunda onlara o ebeveynlerinin statüsünü veremezsiniz.Hepsi kral gibidir. Onun için sizin malzemeniz sizin muhatabi oldugunuz kitle romantiktir,idealisttir ve asalet sahibidir. Yani o akil bari olana kadar toplumdaki gerçeklerle yüz yüze gelene kadar çocuklari hepsi aristokrat ruhlu asil insanlardir. Insan olmanin esasi ögrenmekle mümkündür. Ögrenen varliga insan deriz
Åzu anda da ülkemizde, simdi Kirklareli'nde övünüyoruz. Kirklareli egitimde hakikaten veriler onu gösteriyor. Ben 6-7 aydir ilinizdeyim hepinizi tebrik ediyor, tesekkür ediyorum. Hakikaten egitimde çok iyiyiz. Kirklarelililer burada, Kirklarelili anne babalarin da elbette takiplerinde rolü var ama, asil rol asil basari sizlerin. Fakat isin bu yönünü de hiç ihmal etmeden, yani benim edebiyat ögretmeni bir arkadasimin söyle bir iddiasi olmali benden. Ders alan lise mezunu bir çocuk falan falan sairleri bilir, falan falan romancilari bilir en az ezberin de 3-5 büyük Türk siiri vardir, bunlar bizi millet yapan seylerdir. Öyle çocuklar öyle insanlar yetistirmeliyiz ki dedi; bu ülke bir gün isgal edilse dahi, isgal altinda da bir millet olarak yasamasini bilen fertler yetistirmeliyiz dedi… Isgal altinda da bir millet olarak hayatiyetini, kültürünün canliligini sürdürebilecek kabiliyette, direnebilecek kabiliyette çocuklar yetistirebilmeliyiz diye bir söz söyledi .Yani egitim böyle çok boyutlu bir konu. Bugün milli egitim teskilatindan brifing aldik Kirklareli egitiminin bir panoramasini rakamlarla, daha çok hep birlikte bunlar rakamlarin ne anlama geldigini siz bizzat içinde yasayarak biliyorsunuz. Biz bu rakamlari aldik ama sizler bu rakamlarin arkasindaki anlam dünyasinin içinde yasiyorsunuz" dedi.
Toplantiya Vali Cengiz Aydogdu, Vali Yardimcisi , Il Özel Idaresi Genel Sekreteri, Il Milli Egitim Müdürü, Il Milli Egitim Åzube Müdürleri, Ögretmenler ile Kamu Kurum ve Kurulus Müdürleri katildi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol