Iç tehdit, dis tehdit (2)

1980’lerle birlikte Dünya dengelerinde köklü degisiklikler oldu. Ekim Devrimi ve Türk Devrimi ile baslayan devrimci atilim, 1970’lerin ortalarinda doruguna ulasmis ve geri çekilme baslamisti. Dönem, Dünya çapinda gericiligin dönemiydi. Batida, Reagan ve M. Teatcher tarafindan temsil edilen muhafazakârlar iktidara geliyordu. Sovyetler Birligi, çoktan sosyalist bir ülke olmaktan çikmisti ama simdi de çöküsün sancilarini yasamaya baslamisti.  Ezilen dünyada, tipki Türkiye’de de oldugu gibi, bagimsizlikçi iktidarlarin yerini isbirlikçiler aliyordu. Bu kosullarda Bati emperyalizminin yeni saldiri dönemi basladi. Hedef, dünyanin yeniden sömürgelestirilmesiydi. Bunun için ulusal devletler ve ulusal ekonomiler hedef tahtasina kondu.

Bu degisime uygun olarak Bati’nin “Tehdit” kavrami da degisti. Sovyetler Birligi’nin yerini, emperyalist saldiriya direnen ezilen dünyanin ulusal güçleri aldi. Ulusal devletler ve bagimsizlik için mücadele eden siyasi hareketler “yeni düsmanlar” haline gelmeleriyle birlikte, “Haydut devletler” ve “uluslar arasi terörizm” kavramlari, Ezilen Dünyayi yeniden sömürgelestirmek pesinde kosan Bati emperyalizmi tarafindan üretildi ve piyasaya sürüldü.

 DELI GÖMLEÄzI

Sovyetler Birligi’nin bir rakip güç olarak devreden çikmisti ama Bati emperyalizmi açisindan sinirsiz bir dünya egemenligi için asilmasi gereken baska engeller vardi.  “Engel”, Ulusal Kurtulus Savaslari ile bagimsizligini elde etmis ve böylece ulusal pazarlarini sömürgeci yagmaya kapatan ezilen dünya ülkeleriydi.Elbette Çin, Vietnam, Kore ve Küba gibi sosyalist devletler de bunlara dâhildi. Kapitalizmin,19. yüzyilin sonundaki “altin çag”ina geri dönmek için bu engellerin ortadan kaldirilmasi gerekiyordu. Bu amaçla bir yandan darbeler ve dogrudan müdahalelere basvurulurken, diger yandan siddet yoluna basvuran irticai ve etnik hareketler desteklendi. Amerika 1980’lerin sonlarinda ve 1990’larin baslarinda Çin, Kuzey Kore, Küba, Iran, Suriye, Yugoslavya, Romanya, Arnavutluk, Irak, Libya gibi devletleri “haydut devletler” olarak tanimliyordu.Bu devletler, ezilen dünyada emperyalist saldiriya karsi direnme cephesinin en önünde bulunuyorlardi ve onun için en basa konulmuslardi.

Gerçekte ise bütün ezilen dünya hedefteydi.

Saldiri çok yönlü olarak yürütüldü. Özellestirme ile ulusal ekonomiler, “insan haklari ve demokrasi ve özgürlük” yalanlari ile uluslarin bizatihi kendileri ve ulusal devletler hedef alindi.“Sivil toplum örgütleri” adi altinda casusluk faaliyetleri mesrulastirildi. Demokrasi adina Ortaçag hortlatildi. Toplumlar, “demokrasi” adina, ter türlü etnik ayrilik ve dinsel farklilik temelinde yeniden yapilandirildi. Bu çabalarla birlikte ortaya çikan etnik ve dinsel çatismalar, “despotik ulus devletler” tarafindan bastirilan insanlarin kendilerini ifade etmesi olarak sunuldu. Ezilen Dünya, tam 30 yildir Bati emperyalizmi tarafindan kendisine giydirilen bu “deli gömlegi”ni sirtinda tasimaktadir.  Genel olarak bakildiginda Dünya, bu deli gömlegini sirtindan çikarmaya baslamistir. Ama Türkiye’de durum farklidir.

 TÜRKIYE’DE NE OLDU?

Emperyalist devletlerin 1980 sonrasinda dünya ölçeginde tehdit algilamasindaki degisiklik, Türkiye’ye yaklasimdaki degisikligi de beraberinde getirdi. 1950 – 90 arasinda, isbirlikçiler eliyle yönetilen Türkiye ile iliskilere önem vermek seklinde olan Bati yaklasimi, 1990’larla birlikte; zayiflatilmasi ve küçültülmesi gereken Türkiye yaklasimina birakti.

Amerika “Üç Israil” Projesini daha 1980’lerin ortalarinda hazirlamisti. 2000’e Dogru Dergisinin bu projeyi kapak haberi olarak okuyucularina duyurdugu tarih 1988’dir. “Üç Israil Projesi”, ABD’nin devlet olarak Kürt ayrilikçi hareketinin arkasina geçtiginin kanitidir. Öte yandan, daha önceki yillarda Sovyet tehdidine karsi olusturulan “yesil kusak” projesi çerçevesinde palazlandirilan irticai hareketlerin gelismesi ve iktidar alternatifi güçler konumuna gelmeleriyle birlikte ABD, “ilimli Islam” seçenegini piyasaya sürdü. Emperyalizm, böylece Ortaçag’i hortlatarak ulusal devletleri iç kargasalara sürüklüyor ve neo liberalizmin Yeni Dünya Düzeni önündeki engel olan Ulusal Devletler, çok önemli bir iç istikrarsizlik unsuru ile bogusmak durumunda birakiliyordu. Bununla birlikte “Ilimli Islam” iktidarinin gerçeklestigi yerlerde, Emperyalizm-Ortaçag ortakligi ile toplumlarin bagimsizlik ve devrim seçenekleri önüne set çekilmis olunuyordu. Bu sekilde 1990’larla birlikte siyaset dilimize “Bati destekli irtica” ile “Bati destekli ayrilikçilik” kavramlari girdi. Türkiye’de bu gelismelerle birlikte “iç tehdit” kavramini yeniden ele almak ve tanimlamak durumunda kaldi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol