Her toplum kendinde elestirecek yanlar bulur.
Bizim toplumumuzun elestirecek yanlari öylesine çoktur ki…
Israf en basta.
Çocuklugumuzda yemegi az, ekmegi çok yemege alistirilmistik.
Tabakta yemek birakmamak ögretilmisti bize.
Yemek bittigi zaman tabagi siyirmayi ögretmislerdi. Ömrümce uyguladim da…
Çok takdir gördüm çevremden de…
Nedense bunun en yakinimdakiler tarafindan bile uygulanmadigini üzüntüyle gözlemledim ömrümce.
En yakinimdaki arkadaslarim tarafindan da…
Tutumluluk faslinda isim yaptim, namim dagildi dilden dile, kulaktan kulaga…
Dönüp bana geldi.
Övündüm, sevindim…
Onun için, israftan ve tutumluluktan söz edecegim bir kez daha.
Örnekleyecegim: Alain, "bir insan yerde bir igne görüp de egilip almazsa, bütün uygarliga karsi ihanet etmis olur," diyor ve ekliyor. "Bir ignenin üretiminde binlerce insanin alin teri, göz nuru, el emegi vardir."
Stockholm'de bir otel. Sabahleyin, tiras olmak için lavaboya gidiyor müsteri. Aynanin yaninda ilginç bir not: "Lütfen tirastan sonra jiletinizi çöpe atmayin. Yanda bir kutu var, oraya birakin. Bir tek jiletle dahi olsa, Isveç çelik sanayisine yardimci olun," diyordu.
Hayretler içinde kaliyor müsteri.
Çelik esya denince akla Isveç çeligi gelir.
Birçok esya üzerinde "Isveç çeliginden yapilmistir" diye yazar.
Iste o ülke, kullanilmis bir tek ufacik jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çikiyor, gelen turistlere rica yollu uyarida bulunuyordu.
Isviçre'de zaman zaman, belli araliklarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur: "Åzu tarihte, su saatte, adamlarimiz gelecek. Siz lütfen hazirliginizi yapin. Okumadiginiz, ilgilenmediginiz, kullanmadiginiz ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâgit, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapinin önüne koyun. Isviçre'nin kalkinmasina yardimci olun. Fazla agaç ziyanina engel olun.
Japonlar son derece sade, basit, yalin ve gösteristen, satafattan uzak yasayan insanlardir. Evlerini mobilya ile esya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen gelismemis, yasamin anlamini anlayamamis zavalli kimselerdir. Böylesiyle, "evini mezat salonuna çevirmis zavalli," diye eglenirler. Bir insanin, gösteris için esyanin esiri olmasi ne kadar acidir. Bir zamanlar Japon ekonomisi darbogazdan geçiyor. Iç borçlar, dis borçlar girtlagi asiyor. Zamanin basbakani meclisi topluyor. Kürsüye çikiyor. Durumu olanca açikligi ve tehlikeleri ile anlatiyor ve; "-Åzu andan sonra Tanri tanigim olsun ki, Japonlarin iç ve dis borçlari son kurusuna kadar ödenmeden, pirinçten baska bir sey yemeyecegim. Åzu üstümdeki elbiseden baska elbise giymeyecegim," diyor.
Dediklerini yapiyor. Sonrasinda, ülke genelinde, en üstten en alta bir israftan kaçinma kampanyasi açiliyor ve Japonya bütün borçlarini ödüyor.
Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadigini söylemeye gerek yok. Japon imparatorunun sarayi son derece sade, mütevazi yani gösteristen uzaktir.
Gerekmedigi halde elektrigi yakmak, yanik birakmak, suyu bos yere akitmak…
Güzel ve anlamli bir söylemdir: "Bir mih bir nali kurtarir.
Bir nal bir ati, bir at bir komutani…
Bir komutan bir orduyu…
Bir ordu bir ülkeyi kurtarir."
Tutumlu olmayi çok seviyorum ve öneriyorum. Kisaca…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol