Penceremin önünde dün
Siz miydiniz gülümseyen?
Ne kadar da güzeldiniz…
Ne kadar da zengindiniz.
Güçlüydünüz, kalabalik,
Muhtesemdi durusunuz,
Bakakaldim tarziniza
Boyunuza, posunuza…
Bize deger verenleri ulu orta aglatiriz…
Bize deger vermeyenlerin pesinde için için aglariz.
Bizim için hiç aglamayacaklara deger veririz, gönül veririz.
Bizim için yanip yakilanlari görmezden geliriz.
Insancadir bu tutum.
Çok zaman, Bekir Coskun'un, o çok sevdigi mahlûkat kadar bile olamayiz sadakat ve sevgide.
Sadakatimizin hedefi çok zaman karavanadir.
Bu, yasamin gerçegidir.
Garip ama gerçek.
Bir kez bunu anlarsan, degismek için geç olmadigini bil.
"Onun yasaminda bir seçenek isen, onun, senin için öncelik olmasina izin verme."
Dengeyi kurmaktir Aslolan.
Iliskiler en iyi, dengeli oldugunda yürür.
Sabah uyandigimizda iki seçenegimiz vardir ya:
Ya, yeniden uyuyup rüya görmek…
Veya…
Kalkip rüyamizin pesinden kosmak.
Seçim hakki bize kalmis.
Karsinda çok öfkeli biri varken öylesine sakin dur ki…
O, alabildigine bagirsin.
Bütün kinini kussun.
Bütün hincini bosaltsin.
Bosalsin.
Öylesine olaganüstü sakin ol ki…
Etkilensin.
Adeta rahatlasin.
Sonunda…
Elini öpsün.
Hele de sevdiginse bu…
Hele de deger verdiginse!
Çekinme onu yüceltmekte…
Ama…
Bir kosulla!
Iste…
O dengeyi iyi kurabilmek ve oturtabilmek.
Iskalamadan.
Karavanayi basimiza taç etmeden.
Yüregimizi namerde muhtaç etmeden.
Hazimsizlik insana mahsus.
Hayvanda da vardir aslinda.
Neden olmasin.
Bogusan, toklasan, süsüsen, tepisen, sokan, tirmalayan vs… mahlûkat, tüm bu içgüdüsel becerilerini neden yapiyordur sanki?
Illâki…
Ne pahasina olursa olsun…
Insan kalabilmek.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol