Partiler ve siyaset bazinda bakiyorum da…
Bir takim önemli politikacilarin en büyük handikabi, halkin huzurunda inandirici olamamak ve ilgili kesimi içtenlikli kucaklayamamak.
Bu halk, politik bir halk degil.
Politikanin disinda tutulan, israrla politikanin disina itilmeye ve politik merkezin uzaginda konuslandirilmaya çalisilan bir toplum.
Sanki bu toplum, bu halk çok politikmis gibi bir yanilgiya düsülmesi yanlis.
Hele de küçük yerlerde, küçük illerde, ilçelerde politika yapan insanlar, halki yalnizca gerektikçe kendilerine oy vermek için biçimlendiriyor ve her oy zamani herkes hazir oylarini aliyor, bunun üstüne yatiyor, kazanan bir yana, yitiren öbür yana…
Bir dahaki seçimi bekliyor.
Ortalikta bir takim siyaset simsarlari var.
Özellikle küçük yerlerde siyaset yalnizca onlardan soruluyor.
Onlar da bu arenanin içine kendilerinden baska birilerinin girmemesi için sinsi bir duvar örüyor, set yükseltiyorlar.
Kazanmaya elverisli insanlar, çevrelerini bütünüyle kendilerini kazandiracak biçimde örgütleyip biçimlendiriyor ve bu sihrin bozulmamasi için ellerinden geleni yapiyor.
Ülkemizin ana muhalefet partisi, dar çevrelerde yillardir pasif yerel liderlerle siyaset sürdürüyor.
Tek güvenceleri, halkinin kurulu düzene ve günümüzde olumsuz tepki çeken politik gidisata muhalif durus sergilemesi.
Birkaç dönemdir görülmektedir ki bazi yörelerin insani, seçmeniyle, seçemeyeniyle, konusani ve susaniyla, Cumhuriyet aleyhtari, laiklik zitti, Atatürk ilkeleriyle dise dis mücadele etmek, onlari ortadan kaldirmak isteyenlerle hiçbir zaman uzlasmaz, onlarin karsisinda saglam bir kale olusturur.
Bunu gören, bilen, yillardir muhalefetin en güçlü partisi…
Ne yapar?
Birkaç kisi bir araya gelirler ve kendi aralarinda çiftetelli oynarlar.
Çiftetellilerine katkida bulunabilecek bir iki girnataciya da arada bir gülücük atarlar.
Bakariz ki girnataci kazanmamis.
Ne ücret, ne bahsis.
Gülücük olmus tüm kazanci.
Karni aç.
Olsun, bu zügürt tesellisiyle bayagi bir zaman mihrabi dik tutar.
Istemezler, yanlarina daha güçlü, daha bilinçli, daha iyi niyetli, daha içtenlikli birileri yanassin.
Istemezler, yaklastirmazlar, sevmezler…
Yillardir kör gözüm parmagina, yasanan bu.
Bütün bunlar klasik siyaset anlayisinin getirdigi handikaplar tabi.
Klasik sag politikayla, klasik sol politika, bu konuda farkli düsünmemektedirler.
Bunlarin ikisine zaten "liberal" deniyor ya. "Liberal sag", "liberal sol". Biraz libosumsu…
Bir yani biraz yesilimsi, öbür yani hafif kirmizimsi olan bir elmanin iki yarisi.
Buna literatürde bir de "Kasaba politikasi," bunu yürütene de "Kasaba politikacisi," denir.
Bir mani bilirim, köylü kizlarinin yakmasi. Terzidere kizlarinin kirk elli yil önceleri söyledigi bir mani. Der ki:
"Kirklareli kasaba
Katma onu hesaba.
Kara gözlü yarimi
Dalgin gördüm bu sabah!"
Bizim kasaba politikacilarimiz, halkin adina düsünür gibi yaparlar, kendi adlarina düsünürler.
Halkin yapmasi gereken bazi seyleri güya kendileri yapar görünürler, halkin yapmasini önlerler.
Bir de bakarsin, yapilmamis.
Hani yapacaktin, desen…
O da halkin üzerine yürür:
"Halk istemiyor ki…"
"Halk tepki vermiyor!"
"Bu halk zaten…"
Hani, genel politikamizdir ya: Çevre bakani, eline bir poset alip, Belgrat Ormani'nda çöp toplar. Böylece çevrecilik yaptigini iddia eder. Aslinda sunu demek ister: "Sizin çevrecilik yapmaniza gerek yok. Onu da sizin yerinize biz yapariz!" Böylece, tepki gruplari pasiflestirilir.
Böylece, halkin tepki vermesi önlenir.
Ama Belgrat Ormani sonuçta gene kirli kalir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol