Ömer Seyfettin'in bir öyküsü hatta bir kitabinin adidir "Ilk Ak".
Okudugum sira seksenli yillardi. Darbe sonrasi.
Yasin yirmilerde gezindigi zamanlar.
Rize'deydim.
Bir sabah saçlarimi tararken bir tek saç ilismisti gözüme. Ak bir saç. Bir kil. Killik yapiyordu adeta.
Neydi bu? Yaslilik belirtisi olamazdi her halde. Henüz yirmilerde.
Yine de yüregimde bir panik kimildanmis olacak ki…
Kopardim.
Kopardim ama…
Atmadim. Atmaya kiyamadim. Zira benden bir parçaydi aklim sira!
Aç-Yaz'in arasinda sakladim günün anisina.
Küçük bir siirimsiyle de selamladim onu.
Deger miydi siirle selamlamaya?
Demistim ki:
"Bir sabah baktim ki
Bir ak saç
Dolanip durur
Kellemin kiyilarinda
Gücüm yeterdi tutup firlatmaya
Bir tanecikti
Karsi koyamazdi ya
Koparip sakladim
Günlerden bir gün
Sakalima bir baktim
Sayamadim
Hangisini saklayayim"
Yillar acimasizlasti sonra.
Saçta, sakalda, biyikta aklar öylesine çogaldi ki… Ne saymakla tükenir, ne yolmakla, ne de saklamakla.
Artik alistik aklara da alacalara da.
Gün oldu, Istanbul'a çikti tayinimiz.
Üçüncü sinif okutuyordum. Musa adinda bir ögrencim vardi.
Üçüncü sinif ögrencisi on yaslarinda olur.
Musa'nin saçlarinda dünyalar kadar ak vardi.
Yoksa Musa da mi yaslanmaya baslamisti.
Hadi canim! O kadar uzun boylu degil.
Demek ki dedim kendime, saçtaki ak dedigin illâki yaslanmayla bire bir baglantili degil.
Bu olay bal gibi irsi.
Yaslilik kaçinilmaz. Hem uzun ömrümüz olsun, hem de yaslanmayalim diye bir sey yok.
Önemli olan ihtiyarlamamak.
Ihtiyarladigimizi hissettigimiz gün hapi yutmusuz demektir.
Çok örnekleri vardir çevremizde. Yasi gençtir de içi çökmüstür, ihtiyarlamistir.
Bir de efendim…
Ilerlemis yasina karsin halâ ihtiyarlamamis, yüregi dinç ve genç kalmis nice insanlar…
Böyle.
Hem uzun ömrümüz olsun, hem de yaslanmayalim.
Yok öyle!
Kisacasi…
Ihtiyarlamadan yaslanmaniz dilegiyle…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol