İLKBAHAR GÜNLERİ YAKLAŞIRKEN

Günlerden 28 Şubat 2013 Perşembe. Yarın 1 Mart 2013. Baharın müjdesi erik, badem ağaçları yakında gülümseyecek. Şu zalim savaşlar içinde yanan garip güzel dünyaya kocaman bir merhaba diyorum. Her şeye rağmen bütün maddi, manevi sıkıntılar içinde olsak da iyi kalpli insanları, dostları seviyoruz…
Mart dokuzunda annemin toz şekerli kurabiyesini, eski mahalle arkadaşlarımı özlüyorum. Kıran kırana taş sokaklardaki futbol günlerini özlüyorum. Çağlaya giderdik Karakaş Mahallesi çocuklarıyla.. Müthiş bir arkadaşlık, komşuluk, akrabalık vardı.
Mart Dokuzu'nda İstasyon'da tren garının karşısında akşamüstü kadınlar yemyeşil ağaçlar altında otururdu. Kara tren gelirdi duman duman. Şimdi gelmiyor artık… İlk aşk kalbimin çocuk bahçesiydi.. Çağla gözlü papatya gibi ince kız gamzeleriyle gönlümü yakardı. Yaşım on yediydi. Aşk üstüne eski şairler eşsiz mısralar yazmışlar…
Bu yazıyı TRT Name'den eski şarkıları dinlerken yazıyorum… Yitik sevdalar, yitik aşklar bir roman gibi ne zaman yazılacak? Taşralarda yaşam sakin geçerdi…
Yaşlılara saygı vardı. Babalar kraldı. Egemenliği tartışılmazdı. Anneler merhametin, şefkatin ölümsüz kartalıydı. Bütün anneler güzeldir. Rumeli Balkan göçmenleri yoksuldu. Efendi insanlardı.
Eski bahçeli, kuyulu, asmalı ahşap, toprak, taş evlere buzdolabı çok sonra geldi. Komşu bahçede innaplar, iğdeler, ekşi elmalar, diş söken ayvalar, top oynayan çocuklara gülümserdi. Cicili oynardık Şerif         Şenpazar'ın taş bakkalının önünde.
41 otuna giden mahalle kadınları evlerinin giriş kapısına yeşil dalları asarlardı.. Eve bin bereket gelsin diye.. Namazgâh Caddesi'nin sonundaki Çamlık'ta bile gençler tur atardı Mart Dokuzu gününde. Gençler sevdalıydı. Yıllar akıp giderken saçlarımıza karlar yağdı.. Yaş altmış dokuz. Hiç anlamadan geçti yıllar… Mahalle düğünleri davullu zurnalı, ince çalgılıydı. Kızlar çiftetelli oynardı… Delikanlılar horo teperdi… Meşhur zurnacı Kara Hüseyin Rumeli havalarını neşeyle çalardı… Davulcusu Muzaffer İtik ağabey Şevket Dingiloğlu Parkı'nda Karayusuf Türküsü'nü gönülden mırıldanırken eski günleri yad ettik.
Eski zahireciler Süloğlu Pazarı'na boş çuvalları, yağ bidonları, un, kepek çuvallarıyla, hamallarıyla giderlerdi. Buğday zamanı çuval çuval ekinler kamyonun yanına dizilirdi. Tabladan çıkan Kara Ali'nin sırtında seksen kiloluk buğday çuvalı vardı. Dericiler deri toplardı. Oğlak derisi İstanbul piyasasında para yapardı.
Bir zamanlar dedem Mefail ağa ile kardeşi Ramadan ağa Büyük Camii (Hızır) karşısında unculuk yapmışlar. Annemin Mart Dokuzu Kurabiyesi'ni, Çocukluk, Gençlik Günlerimi Özlüyorum Arkadaş… Sevgi dolu günlere özlem duyuyorum...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol