ILAHIYATÇI IKI BILIM INSANI TANIDIM BIRI TÜRKÇÜ ÖBÜRÜ ATATÜRKÇÜ

1957-1958 yillarinda Ankara'da yedek subaydim. Ordonat okulunda yedek subay ögrencisi iken Ankara Ilahiyat Fakültesinden Doç. Dr. Haluk Karamagarali ile tanistim. 45. Dönem Yedeksubay ögrencisi idik. Diger ögrenciler ikimize de hoca diyorlardi. Beni de fakülteden zannediyorlardi. Haluk Karamagarali bir akademisyendi ve çevresine ögrencileri toplamasi dogaldi. Çünkü konusuyordu ve söyledikleri de bilimseldi ve tarihseldi.
Doç. Dr. Haluk Karamagarali Türkçü idi. Türk Ocaklarinin Türkçülügünü savunuyordu. Ünlü yazar Åzevket Süreyya da öyle degil miydi? "SUYU ARAYAN ADAM" baska bir hikaye anlatmiyordu. Ancak Karamagarali'nin söyledikleri irkçiliga varmiyordu. Bir din, kültür ve bilim adami olmanin tutarliligi içersinde kalmaya özen gösteriyordu. Onunla iyi dosttuk. Prof. Remzi Oguz Ariklar'in, Prof. Oguz Türkanlar'in çizgisinde tutarli fikir ve görüsler sergiliyordu. Dini, imani kullanmadan konusuyordu. Günümüzün sagci gazetelerinde yazan profesörlerden degildi. Ne de olsa Cumhuriyetin ilk yillarinin havasini teneffüs etmisti. Bu nedenle laik görüslüydü. Tabii ben onlarin yaninda dinleyiciydim. Yasim 27-28 olmasina karsin beni yanlarindan ayirmiyorlardi. O yillarda on yildan beri yerel ve genel gazetelerde yaziyordum. TRT Eski Genel Müdürlerinden Dogan Kasaroglu oradaydi ve arkadasimdi. Ünlü bestekar, opera sanatçisi Özcan Sevgen, Nüvit Kodalli okulda sinif arkadaslarimdi. Hepimiz Ordonat Okulunda bir kadroyduk. Ilahiyatçi olmasina ragmen Haluk Karamagarali bizim hocamizdi. Ondan Islam hakkinda güzel seyler ögrendim ve dinledim.
Ikinci tanidigim, dostluguna nail oldugum kisi öldürülen rahmetli Doç. Dr. Bahriye Üçok idi. Çok degerli bir bilim insani ve ayni zamanda Atatürk'ü ve Atatürkçülügü anlamis bir Cumhuriyet kadini idi. Haluk ve Bahriye Hanim köken itibariyle ilahiyatçi olmalarina ragmen çizgileri farkliydi. Biri Türkçü öbürü Atatürkçü idi. Ancak bir noktada birlesiyorlardi. O da yurtseverlik idi. Ancak siyasi ve ideolojik olarak iki ilahiyatçi da farkli çizgide, kendi tarifeleri üzerine gidiyorlardi.
Bahriye Hanim, Haluk Karamagarali gibi akademisyendi ama ayni zamanda siyasetçi idi.  Ideolojisi itibariyle Atatürkçü ve halkevciydi. Atatürk Enstitüsü Baskanligi yapmisti. Meclisin içinde ve disinda bir mücadele veriyordu. Nasil bir mücadele verdigini yakindan biliyordum. Bunu kendisinden dinleyerek ögrendigim gibi, mektuplarindan da ögreniyordum. Türkiye'deki demokrasinin çagdasligindan söz etmiyordu. Politikacilarin alaturkaciligindan yakiniyordu. Siyaset esnafinin Atatürk ve Atatürkçülük üzerinden politika yaptigini söylüyordu. Atatürkçülük yolunda bir arpa boyu yol alinmadigina dikkat çekiyordu. 
Haluk Karamagarali'yi bilmiyorum ama Bahriye Üçok namazinda, niyazinda bir insandi. Dinin siyaset ve ticaret için kullanilmasina siddetle karsiydi. Evindeki sohbetlerimizde bunlari da konusuyorduk. Yani Bahriye Hanim soldaydi ama dindardi ve dolayisiyla laikti. Bunun için mi öldürüldü, bilmiyorum. Atatürkçülügünün öldürülmesine neden oldugunu düsünüyorum. Ona rahmet diliyorum.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol