16 Ekim Dünya Gida Günü dolayisiyla, Ziraat Mühendisleri Odasi Kirklareli Il Temsilcisi Dr. Erol Özkan, bir basin açiklamasi yayimladi. "GDO Belasi" baslikli bir makaleyi de gününü anlam ve önemine uydugunu düsünerek, kamuoyu ile paylasan Özkan açiklamasinda sunlari söyledi;
“Ziraat Mühendisleri Odasi Kirklareli Il Temsilciligi adina, halkimizin ve tüm insanligin "16 Ekim Dünya Gida Günü"nü kutlar; yeryüzünde açliktan, susuzluktan, kisacasi yetersiz beslenmeden ölümlerin olmadigi, herkesin yeterli ve güvenli gidaya ulasabildigi bir dünya dilegiyle kutlarim.
16 Ekim Dünya Gida Günü nedeni ile GDO (Genetigi Degistirilmis Organizmalar) konusunda ilginç buldugum ve paylasilmasinda yarar gördügüm "GDO Belasi" baslikli alintiyi da açiklamamda, sunuyorum;
"Yeryüzünde açliktan, susuzluktan, kisacasi yetersiz beslenmeden ölümlerin olmadigi, herkesin yeterli ve güvenli gidaya ulasabildigi bir dünya dilegiyle kutlarim" dedi. Özkan açiklamasinda, 16 Ekim Dünya Gida Günü nedeni ile GDO (Genetigi Degistirilmis Organizmalar) konusunda ilginç buldugu ve paylasilmasinda yarar gördügü "GDO Belasi" baslikli makaleyi de açiklamasinda paylasti;
"ABD öncülügünde yürütülen GDO iyiden iyiye tehlikeli bir silaha dönüsüyor. Batinin bilim adina yürütügü bu tehlikeli oyun insanligi bir bilinmeze dogru sürüklüyor... Türkiye'yi dogrudan ilgilendiren bir tehlikeye karsi toplum ve ülke, dünyanin 3. büyük tohum deposunu kurduk masaliyla korunamaz!
Genetigi degistirilmis organizmalara (GDO) gösterdigi direnç, üreticiler ve arastirmacilar üzerinde etkisini göstermeye basladi. Almanya'nin Baden-VVürttemberg bölgesinde bulunan Nürtingen-Geislingen Üniversitesi'nde sürdürülen GDO misir çalismalari, ürünlerin ekili oldugu alanlarin aktivistlerce isgali ve halktan gelen yogun baski üzerine durduruldu. Yerli halkin eylemcilere yemek ve battaniye götürmesi, "Monsanto Üniversitesi" olarak adlandirilan Nürtingen-Geislingen'in rektörünü söz konusu karari almaya mecbur etti. Çalismalari durduran diger üniversite ise Max Planck Bitki Üretim Arastirma Enstitüsü. Enstitüde görevli arastirmacilardan Heinz Saendler'a göre "Almanya'da sürdürülen GDO tohum arastirmalarinin gelecegi karanlik."
Avrupa'daki GDO tarim ürünlerine iliskin denemelerin üçte biri Almanya'da gerçeklestiriliyor. Ülkede, GDO karsitlarinin çabalan etkili olsa da genel durum çok umut verici degil. Çünkü gida devlerinin baskisi, GDO karsiti mevcut yasalarin hayata geçmesini zorlastiriyor. Yasalar, yeni uygulamalarla deliniyor. Üreticilerin yasalar tarafindan kollandigi bir sistemde sivil itaatsizligin çok daha siki biçimde örgütlenmesi, israrci ve uyanik olmasi gerekiyor.
Avrupa'nin en büyük misir üreticisi Fransa, geçici bir süreligine GDO tohum ekimini durdurdu. Cumhurbaskani Nicolas Sarkozy'nin girisimiyle çevre sorunlari üzerine, 2007 Ekim'inde düzenlenen "Grenelle de L'environnement" toplantisinin sonunda alinan bu sasirtici kararin yani sira, biyoteknoloji arastirmalarina 45 milyon avro ayrilacagi açiklandi. GDO karsiti gözüken benzer durdurma talepleri Italya, Avusturya ve Almanya'dan da geldi. Söz gelimi Avusturya hükümeti, Monsanto'nun ürettigi MON 810 GDO misirin ve Bayer'in ürettigi T25 GDO misirin ekimini yasakladi.
Aslinda Avrupa, tüm dünyadaki GDO ürün ekiminin çok küçük bir yüzdesini gerçeklestiriyor. ISAAA (International Service for the Acquisition of Agri-Biotechnology Applications) verilerine göre tarimsal ticari GDO üretiminin %96'si (ABD %59, Arjantin %20, Kanada %7, Brezilya %6 ve Çin %4 olmak üzere) bes ülkede sürdürülüyor. Avrupa'daki GDO üretimi ise Ispanya, Romanya, Almanya ve Fransa arasinda paylasiliyor.
Avrupa Birligi ülkeleri, Avrupa Besin Güvenligi Ajansi'nin (EFSA) kullandigi degerlendirme yöntemlerinin gözden geçirilmesi ve revize edilmesini talep ediyor.
Arastirma enstitülerinde de benzer egilimler var; birinci nesil GD tarim ürünler giderek rafa kaldiriliyor. Nitekim Ulusal Fransiz Tarim Arastirma Enstitüsü (INFiA), irk ve genetik çesitliligin korunmasi için, yeni nesil tohumlarin üretiminde kullanilan "ebeveyn tohumlarin isaretlenmesi" yönteminin (marker-assisted selection) uygulanacagini açikladi. Bu örneklere bakildiginda, Avrupa Komisyonu'nun GDO'lara karsi sivil eylemleri ve tepkileri dikkate aldigi düsünülebilir. Fakat tablonun geneline bakildiginda, durumun çok daha farkli oldugu görülüyor.
Kamuoyu arastirmalari, Avrupa'daki tüketicilerin %40'inin GDO ürünlere karsi oldugunu ortaya koyuyor. (Ülkemizdeki ise bu rakamlar yüzde 90'larin çok üzerlerinde) Oysa dört yil öncesinde bu oran, %70'ler civarinda seyrediyordu. Görünen o ki, muhalif seslerdeki artisa ragmen Avrupali tüketici GDO ürünlerini mutfaginda görmekten her geçen gün daha az rahatsiz oluyor.
Peki, bu ürünlere kisitlama getirilmesine ragmen tüketim nasil oluyor da artiyor? Politikacilar, gerçekten de toplumsal muhalefete kulak veriyor mu?
Ekim yasak, satis serbest
Avrupa Komisyonu'nun genel temayülü birinci nesil GDO ürün ekiminin engellenmesi, fakat satisinin serbest birakilmasi yönünde. Nitekim komisyon, Avusturya'nin GDO ürünlerin ekimini durdurma kararina karsi gelmedi. Fakat ayni hükümetin satislari durdurma kararini engelledi. Benzer sekilde Avrupa Çevre Komisyonu'ndan Stavros Dimas, komisyona sundugu son öneride dünyanin en büyük on üreticisi içinde yer alan Syngenta ve Dupont sirketlerinin ürettigi GDO misirlarin ekilmemesini talep etti. Fakat o da, söz konusu tohumlarin satisinin engellenmesini istemedi.
Monsanto ve muadili gida tekellerinin agresif uygulamalarindan ve yarattigi mecburiyetlerden kaçinan Avrupa Komisyonu aslinda, yeni nesil GDO tohumlara yatirim yapan Avrupali tohum sirketlerine yer açmaya çalisiyor. Zombi tohumlar (filizlenmeyi durduran ve belirli kosullarda harekete geçiren bir gene sahip tohumlar) veya Exorcist teknolojisiyle (tohumun çiçeklenme asamasindan evvel eklenen gen geri çikarilabiliyor, böylece besin haline gelen tohum 'GDO degildir' seklinde etiketlenebiliyor) (Bu sayede tüketiciler kandiriliyor) üretilen tohumlarin çevreyle uyumlu oldugu ve dogal tohumlarla birlikte ekilebilecegi ileri sürülüyor.
Ithalatina izin verilen GDO ürünlerin basinda hayvan yemi olarak kullanilan tohumlar (nasil olsa tohumu yiyen hayvanin tüketicisine bundan bahsetmek gerekmiyor) ve endüstriyel amaçlara (biyoyakit gibi) hizmet eden tohumlar geliyor.
Tüketicinin reddettigi ürün yelpazesinin neyle doldurulacagi meselesine gelince... Gen ekleme-çikarma yöntemlerinin disinda kalan, aslinda DNA'ya müdahale anlamina gelen, fakat "geleneksel bitki üretim yöntemleri" kategorisinden her ne hikmetse çikartilmamis olan birçok yeni biyoteknoloji yöntemi mevcut. (Mutagenez yöntemlerden sadece ikisi.) Denetim zorunlulugu, ticaret, ekim ve etiketlemede özel sartlar gerektirmeyen bu yöntemler, GDO'lara iliskin tanimlamalardan siyirdigi için GDO'dan kaçinan tüketicinin midesine rahatlikla indirilebiliyor.
Uluslararasi sirketler, tüketicinin mutfagina, yerel üretici için saglanan haklardan faydalanarak giriyor. Çünkü yukarida bahsettigimiz, tohumlarin genleriyle oynanmasina imkân veren tekniklerle yetistirilen tanm ürünleri, PBR (Bitki Üreticileri Haklari) yasasina göre geleneksel üretimle ayni kefeye konuyor.
Gelgelelim, PBR mevzuatina dahil olmak, büyük üreticilerin çok önemli bir esigi daha asmasina olanak veriyor. Mevcut patent yasasi, tüketicinin, bitkinin üretiminde kullanilan yöntemden haberdar edilmesini zorunlu kiliyor. Oysa PBR kapsaminda üretim yapan yerel üreticiler, bu zorunluluktan muaf tutuluyor. Uluslararasi sirketlerin PBR'ye dahil olmasi, onlari, tüketiciye açiklama yapma zorunlulugundan da kurtariyor. Üretim yöntemi veya kullanilan varyetenin nereden geldigi gibi bilgileri vermek durumunda kalmiyor.
Sirketlerin niyeti baska
Avrupa kamuoyunun GDO ürünlere karsi gösterdigi muhalefet, isin sanayi boyutunu da yansitmiyor. Dünyanin en büyük alti tohum firmasindan dördü Avrupa menseli. Isviçreli Syngenta ve Alman kökenli Bayer CropSciences'in GDO sanayindeki varligi, GDO tohum piyasasina hükmeden ABD'II Monsanto ve DuPont kadar eskiye dayaniyor. Amerika'nin yeni rakipleri olarak ortaya çikan ve GDO piyasasinin genislemesi için lobi faaliyetlerini araliksiz sürdüren bu sirketlere çok yakinda Fransiz Vilmorin ve Aman KWS de eklenecek. Birinci nesil GDO tohumlarin rafa kaldirilmasini firsat bilerek GDO piyasasina yeni ürün ve teknolojilerle girmeye hazirlanan bu sirketlerden Vilmorin, Türkiye'yi özellikle ilgilendiriyor.
Gida devi Limagrain Group tarafindan kontrol edilen Vilmorin, GDO arastirmalarini, maliyetin daha düsük, düzenlemelerin daha gevsek ve muhalefetin daha az oldugu Kuzey Amerika ve Israil'de gerçeklestiriyor. Israil'de Sanayi Bakanligi tarafindan desteklenen GDO arastirma projelerinde Vilmorin'e aracilik eden kurulus, ortaklik kurdugu Hazera Genetics adinda bir biyoteknoloji firmasi.
Türkiye'yi dogrudan ilgilendiren bölüme gelince: Hazera'nin Türkiye temsilcisi Hazera Tohumculuk bu günlerde Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile ortaklasa bir proje düzenliyor. Hazera Trophy basligini tasiyan projede, Türkiye'deki tüm ziraat fakültesi ögrencilerine ellerindeki yerel tohumlari, her türlü bilgiyi içeren bir rapor esliginde kendileriyle paylasmalari çagrisi yapiliyor. Karsiliginda verilecek bilgisayarlardan, bes yildizli otel tatillerinden bahsedilmis fakat bu tohumlarin ne amaçla, sebze tohumunda 345 milyon avro satis ciroyla dünya ikincisi Vilmorin'e teslim edildigi belirtilmis degil. Oysa tahmin etmek de çok güç degil...
Bunlari biliyor muydunuz?
- Avrupa'nin en büyük misir üreticisi Fransa, geçici bir süreligine GDO tohum ekimini durdurdu. GDO karsiti benzer durdurma talepleri Italya, Avusturya ve Almanya'dan da geldi. Söz gelimi Avusturya hükümeti, Monsanto'nun ürettigi MON 810 GDO misirin ve Bayer'in ürettigi T25 GDO misirin ekimini yasakladi.
- Avrupa kamuoyunun GDO ürünlere karsi gösterdigi muhalefet, isin sanayi boyutunu da yansitmiyor. Dünyanin en büyük alti tohum firmasindan dördü Avrupa menseli. Isviçreli Syngenta ve Alman kökenli Bayer CropSciences'in yanina çok yakinda Fransiz Vilmorin ve Alman KWS de eklenecek.
Not: Bu makeleyi yayinlayan birlige baglik sirketler ile bu birligin basindaki kisinin yönettigi sirketler GDO'lu ürün ekimi için çiftçiye baski uyguluyor. Eskiler bu duruma "bu ne perhiz bu ne lahana tursusu" derlerdi. (Kaynak : Gida Hareketi)”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol