ZEKATI VERİLEN MAL ARTAR

Hayırlı günler sevgili okuyucular. Önümüzdeki Cuma bayram olduğu için yazımızı birkaç gün erkene aldık. Bu hafta sizlerle çok önemli bir konudan, beş farzdan yani Allahü Teala'nın şartlarını taşıdığımız takdirde muhakkak yapmamızı istediği, yapmadığımız takdirde Ahirette azaplar çekmemize sebep olacak bir konuda yani Zekattan bahsedeceğiz, sonrada birkaç soru cevaplayacağız inşaAllah.
İslâmın beş şartından biri, malın zekâtını vermektir. Zekât vermek, elbette lâzımdır. Zekâtı seve seve ve İslâmiyyetin emrettiği kimselere vermelidir. Bütün ni'metlerin, malların hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâ, zenginlere verdiği ni'metlerin kırkta birini, Müslümânların fakîrlerine vermelerini, buna karşılık, çok sevâp, kat kat mükâfât vereceğini ve;
(Zekâtı verilen malı elbette arttırırım ve hayırlı yerlerde kullanmanızı nasîb ederim. Zekâtı verilmeyen mâlı, dert, belâ ile istemeyerek harcettiririm, elinizden alır, düşmanlarınıza veririm, siz de bu hâli görür, kendinizi yer, yanıp kavrulursunuz!) buyurup da, bu kadar az bir şeyi, istediğin herhangi bir din kardeşine vermemek, ne büyük insâfsızlık ve inâtçılık olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
KURTULUŞ YOLU...
"Resûlullah efendimize uymak şerefine kavuşmak için, dünyâda olan her şeyden yüz çevirmek lâzım olmaz. Böyle yapmak çok zor olur. Eğer, farz olan zekât verilir ise, dünyâ mallarının hepsi terk edilmiş demek olur. Böylece insan dünyânın zararından kurtulmuş olur. Çünkü bir malın zekâtı verilince, o mal zarardan kurtulur. Demek ki, dünyâ malını zarardan korumak için ilâç, o malın zekâtını vermektir. Malın hepsini Allah yolunda vermek, elbette dahâ iyi ve faydalı ise de, zekâtını ayırıp, yerine vermek de, bu işi görmektedir.
Beş vakit namâzı, seve seve ve cemâat ile kılınız! Malınızın kırkta bir zekâtını, Müslümân fakîrlere, yalvara yalvara veriniz! Harâmlardan ve şüphelilerden kaçınınız! Herkesle iyi geçinip, hep acıyınız! Kurtuluş yolu budur."
Her türlü altın, gümüş eşyanın, çayırda otlayan hayvanların, ticâret eşyâsının zekâtını ve topraktan, tarladan, ağaçtan alınan mahsûllerin uşrunu da, muhakkak vermek lâzımdır. Zekâtı ve fıtraları, İslâmiyyetin emrettiği kimselere seve seve vermelidir. Zâdül-mukvîn kitâbında diyor ki:
"Eski âlimler yazmış ki, beş şeyi yapmayan, beş şeyden mahrûm olur:
1-Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez.
2-Uşrunu vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz.
3-Sadaka vermeyenin, vücûdunda sıhhat kalmaz.
4-Duâ etmeyen, arzûsuna kavuşamaz.
5-Namâz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefesde kelime-i şehâdet getiremez."
Din Büyükleri buyuruyor ki:
"Ey gaflet şarâbının sarhoşu! Dünyânın zevk ve safâsı peşinde, dahâ ne kadar koşacaksın? Bu kıymetli ömrü harâmdan, helâldan mal yığmakta, ne zamâna kadar ziyân edeceksin? İslâmiyyetin emir ve yasaklarına aldırış etmezsin! Azrâîl aleyhisselâmın gelip cânını zorla alacağı, ecel arslanı pençesini sana takacağı, can verme acılarının başına geleceği, şeytânın, îmânını çalmak için kastedeceği, dostlarının, vah vah öldü, siz sağ olun, diye evlâdına tâziye edecekleri vakti düşün! Firâk, ayrılık sesi gelip, bize yarayan bir şey yapmadın. Hep beğenmediklerimizi işledin. Biz de sana, senin bize yaptığın gibi yaparız, diyecekleri zamândan korkmuyor musun?
Düşün, kabir ve âhıret suâllerine ne cevâp hâzırladın? Allahü teâlânın tekdîrine ne bahâne yapacaksın? Kendine acı! Suâle çekileceksin. Hâlbuki, verecek cevâbın yok. Cehenneme girersen, ateşine dayanamazsın. Kendine ve herkese öyle iyilik et ki, başkası iyilik yapınca, sen yaptın sansınlar. Kendine ve kimseye kötülük etme ki, başkası bir fenâlık yapınca, sen yaptın sanmasınlar. Hadîs-i şerîfte;
(Ey Âdemoğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşattığındır) buyuruldu."
"YE DE YOK OLSUN!.."
Bir kimse, helâl yoldan kazandığı hâlde, bu malın zekâtını vermezse, âhırette azâb görmesine sebep olur. Hadîs-i şerîfte;
(Altına ve gümüşe köle olana la'net olsun!) buyuruldu.
Netice olarak, eğer bir kimse, malını seviyorsa, niçin başkalarına hatta düşmanlarına bırakıp gitmektedir! Sevdiğinden ayrılmaması, berâber götürmesi gerekmez mi? İnsan, malının hepsini veremezse, hiç olmazsa kendini de, bir vâris yerine koyup, hissesini âhıret yolunda harcamalıdır. Bunu da yapamazsa, zekâtını verip azâptan kurtulmalıdır. Abdullah-i Ensârî hazretlerinin buyurduğu gibi:
"Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye de, yok olsun!"
Sual: Bir hadis-i şerifte, (Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez) buyuruluyor. Bu geceler hangileridir?
CEVAP: S. Ebediyye'de, (Ramazan Bayramı gecesi, Ramazan-ı şerif ayının son günüyle bayramın birinci günü arasındaki gecedir. Kurban Bayramı geceleri ise, Kurban Bayramı'nın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinden sonraki gecelerdir. Ramazan bayramının diğer geceleri de mübarektir) deniyor. Mübarek gecelerle ilgili iki hadis-i şerif:
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban Bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehanî]
(Regaib, Berat, Cuma, Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerinde yapılan dua geri çevrilmez.) [İbni Asakir]
BALGAM YUTMAK
Sual: (Oruçta, ağız vücudun dışı olduğu için, kusmuğun bir kısmı veya balgam mideye giderse oruç bozulur) deniyor. İstemeden yutulursa da mı bozar?
CEVAP: Ağza gelen kusmuk, kendiliğinden mideye geri giderse orucu bozmaz. Balgam yutmak da orucu bozmaz. (Dürr-ül-muhtar)
ŞÂFİÎ'DE BORÇLAR DÜŞMEZ
Sual: Şâfiî mezhebindeyim. 50 bin lira kadar param var, ama bir o kadar da borcum var. Zekât vermem gerekir mi?
CEVAP: Evet, 50 bin liranın zekâtını vermek gerekir. Şâfiî'de borçlar düşülmez. Hanefî'de zekâtta bütün borçlar nisaptan düşülür, ama uşur verilirken Şâfiî'deki gibi borçlar düşülmez. Borçlu veya fakir olanın da, mahsulün uşrunu vermesi gerekir.
ZEKÂT VERİRKEN
Sual: Bir kimse, zekâtın fakirin hakkı olduğunu düşünerek, o üzülmesin diye, (Sana olan borcumdu) diyerek zekât verse, caiz olur mu?
CEVAP: Hayır, caiz olmaz. (Hediyem) denirse caiz olur.
Sual: Fitrenin önemi nedir? Kimlerin fitre vermesi gerekir?
CEVAP
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın fitre vermesi vacib olur. Nisaba malik değilse fitre vermesi vacib olmaz, fakat vermesi iyidir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud] (Tezkiye, temize çıkarma, temizleme demektir.)
(Ramazan orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir.) [Ebu Hafs]
(Sadaka-i fıtr, oruçlunun, uygunsuz sözlerinden hâsıl olan günahları temizler.) [Beyheki]
Diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fitre vermesi farzdır. Hadis-i şerifte, (Sadaka-i fıtrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir) buyuruldu. (Ebu Davud)
Sual: Fitre ne zaman vacip olur?
CEVAP
Kurban bayramının üçüncü günü nisaba malik olan zengindir. Nisap, zekat nisabı gibidir. Kurbanda farklılık şöyledir:
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekat nisabı kadar malı, parası bulunan her hür Müslümanın, Ramazan bayramının birinci günü sabahı, tan yeri aydınlanırken, (Fitre) vermesi vacip olur. Daha önce ve daha sonra vacip olmaz. Fitre ve kurban nisabı hesabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lazım değildir. Bayramın birinci günü sabah namazı girdiği anda, nisap miktarı kadar mala malik olmak şarttır.
Sual: Fitre kimlere verilir, kimlere verilmez, zekatın hükümleri fitrede de geçerli mi?
CEVAP
Evet. Yani zekattaki gibi:
Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire fitre verilmez. Fakir olmak şartı ile kardeşe, geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa, üvey babaya, üvey anneye fitre verilir. Hala, amca, dayı, teyze, kardeş, kardeş çocuğu gibi akrabaya fitre vermek daha çok sevap olur. İmameyne göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı fitre verebilir.(Mevkufat)
Bayramınız şimdiden mübarek olsun sevgili               okuyucularım.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol