YIKIM

Ne demek yikim?
Zarar, ziyan, avarya, cereme, cerime, hasar, hüsran, tahribat, mazarrat . Mazarrat dedigi her halde maraz yani mâraz gibi bir sey olsa gerek. Hani, gereksiz merhametten dogdugu varsayilan.
Felâket diyecektim!
Belâ, afet, avariz, badire, çapanoglu, facia, fecaat.
Evet! Trakya bu sözcüklere olabildigince uzak, olabildigince yabanci.
Trakya, Türkiye cografyasinin hatta dünya cografyasinin en ender, en nadide, en mükemmel, en sahane, en aranip ta bulunamayan, en yasanilir, en kiskanilan, en gözde veya en özenilen ve bu olumlu enlerin en tükenmez beldelerinden, en aranip ta bulunamayan yerlerinden biri.
Ve sonunda doga.
Ve, sonunda doga denen ulu yasa.
Cezalandiriyor.
Uyaridan da öte.
Doga, kendinden alinani, yüzyillar sonra da olsa mutlak ve mutlak geri aliyor.
Doga, kesinlikle munis degil.
Doga, kesinlikle alçak gönüllü degil.
Doga, kesinlikle kalender degil.
Olmak zorunda da degil. En dogrusunu yapiyor. Sabrediyor bir yere kadar. Belki zararli adimlarindan dönerler diye bekliyor. Belki verdikleri zarari onarirlar diye.
Biz degil miyiz, söz sirasi gelende en beylik "lâf"lari eden!
Biz degil miyiz, "doga, elinden alinani kesinlikle bir gün geri alir" diyen?
90'li yillarda Senirkent'te mi almadi?
Yüzyilin en büyük depreminde Gölcükte mi, Yalova'da mi?
Sanki Rize'de almayacak mi?
Sanki Samsun'da, Trabzon'da, Ordu'da?
Zamanin belediye baskanlari yillarin yili ögüne dursunlar, "sahilde su kadar yeri halka kazandirdim!" diye.
Neyi kazandiracaklar?
Dogayla fazla cebellesiyoruz. Dogayi fazla kizdiriyoruz. Dogayi fazla tahrik ediyoruz. Dogayin sabrini fazla zorluyoruz.
Bu denli üstüne gitmekte israrci olursak.
Zaman zaman disini gösterecek elbet.
Terzidere'ye, Terzidere topragina fazla biçak degdi. Ara sokaklarina, tarla yollarina, dereye, ormana falana filana.
Yüzyillarin bilinçsizligi ve saldirisi bu diyecegim ya.
"Yüzyillardan sana ne," der mi birileri!
Ben ne bileyim. Benim bildigim yarim yüzyil. Kilise mahallesinin dere yolu, çocuklugumuzda beton gibi sert ve dereden bir, birbuçuk metre kadar yüksekti.
Teknoloji girdi birgün Terzidere'ye. Girayder girdi, dozer girdi, kepçe girdi. Kilise mahallesinin tarla yoluyla her yil zirt-pirt oynandi.
Kalici bir sey yapilmak düsünülmedi ki hiç. Her yil isgüzarlik. Birileri, birilerini is basinda görsün.
"Önce ekmekler bozuldu" da. Sanki, "Önce ögretmenler bozuldu!" deyince yalan mi?
Sanki ögretmenler bozuldu da.
Veterinerler bozulmadi mi?
Sanki ögretmenler bozuldu da, ziraat mühendisleri, ziraat müdürleri, ziraatçilar.
Sanki ögretmenler bozuldu da.
Doktorlar.
Sanki.
Bir toplumda ögretmenler bozuldumuydu.
Bir ülkede köy enstitülerini.
Bir ülkede ögretmen okullarini.
Bir ülkede köy okullarini kapattinizmiydi.
Bozulur efendim. Söz sirasi gelince bilen de bilmeyende fetva vermiyor mu "Her seyin basi egitim!" diye?
Yalanciyin mumu bir zaman yanmaya, isitmaya gayret eder ama.
Köyler göçer.
Köyler sahipsiz kalir.
Köyler, ehliyetsiz insanlar elinde kalir.
Hem de nerelerde?
Mecliste bile.
Yikilir köyler.
Bugün Terzidere, Poyrali, Sogucak, Dereköy, Kanara.
Yarin neresi?
Belli mi olur.
Her yer.
Geçmis olsun. Dahasi olmasin.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol