Türkiye’yi referandum sürecine hazırlayan Anayasa değişiklik paketi ile ilgili en net ve objektif değerlendirmelerden birisi AK Parti Genel Sekreteri
Abdülhamit Gül’den geldi. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları
Vakfı’nın yayın organı; aylık Siyaset, Ekonomi ve Toplum dergisi Kriter’e konuşan Gül, yeni sistemin ayak izlerinin nasıl takip edilmesi gerektiğini analiz etti, siyaset dünyası ve toplumdan gelen eleştirilere cevap verdi. Yeni sistemin şahıs endeksli olmadığı için sistem krizi yaşatmayacağını anlatan Gül, meclisin fesih edilmesi gibi bir durumun olmadığını, hükümetin görevini sonlandıran Cumhurbaşkanı’nın aynı anda kendi görevini de sonlandırarak millete hesap vereceğini hatırlattı. Gül, Cumhurbaşkanı”nın disipliner anlamda tarafsız olamayacağını, bu kavramın vatandaşa hizmet noktasında geçerli olduğunun altını çizdi.
AK Parti Genel Sekreteri Abdülhamit Gül, Cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin Anayasa değişikliğine yönelik analizlerini SETA’nın yayın organı Kriter Dergisi ile paylaştı. Oldukça objektif bir şekilde hazırlanmış sorularda, yeni sistemin ayrıntılarını açıklayan Gül, ortaya çıkan eleştirilere de verimli cevaplar verdi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin özellikle koalisyon hükümetleri ile Türkiye’nin içine sürüklendiği kriz atmosferini de sona erdirecek bir tablo olduğunu kaydeden Abdülhamit Gül şunları söyledi:
Bu sistem kriz üretmez
“Türkiye’de Menderes’li, Özal’lı, Erdoğan’lı dönemlerin dışında, yani karizmatik liderlerin olduğu dönemlerin dışında koalisyon hükümetleriyle birlikte yaşanan krizlerin olduğu aşikardır. ‘AK Parti 14 yıldır tek başına iktidar. Neden böyle bir sisteme ihtiyaç duyuyorsunuz? Aslında parlamenter sistemlerde de tek başına iktidar mümkün. O yüzden istikrar diye öne sürdüğünüz gerekçe parlamenter sistemde de sağlanabiliyor’ şeklinde eleştiriler mevcut. Biz diyoruz ki AK Parti’li dönemler ya da şahıs endeksli hükümet modeli değil de isimlerden farklı olarak, kim olursa olsun karizmatik lider olmasa bile önerdiğimiz sistem kriz üretmez.”
Hükümet krizi sistem
krizine dönüşmeyecek
Cumhurbaşkanlığı sistemindeki amaçlarının Türkiye’de siyaset baskılanmasının, vesayet aygıtları aracılığıyla gerçekleşen hükümet krizlerinin artık ortadan kaldırılması, hükümetin millet tarafından kurulması ve inşa edilmesi olduğunu ifade eden Gül, esas amacın hükümet krizlerinin rejim ve sistem krizine dönüşmemesi olduğunu aktardı.
Yasama önceliği
milletvekiline verilecek
Sistemin isminin Cumhurbaşkanlığı şeklinde nitelendirilmesinin, Türkiye’nin daha fazla kabul edebileceği, geleneğine daha uygun bir isim olması gerektiği düşünüldüğünden kaynakladığını anlatan Gül; “Bizim önerdiğimiz sistemde sert kuvvetler ayrılığı hakimdir. Şu anki sistemde olduğu gibi yumuşak kuvvetler ayrılığı değil. Katı kuvvetler ayrılığı söz konusudur. Şu anda biz kuvvetlerin yürütmede birleştiği bir modeli uyguluyoruz. Getirilen sistem önerimizde yasama önceliği, milletvekiline, parlamentoya verilmekte” dedi.
Fesih değil, millete hesap verme söz konusu
Cumhurbaşkanı’nın meclisin görevini sona erdirip, seçim kararı alması halinde kendi görevinin de sona ermesini, kendisinin de seçmen iradesinin karşısına çıkmasını öngördüğünü açıklayan Gül, bunun eş zamanlı seçim düşüncesinin kaynağı olduğunu söyledi ve ekledi: “Dolayısıyla burada asla meclisin feshi anlamında bir şey ifade edilemez.”
Kanunları meclis
çıkaracaktır
Cumhurbaşkanı’nın kararname çıkarmasıyla ilgi husus konusunda çerçevenin geniş tutulduğuna yönelik eleştirileri de cevaplayan Abdülhamit Gül; “Bu eleştirilerin hiç bir şekilde dayanağı yok. ABD’de ‘executive order’ diye 1806’dan beri uygulanan bir kararname yetkisi var ve bu yetki orada çok daha geniş bir şekilde kullanılıyor. Başkan kanunları değiştirebiliyor, kanun gücünde kararname çıkarabiliyor. Bizim önerdiğimiz, Anayasa’nın 104. maddesindeki kararname çıkarma yetkisi asla yasamanın yerine geçip kanun çıkarma anlamındaki bir fonksiyon değildir. Yasama yine kanun faaliyetini yapacaktır. Özellikle de 2012’de önerdiğimiz kararname yetkisinden daha da daraltılmış bir yetki söz konusu. Burada kanunları Meclis çıkaracaktır” diye konuştu.
Millet sorgulayacak
Mevcut parlamenter sistemde bakanların konumunun güvenoyuna dayalı olduğu için bunun hesabını parlamentoya verdiklerini, ama yeni sistemde bakanlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı’nın da millete hesap vereceğini hatırlatan Gül şöyle devam etti:
“Yani bir bakanın yaptığı bir yanlış, hukuka aykırılık ya da milletin beğenmediği bir eylem ve davranıştan dolayı Cumhurbaşkanını millet hesaba çekecek ya da sorgulayacak.”
Milletin temsilcisi yargıyı belirlesin
Yeni sistemde değişikliğe uğrayacak HSYK sistemiyle ilgili de konuşan Gül şunları ifade etti:
“HSYK’daki düşüncenin temelinde şu vardı. ‘Yargı Türk milleti adına karar alır.’ Ama adeta yargıçlar devletinde görülecek şekilde, bir meslek dayanışması içerisinde 13 bin hakimin kendi arasında Türkiye’nin kaderini belirleyecek şekilde bir yargı kuvveti oluşturması yerine, milletin temsilcilerinin doğrudan yargıyı bu şekilde belirmesinin daha demokratik olduğunu düşündük.”
Tarafsızlık siyasi değil, vatandaşa objektif olmakla
alakalı
Yeni sistemde en çok eleştiri gelen konulardan birisi de partili Cumhurbaşkanı kavramı oldu. Buna yönelik değerlendirmeler de yapan Gül; “Cumhurbaşkanı hiçbir şekilde tarafsız olamaz. Mutlaka kendi düşüncesi vardır. Üstelik 2007 referandumundan sonra siyasi partilerin önerdiği ve halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı için ‘partisiyle ilişiği kesilir’ ibaresinin çok demokratik olmadığı aşikar. Türkiye gibi disiplinli partilerin egemen olduğu bir ortamda Cumhurbaşkanı’nın partisiyle ilişiğinin kesilmesi parlamenter sistemlerde bile aslında çok görülen bir şey değil. Buradaki tarafsızlık millete, vatandaşa yapmış oldukları kamu hizmetinde tarafsız davranmaktır.
Bir siyasi parti ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’nın ilişkisinin devan etmesi, aslında milletin denetimi açısından demokraside sorumluluk açısından korunması gereken bir ilke.
Tarafsızlık bir siyasi partiyle ilişkiyi değil yapmış olduğu işlem ve eylemlerde vatandaşına objektif ya da tarafsız davranmasıdır” dedi.
Anayasa değişiklik teklifi sürecinde, hem komisyon aşamasında, hem de meclis çatısı altında ana muhalefet partisi CHP’nin tavrına da sitem eden Abdülhamit Gül şu açıklamalarda bulundu:
İmkan sunduk,
katkı vermediler
“CHP maalesef değişime direnmeye devam ediyor. Halkın önüne ne kadar geç giderse, halkın önüne mümkünse hiç gitmezse daha demokratik bir sistem olacağına inanıyor.
Bu aslında CHP’nin ontolojik bir refleksi, her zaman gösterdiği bir tavır. Öne sürdükleri hiçbir şey yok. ‘Peki ne istiyorsunuz, nasıl bir model istiyorsunuz, daha iyi önerileriniz nelerdir?’ diye sorulduğunda hiçbir katkıları yok. Yapıcı ve siyasetin sorunları çözücü yaklaşımından öte daha muhafazakar ve dogmatik bir yaklaşım içerisindeler.”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol