"Yasama sahip çikalim ve dünyayi tersine çevirelim"

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasi Kirklareli Il Temsilcisi Erol Özkan  "5 Haziran Dünya Çevre Günü" nedeni ile bir basin açiklamasi yapti. Özkan açiklamasinda, Türkiye’nin dogaya ve insana saygili, mevcut siyasi ve ekonomik bagimlilik iliskilerini kirarak, doga ve çevre degerlerini miras kabul ederek, yasanabilir bir gelecek için ivedilikle dogru çözümler üretmek ve uygulamaya koymak zorunda oldugunu söyledi.

Özkan mesajinda sunlari kaydetti;

“Bilindigi gibi 5 Haziran tüm dünyada ''Çevre Günü'' olarak kutlanmakta, çevre sorunsali degisik kesimlerce degisik yaklasimlarla ele alinarak degerlendirilmektedir.

2009 Yili Dünya Çevre Günü'nün temasi ise "Yasama Sahip Çik" olarak belirlendi. Bu çagri içinde yasadigimiz çevreye tüm ülke sakinlerinin sahip çikmasini öngördügü için özel bir anlam tasiyor. Bu çagri ayni zamanda çevrenin yasanabilir bir düzeyde tutulmasinin ve bizden sonraki nesillerin de yararlanabilmesi için gerekli önlemlerin alinmasinin yasam hakki kadar önemli oldugunu ve tüm insanligin bu baglamda sorumluluk üstlenmesini vurguluyor.

Bugün, tüm dünyada yogun olarak yasanan çevre sorunlarinin esasini, teknolojinin insan ve doga yararina kullanilmamasina dayali, rant ekonomisi ve tüketim çilginligina dayanan, daha fazla kar olgusuyla, hizli ve çarpik sanayilesme amaciyla kaynaklarin bir üretim unsuru olarak görülmesine baglamak yanlis olmaz.

Günümüzde insan ve doganin, ekonomiye bagli kilinmasi sonucu olarak, bu anlayisa göre biçimlenen dünyada, insanin dogaya ve kendisine yabancilasmasi da ortaya çikmistir.

Çevre sorunsalini, var olan üretim-tüketim iliskilerinde, sistemin kendi isleyisi sonucu olarak görmek gerekir. Bugün dünya nüfusunun 100 kisi kabul edersek, üretilen gida ise 110 kisiyi besleyecek düzeydedir. Bu gerçeklik bile, çevre ile ilgili sorunlarin özünün, daha fazla kar elde etmek için, insanlarin açligina ve ölümüne, doganin acimasizca sömürülmesine aldiris etmeyen evrensel soygun sisteminde, kapitalist- emperyalist üretim-tüketim iliskilerinde aramak gerektiginin göstergesidir.

Saglikli bir çevrede yasama hakkini insanin en dogal hakki gören, önce insan, önce insanca yasam hakki ve yasanabilir bir çevre için sorunun ana kaynagi olan mevcut kapitalist-emperyalist sistemin uygulamalarina karsi çikilmak zorundadir. Doga ile uyumlu insanca bir yasam ancak dogal kaynaklarin, bilimin ve dolayisiyla teknolojinin toplum yararina kullanilmasi ile olanakli olabilir.

Çevre ve insan sagligini giderek daha fazla tehdit eden iklim degisiklikleri, ozon tabakasinin incelmesi, buzullarin erimesi, biyolojik çesitliligin azalmasi, ormanlarin tahrip edilmesi, içilebilir nitelikteki suyun azalmasi, tarim alanlarinin talan edilerek sanayi alanlarina dönüstürülmesi v.b. gibi küresel sorunlar gelismis ülkelerin bitmek tükenmek bitmeyen daha fazla kar olgusuna dayali faaliyetleri sonucu ortaya çikmaktadir.

Tüm bunlara ragmen gelismis ülkeler, gelistirdikleri politikalarla, kendileri için çevre sorununu, az gelismis ülkelere kaydirmaktadir. Özellikle en çok çevreyi kirleten tekstil, demir-çelik, toprak ve kagit sanayi üretimi gibi faaliyetleri az gelismis ülkelere yaptirmaktadirlar ve son üründe dis alimini yapmaktadirlar. Ayrica bu ülkeler,  zehirli-tehlikeli atiklari kendi ülkeleri disina tasimaktadirlar.

Dünyada tip alaninda, gida ve tarim teknolojisindeki büyük gelismelere ve yukarida sözü edildigi gibi dünyadaki gida ürünleri fazlasina ragmen, yetersiz beslenme ve tedavi edilebilir siradan hastaliklarda bile her yil 13 milyon bebek henüz bir yasina gelmeden ölüyor.

Bu günlere nasil gelindigini dogru anlamak için, gelismis ülke politikalarini ve çok uluslu dev sirketlerin faaliyetlerini, ayrica bunlarin az gelismis ülkelerdeki isbirlikçilerinin iliskilerinin dogru degerlendirilmesinin sorunun açikliga kavusmasi açisindan  zorunlu olduguna inaniyorum.

Unutmayalim ki, Türkiye, her alanda kendine yeterliligi saglamak ve sürdürmek zorundadir. Bu açidan da dogaya ve insana saygili, mevcut siyasi ve ekonomik bagimlilik iliskilerini kirarak, doga ve çevre degerlerini miras kabul ederek, yasanabilir bir gelecek için ivedilikle dogru çözümler üretmek ve uygulamaya koymak zorundadir. Bu gelecegimiz için, özellikle de gelecekteki çocuklarimiz ve torunlarimiz için gözardi edilemez  sorumlulugumuzdur.

Halkimiza ve tüm insanlara, kendisi ile ve doga ile barisik , insanca yasanabilir bir çevrede güzel gelecekler diliyorum.”

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol