"YÜRÜ BRE YALAN DÜNYA/ SANA KONAN GÖÇER BIR GÜN"

Atalarimiz hayatin bir yanini Yalan Dünya’ya baglamislardir. Yani dünyayi yok farkeden bir hayat anlayisi gelistirmislerdir. Ortaasya’dan çikarken böyle mi düsünüyorlardi yoksa Bati’ya dogru yürüken geldikleri Islami Çevre’den etkilenerek mi böyle söylediler bilmiyoruz. Atalarimiz hayatin bir yanini Yalan Dünya’ya baglamislardir. Yani dünyayi yok farkeden bir hayat anlayisi gelistirmislerdir. Ortaasya’dan çikarken böyle mi düsünüyorlardi yoksa Bati’ya dogru yürüken geldikleri Islami Çevre’den etkilenerek mi böyle söylediler bilmiyoruz. Oysa dünya yalan degil, yalan olan insanin kendisidir. Insan hayati dünyanin yasina göre kisadir. Yasanan yillar, geçen zamanlar insana yetmemektedir. O, yüzyillari, bin yillari düslemektedir. Fakat hayaller, umutlar her zaman insanla beraber degildir. Onlar da insan süpriz yapabilir, insani aldatabilir. Rüyalarimiz bir aldatmaca, bir hayal degil midir?

Insanoglu hayati çok acimasiz bulmustur. Hayatin Darbesi’nden söz etmistir. Onun tehlikelerle dolu oldugunu, yollarin dikenli oldugunu söylemistir. Hatta Devrimci Sair Tevfik Fikret bile bunu söylemistir. “Tetik bas, yavas yürü” demistir. Hirslanma, celallenme, agir ol sana molla desinler gibi ifadeleri halk dile getirmistir. Halk ozanlarimiz bu söylemleri daha çok dile getirenler arasindadirlar. Onlar halkin hayati yasama, hayati algilama biçiminden fazla etkilenmislerdir. Bunu da daha çok siirlerinde söylemislerdir. Baksaniza bu baglamda Karacaoglan ne diyor:

“Yürü bre yalan dünya/ Sana konan göçer bir gün/ Insan bir ekin misali/ Seni eker biçer bir gün.”

Bin yil düsünsek bu güzellikte bir ifade ile hayati anlatamayiz. Karacaoglan bunu dört satira sigdirmis, insani düsündüren bir dünya ve hayat tanimi yapmistir. Hayatin bu yanini da yazari belli olmayan bir baska halk ozani (sairi) söylemistir.

“Bir vakte erdi ki bizim günümüz/ Yigit belli degil mert belli degil, Herkes yarasina derman ariyor/ Deva belli degil dert belli degil.”

Dikkat ederseniz halk ozani bunu sanki bugün için söylemis gibidir. Oysa çok eskilerden söylemistir. Anadolu halk ozanlari bu tür söylemlerinde ustadirlar, Onlarin hayat felsefesi zengindir. Rumeli’de, Trakya da Halk Ozani pek çikmis degildir. Elbet bunun da bir degil, birçok nedeni vardir.

Sair Fuzuli bir siirinde der ki: “Dert çok, hem dert yok/ Düsman kavi talih zebun (zayif).

Zamandan sikâyet insanimizin agzindan hiç düsmemistir. “Zaman kötü” dendigi vakit bilinki yasam agirlasmistir, sartlar insani zora sokmustur. Bugün böyle midir? Halkin söyledigine bakacak olursak öyledir. Yasam sartlari agirlasmistir.

Sözü unutmaya gerek yoktur. Kral çiplak. Gerçek yalin. Insan yarindan, gelecekten endiseli. Halka bir umut lazim. Bu alacakaranlik zaman degismeli, gidisat istikrar bulmalidir. Hayavi, germenin, kavgayi, gerginligi sürdürmenin alemi yoktur. Testi kirilirsa hiç kimse su içmez.

“Ehl-i insafa çesm-i iz’an gibi mizân olmaz

Kisi noksanini bilmek gibi irfan (kültür) olmaz.”

Herkes tartiya çikmali. Artisini eksisini görmeli, ona göre davranmalidir degil mi?

Sözümüzü bir baska sairin dizeleriyle bitirelim:

“Görmek istersen harabat, bu halkin mülkünü seyret

Duymak istersen feryad bu mülkün halkini söylet.”

Bu da sair bir valinin söyledikleri: Zannetme ben Amasya’da pasalik eyledim.

Gördüm fakir halkimi babalik eyledim./ Yeni elbise ile gezdim, eski elbise ile gittim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol