YENİ YASA TASARISI'NA DEVAM

Türkiye: AB Uyum Çalışmaları ve İlgili Taslak
Türkiye'de tüketici haklarının korunması Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne 1982 Anayasası tarafından verilmiş bir görevdir. 1995 tarihli ve 4077 sayılı ilk Tüketici Kanunu ile (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun) Türkiye'de tüketiciye söz hakkı doğmuş; toplumdaki tüketici bilinci hızla yayılmaya başlamış ve böylelikle ülkede birçok tüketici örgütü kurulmuştur. Tam üyelik yolunda da ulusal mevzuatını AB mevzuatına uyumlu hale getirmeye devam eden Türkiye, uyum çalışmalarında zaman kaybetmemek için, AB'nin dinamik yapısına paralel bir seyir izlemek durumundadır. Mevcut eksiklikleri giderip, AB tek pazarına tam entegre olmuş bir tüketici politikası oluşturulması gerekmektedir. Taslak çalışmasına geri dönersek, düzenlemelerin AB tüketici politikası mevzuatına uyum için önemli bir çalışma olduğu aşikardır. Bankacılıktan, konut işlemlerine, kapıdan satışlara, tüketici sözleşmelerine ve turizmi ilgilendiren pek çok konuya yeni ve tüketicinin lehine olacak reformlar getirilmesi öngörülmektedir. Tüketici-satıcı arasında yapılan sözleşmeleri, kredi alımları, mal ve hizmet alımlarında tüketicinin satış öncesi ve sonrası ön bilgilendirmeye tabi tutulması, üretici sorumluluğunu arttırıcı ve AB Tüketici Politikası'nın temeli olan bireyin haklarını öne çıkarıcı maddeler hazırlanmıştır. Bu anlamda taslak incelendiğinde öngörülen değişikliklerin çok çeşitli olduğu görülmektedir.
Genel anlamda bakıldığında, bankacılık sektörünün tüketici üzerinden sağladığı karlılık durumlarını ilgilendiren bölümlerle, tüketici haklarının korunmasında mevcut kanun üzerinden uygulamaların yetersizliğini giderici tedbirlerin alınması gündeme alınmıştır. Tüketici kredilerinde, tüketici-satıcı ilişkilerindeki ticari uygulamalarda (devre tatil ve paket turlarda, ticari kapıdan satış gibi) AB Yönergelerine paralel bir mevzuat öngörülmektedir. Bu noktada, yeni bir Kanun çıkarılmasında, 'Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu'nda tüketici haklarına ilişkin getirilen düzenlemelere yakınlık sağlanması ve değişikliklerin AB yönergelerine uygun olarak Kanun'a eklenmesi gibi konuların önceliği vurgulanmaktadır.
Aynı zamanda, Türkiye'de tüketici haklarının korunmasında en büyük sorunlardan biri olan tüketicinin satış öncesi ve sonrası 'bilgilendirilmesi' ve çoğu zaman maruz kaldığı satış koşullarındaki 'haksız ticari uygulamalar' üzerine getirilen geniş kapsamlı yeni değişiklikler, tüketicinin haklarını arama yollarını kolaylaştırıcı nitelikler taşımakta. Bu hususta, medyaya verilen sorumlulukların arttırılması, tüketici hizmetlerinde bürokrasinin azaltılması ve üretici sorumluluğunun öne çıkarılması olumlu bir gelişme olarak yorumlanmalıdır.
Tüm umut verici gelişmelere karşın, burada önemli bir husus aranmalıdır: Türkiye'de 'güvenilir' bir tüketici politikasının oluşumu, ancak ülkedeki tüketici haklarını koruma yollarına kolay ve hızlı erişimi sağlayan hukuki araçların temin edilmesi ve düzenli işleyen denetim kurumlarının varlığına bağlıdır. Hem üretici hem de hukuksal makam dürüst ve şeffaf uygulama çerçevesinde hareket etmelidir. Türkiye'de tüketicinin bilgilendirilmesi bu anlamda en büyük sorunlardan biridir. Taslak bu ihtiyacın büyük bir bölümünü karşılar nitelikte gözükmektedir. Yeni kanun ile Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri yeniden yapılandırılıp, tüketicinin kendi haklarını araması ve mağdur olduğu durumlarda dava açması kolaylaştırılacaktır (Madde 40, 41). Tahmin edileceği gibi, söz konusu ilkenin tüketici lehine yorumlanabilmesi için de tüketicinin bilinçlendirilmesi, tüketicinin hak arama yollarına nasıl başvuracağını bilmesi ve güçlü denetim mekanizmasıyla birlikte çalışan, rekabet kurallarına uygun bir tüketici piyasasının oluşturulması başlıca koşuldur. Aynı şekilde AB mevzuatının doğrudan çevrilip ulusal mevzuata eklenmesi AB tüketici hakları standartlarına erişim ve Birlik içindeki güven ortamına entegrasyon için yeterli olmayacaktır. AB genelinde yapılan araştırmalar aslında bazı şaşırtıcı sonuçları da gözler önüne sermekte: 27 üye ülke genelinde yapılan anket çalışmasındaki sorularda, AB vatandaşlarının yüzde 54'ü tüketici haklarının ilgili Bakanlıklarca korunduğunu; yüzde 64'ü ise hakların tüketici örgütleri tarafından korunduğunu ortaya koyan cevaplar vermiştir. Ülkemizde, 2011 yılında Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin Kararlarına göre, toplam 143.103 tane tüketici başvurusu alınmıştır. Bunlardan tüketici lehine sonuçlananların sayısı 120.971, tüketici aleyhine olanların sayısı 22.132 olarak kaydedilmiştir10. Yani Türkiye'de yaşanan tüketici sorunlarının yüzde 10'undan daha az bir kısmı şikayet makamı önüne taşınmaktadır11. AB genelinde bu oran yüzde 25 olarak belirtilmektedir.
Genel Değerlendirme
Tüketicinin korunması ve hakların aranması, sosyo-ekonomik, hukuksal ve ahlaksal yönleriyle çok boyutlu bir sürece işarettir. Dolayısıyla, bireysel ekonomik ve sosyal haklar artık eş zamanlı olarak, hem hukuki boyutla desteklenmeli hem de sosyolojik boyut tabanında içselleşmiş olmalıdır.
Türkiye'nin tüketici koruma mevzuatının AB ile uyumunun derinleşmesi için ilk öncelik, evrensel tüketici haklarına uygun, sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal politikalar ile bütünleşen mal ve hizmet sunumu yanında tüketici sağlığını ve güvenliğini koruyucu nitelik taşıyan bir kanun olmalıdır. Yerel ve küresel anlamdaki temel sorun da bu ilkelere dayanmayan politikalar etrafında mal ve hizmetin sunulmasıdır. Sonuç olarak, tüketici hakları konusunda AB'nin tutumu çok açıktır: Lizbon Antlaşması'nın 169'uncu maddesinde belirtildiği gibi, üye devletlerin tüketicinin sağlığının, güvenliğinin ve ekonomik çıkarlarının korunması konusunda çıkarılan yönergelerden daha sıkı önlemler almaları amaçlanmaktadır. Amaç bu koşullara paralel bir Türk tüketici hakları sisteminin oluşması olmalıdır.
Önceki bölümde bahsedilen piyasadaki 'güven ortamının' öneminin, Türkiye'deanlaşılması ve yerleşmesi zaman alacaktır. Çünkü bu süreç, bireylerin iyiyi kötüden ayıran tüketiciler olarak hareket etmelerini sağlayacak ve Türkiye'de yetersiz gözüken alt yapı sebebiyle yavaş gelişebilecektir. Bu bağlamda tüketiciler, özellikle haklarını aramanın gerekliliği konusunda bilgilendirilmeli, eğitilmelidir. Örneğin, Yeni Kanun ile tüketiciye gerekli eğitimin verilmesi konusu, MEB'in ders programları içeriğine girmesi ile umut vericidir. Böylelikle, vatandaşların haklarının ve sorumluluklarının bilincinde, mallar ve hizmetler arasında bilinçli bir seçim yapma yeteneğine sahip olması sağlanacaktır.
Türkiye için belirtilen öncelikler ışığında, son zamanlarda gelişme gösteren tüketici hakları bilincinin yeni Kanun getirileri ile güçleneceğini, tüketici örgütleri, Bakanlıklar ve arzu edilen tüketici profili ile, 28. Fasıl olan Tüketicinin ve Sağlığının Korunması başlığında AB mevzuatına uyumun yüksek seviyede gerçekleşeceğini umut ediyoruz.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.

Karaumur Caddesi Coştur İş Merkezi Kat: 3 No: 68 KIRKLARELİ
Tel: 0288 2141182   Faks: 0288 2147006
 GSM: 0532 4752460
e-mail: huseyinkahraman@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol