YASAYA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ

07/11/2013 Tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda 6502 kanun sayısıyla kabul edilen ve 28/11/2013 Tarih ve 28835 Sayılı RG de yayımlanan "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun" temel olarak kanunun ilk yayımlandığı 1995 yılından bu yana değişen ihtiyaçlara cevap vermek, dinamik alışveriş yaşamının hızına ayak uydurarak tüketiciyi koruyucu hukuk politikalarını yürürlüğe koymak amacıyla birçok değişikliği bünyesinde barındırmıştır.
 Öncelikle kanun "Avrupa Topluluğu" üyelerince kabul edilen topluluk yönergelerinde yer alan düzenlemeleri iç hukuka zerk etmesi bakımından bölgesel entegrasyonla uyumlu bir düzenleme özelliği taşımaktadır.
Esasen kanun pek çok konuyu açıklığa kavuşturarak 4077 Sayılı Kanunda yer aldığı şekliyle aynen korumakla birlikte, hukuki ilişkilerin detaylarına dair düzenleyici ve emredici konuların bazılarını ikincil idari mevzuat düzenlemelerine bırakmıştır.
Kanunun getirdiği kazuistik (tekil olaylardan genel kurallar yaratmak) yeniliklere geçmeden evvel kanunda ilk göze çarpan ilkesel bir tercihe değinmek gerekir.
Bilindiği üzere "Tüketici Hukuku" alanı ekseriyetle sözleşme serbestisi alanına-zayıf konumdaki tüketici lehine- müdahale eden sınırlayıcı hükümlerden oluşmaktadır. Bu alanın pek az bir kısmını ise reel ve finansal piyasada akdedilen atipik hukuk ilişkilerle, elektronik ticaretin satın alan (müşteri) tarafını ilgilendiren işlemlere uygulanacak hukuku belirleyen hükümlerden oluşturmaktadır.
6502 Sayılı Kanun'un, haksız şartlar, sözleşmeyi sona erdirme koşulları ve sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde yargıcın uygulayacağı yedek hukuk kuralları birlikte değerlendirildiğinde Türk Borçlar Kanunu'nun (bazı konularda ) 6502 sayılı kanundan daha lehe ve uygulamaya elverişli hükümler içermesi dikkat çekicidir.
Zira, genel kurulda kabul edilen son haline göre, kanunla oluşan yeni koruma rejimi, hukukun genel ilkeleri arasında yer alan ve bir tüketici uyuşmazlığı ortaya çıkması ve bu uyuşmazlığa uygulanacak birden çok kanun bulunması halinde klasik olarak "Türk Borçlar Kanunu'na göre özel nitelikte bulunan ve sonraki kanun olan 6502 Sayılı Kanunun uygulanması ilkesinin artık pek de geçerli olamayacağı bir dönemin başladığına işaret etmektedir. Bu halde özellikle haksız şartlar ve genel işlem koşulları alanında yargıç tüketici uyuşmazlığına dair somut olaya göre her iki kanun hükümlerini birlikte değerlendirerek "tüketici lehine yorum" ilkesi gereği uygulanacak hükmün hangisi olacağını tespit edecek, 6502 özel ve sonraki kanun olması hasebiyle ilkesel bir belirlemeye gidemeyecektir.
 6502 Sayılı kanun, yüksek mahkeme içtihatlarıyla şekillenen önemli bir alanı- sözleşmeleri türlerine göre "tüketici işlemi" tanımlama işini-düzenleyici hüküm olarak öngörmüş ve açık sayma yoluyla 4. maddedeki genel tanımın dışında "eser, vekalet, taşıma ve diğer iş görmeyi içeren her türlü sözleşmeyi" tarafının tüketici olması halinde tüketici işlemi saymıştır.  
        Bu düzenlemeyle eser ve taşıma sözleşmesi alanında  istikrar bulmuş yargı kararlarını etkisiz kılan kanun koyucu, esasen içtihadın yanlış yorumlanması nedeniyle oluşan birçok mağduriyetin önüne geçmiştir. Kanunun bu sözleşmelere ilişkin sayma yoluyla yaptığı belirleme, hükümde sayılan sözleşmeler dışındaki tipik sözleşmelerin kanun kapsamına girmeyeceği intibaını yaratacağı gerekçesiyle eleştirilmekle birlikte; kanundaki "….. ve diğer işlemler" ibaresi sayma yoluyla yapılan belirlemenin sınırlı sayma olmadığını göstermektedir.
 Kanun, uygulamada pek işlevi olmayan Tüketici Hakem Heyetleri'nin görev sınırının üstündeki uyuşmazlıklarda verdiği "delil niteliğindeki" kararları ortada kaldıracak şekilde görev sınırına uyuşmazlık değerine göre tek bir ölçüt getirmiştir. Buna göre; miktar ya da değeri 2000 TL'yi aşmayan uyuşmazlıklara bakan hakem heyetleri, bu miktarı aşan uyuşmazlıklarda görevsizdir. Bu bağlamda görev yükü artan Hakem Heyetleri ve mahkemelerin sayılarının arttırılması kararların daha nitelikli verilmesi hususunda büyük önem taşıyacaktır.
Diğer önemli bir değişiklik; kanunun 70.maddesiyle getirilen ve epey tartışılacağa benzeyen itiraz davalarında "yargılama gideri niteliğindeki" vekalet ücretidir. Düzenlemeye göre, Hakem Heyeti kararına karşı açılan itiraz davasının tüketici aleyhine sonuçlanması halinde avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilecektir.
 6502 Sayılı kanunla yapılan en önemli değişikliklerden biri de ayıplı mal ve hizmet hukuksal kategorisindedir. Kanun, ayıplı mal veya hizmetin tüketiciye sunulmuş olması halinde tüketicinin kullanacağı seçimlik hakların kullanımını Medeni Kanun Madde 2 süzgecinden geçirerek bazı şartlara bağlamıştır. Kanun, burada değerlendirmeyi yargıçlara bırakmayarak konuyu yorumdan arındırmıştır. Bu alanda en önemli düzenleme tüketicinin bedel iadesi veya misliyle değişim hakkını kullanması konusundaki sınırlamalardır.
 Son olarak; kanunun birçok düzenlemeyi ikinci mevzuat işlemlerine bırakması nedeniyle oluşacak hukuki boşlukları doldurmak amacıyla "yürürlük" maddesiyle kanunun yürürlüğe girmesini Resmi Gazete'de yayımı izleyen 6 ay sonrasına bırakmasıdır. Kanun bu hükümle yetinmemiş devam eden uyuşmazlık ve davalara hangi kanunun uygulanacağını tespite dönük zaman bakımından uygulama maddesi eklemiştir.
Bu haliyle tüketici hukukuna yeni bir soluk getirmesi beklenen kanunun uygulamacılara ve taraflara yol göstermesini umuyoruz.
Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 05.03.2013
Hüseyin Kahraman

Karaumur Caddesi Coştur İş Merkezi Kat: 3 No: 68  KIRKLARELİ
Tel: 0288 2141182   Faks: 0288 2147006
 GSM: 0532 4752460
e-mail: huseyinkahraman@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol