Dogdugu yerde olamayanlara örnekler vermek isterken…
Israrla dogdugu yerde olmaya çabalayip doyamayanlara, onamayanlara takildi aklim bir anda.
Aklima Kirklareli düstü ve Kirklareli deyince de Vahit Baba geliverdi.
Sanki Kirklareli demek Vahit Lütfü Salci'ymis gibi.
Subat ayi basinda Kirklareli Kütüphanesi'nde yapilan periyodik aybasi siir ve söylesi gününde Nazif Karaçam hocamiz Vahit babayi anlatti. Mücadelelerini, çileli yasamini, egemenlerin, güç sahiplerinin, rejim yürütücülerinin onu nasil disladigini, nasil yok saymaya çabaladigini, açliga, sefalete, su dururken saraba, ekmek dururken yumruk mezesine nasil zorunlu kildigini…
Kimdir Vahit baba derseniz…
Kisaca:
Asil adi Abdülvahit Coskunlu'dur. 1883 yilinda Istanbul'da dogmus, 3 Subat 1950 tarihinde Kirklareli'de yasamini yitirmistir. Folklor ve halk edebiyati arastirmacisi, Alevi ve Bektasi müzigi, edebiyati ve dinsel oyunlarina iliskin çalismalariyla ömür tüketmis.
Darüssafaka'dan sonra Sanayi Idadisi'nde ve Kuleli Askeri Idadisi'nde okudu.
Idadi denen lise tabi.
Daha sonra girdigi Mekteb-i Harbiye'den yani Harp Okulu'ndan ikinci siniftayken siyasal nedenlerle çikarilip yani atilip Dersim'e sürgün edildi. Dersim'i bilen bilir. Tunceli'nin önceki adi.
Atilmak nedendir?
Birilerinin cani öyle istemistir. Zorla mi!
Bu süre içinde bir süre Elazig ve Sivas'ta kaldiktan sonra Rusya'ya kaçti. 1908'de, Ikinci Mesrutiyet'in ilani üzerine Istanbul'a döndü. Çesitli yerlerde müzik ögretmenligi ve memurluk yapti.
Cumhuriyet'in ilanindan sonra Kirklareli'ye yerlesti.
1948'de Yoguntas bucagi nüfus memurlugundan emekliye ayrildi.
Bir Bektasi dedesi olan Salci, özellikle Alevi köylerindeki cönkleri ve çesitli belgeleri inceledi; çalismalarini halk müzigi, halk oyunlari, gizli Türk müzigi, gizli halk oyunlari, halk sairleri, Trakya'daki Türk kabileleri, Türklesmis Hiristiyan sairler, Alevi kadin sairler ve Kizilbas sairler üzerine yogunlastirdi.
Daha önce yalnizca tarikat mensuplarinca bilinen gizli müzik ve oyunlari derleyip yayimlamis, birçok yeni sairi tanitmistir. Agizdan derledigi nefesleri notaya da alarak bunlarin kaybolmalarini önlemistir.
Ayni zamanda ehil bir bando çalistiricisidir da. Bunu da ekleyelim ve…
Vahit Baba bile tutunmaya çalistigi topraklarin keyfini, zevkini, huzurunu, erincini sürememistir. Yani, dogdugu yerde agirlasamamistir. "Kasaplararasi'nda bir meyhanede gördüm onu bir kerecik. Önünde sarap sisesi, etrafa bir seyler anlatiyor, herkes onu dinliyordu!" dedi Karaçam. Merak edip sormus, kim bu diye lokantaciya. O zaman tanimis. Konusmamislar.
Ömrü Türk kültürüne, ülke kültürüne hizmetle geçen bir insan, birileri tarafindan hep huzursuz edilmis, taciz edilmis, pasiflige itilmeye çabalanmis ve sonunda sarap sisesine talim ederek göçüp gitmek zorunda birakilmis.
Amacim Vahit Lütfü Salci'yi anlatmak degildi.
Bulundugu ortamda huzurla yasatilmayanlara bir örnekleme yapmak için en belirgin modellerden biriyle açiklamaya çalistim.
Evet. Tas yerinde agirlasamiyor ne yazik ki.
Tas, yerini bulup konmaya, yerlesmeye, yer etmeye çabaliyor.
Birileri durma sarsiyor.
Birileri rahat vermiyor tasa, huzur vermiyor.
Yasatmiyor birileri, huzur birakmiyor.
Onun için terk ediyor insanlar dogduklari yerleri.
Yoksa, sirf doymadiklari için degil.
Yoksa, Muzaffer Özdemir Malatya'ya gitse acindan ölür mü dersiniz?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol