Ülkemiz ilk olarak 2002 yilinda kene isirigi ile bulasan, kisaca KKKA olarak bilinen “Kirim-Kongo Kanamali Atesi” hastaligi ile tanisti. Bu tarihten sonra özellikle Orta Anadolu ve Güney Karadeniz bölgelerinde görülen hastalik son bes yil içinde ciddi bir artis gösterdi. 2008 yili Haziran ayi itibariyle olgu sayisi 400’e yaklasti, 30 ölüm var. 2008 yilinda beklenen olgu sayisi 800 civarinda.
Bu tablo karsisinda insanlarda ortaya çikan kene kaygisinin kismen bilgisizlikten kaynaklandigi görülüyor.
KKKA nedir?
Kirim Kongo Kanamali Atesi, adi üzerinde kanamayla ve atesle seyreden ve ülkemizde ilk kez 2002 yilinda saptanan bir hastalik. Etkeni “Nairovirüs” ailesinden “Bunyaviridae” türünden bir virüs. Virüs keneler tarafindan tasiniyor. Keneler, toprakta, hayvanlar veya bitkilerin üzerinde bulunabiliyor.
Kene disinda tasiyici (vektör) var mi? Örnegin sivrisinekler de bulastirir mi?
Köpek ve kedilerde bulunan keneler KKKA açisindan riskli mi?
Özellikle köpek ve kedilerin üzerinde bulunan keneler ülkemizde KKKA virüsünü tasiyan türü degildir. Ayrica, bu hayvanlarin üzerine tutunmus olan keneler hiçbir zaman tutundugu konagi birakip insanlarin üzerine gelmezler. Ancak yine de bu hayvanlarin üzerindeki keneler çiplak elle toplanmamalidir, eldiven giyilmelidir.
Son zamanlarda sikça basina yansiyor. Istanbul’da kene sokan vatandaslarimiz doktorlara kosuyorlar.
Her kene virüsü tasiyabilir mi?
Tasiyici olan kene türü “hyalomma” türleri. Ama ülkemizde baska kene türleri de var. Örnegin Bati Anadolu’da ve Istanbul’da hakim olan “Ixodes” keneleri virüsü çogunlukla tasimiyor. O nedenle, pek çok kene sokmasi olmasina ragmen, hastaligi Orta Anadolu ve Güney Karadeniz’de görüyoruz ama Bati Anadolu’da sik degil. Bugüne kadar Istanbul’da yerli olgu saptanmadi. Ancak 2008 yilinda Çanakkale ve Antalya illerinde yerli olgular saptandi.
Virüs keneler tarafindan insanlara bulastirildiktan sonra neler oluyor?
Kene her zaman fark edilmeyebiliyor. Kene sokmasi agri, kizariklik, sislige neden olmuyor. Hasta olan kisilerin sadece yüzde 60’i kene sokmasinin farkina variyor, yüzde 40’i farkinda bile olmuyor. Çünkü, özellikle kenelerin yeniyetme olanlari (nemf) küçücük bir ben gibi yer alabiliyor insanlar üzerinde. Bu yüzden, kene temasi süphesi varsa, her gün vücudun izlenmesi disinda seçenek yok.
Hastalik ne gibi belirtilerle basliyor?
Virüs, kene araciligi ile vücuda zerkediliyor. Bunu takiben bazi insanlarda 1-7 gün süren kuluçka döneminin ardindan yaygin kas agrilari, sart olmamakla birlikte ates, bitkinlik ve kirginlik görülüyor. Hastaligin ilk asamasinda grip benzeri bir tablo olusuyor. Hastalarin , bu bulgulari saptadiklarinda erken dönemde doktora gitmelerini öneririm. Erken dönemde antiviral tek ilaç olan “ribavirin” baslanabilirse etkili oluyor. Bu bulgulardan birkaç gün sonra hastalarin bir kisminda kanamalar baslayabiliyor. Çok çesitli organlardan kanamalar olabiliyor. En sik görülenler diseti, burun, mide-bagirsak sistemi kanamalari, daha az siklikla olmak üzere vajinal kanamalar ve iç kanamalar. Kanamalar basladiktan sonra, hastalik bazi kisilerde öldürücü seyredebiliyor.
Her KKKA hastasi ölür mü?
Kesinlikle hayir.
Ölüm orani nedir?
Bu hastaligin dünyadaki fatalite (ölüm) orani yüzde 30 civarinda, Türkiye’de ise yüzde 7 civarinda.
Ölüm orani neden Türkiye’de daha düsük?
Türkiye’deki destek tedavi hizmetleri karsilastirma sansimiz olan 30 ülkeye göre daha iyi. KKKA görülen karsilastirdigimiz ülkeler Afrika, Asya ve Orta Dogu ülkeleri. Afrika’da Kongo, Senegal, Güney Afrika Cumhuriyeti, Asya’da Pakistan, Iran, Irak, Türkmenistan, Avrupa’da ise Balkan ülkeleri. Ayrica ölüm oranlarindaki farklilik, virüs alt türlerinin (sus) farkliligina bagli da olabilir.
Hastaligin tarihçesi
Hastaligin 12. yüzyilda Ismail el Cürcani tarafindan tarif edildigi iddia ediliyor. Tabii ki o zaman etken olarak virüs henüz söz konusu degil. Ama kuslarin etken oldugundan söz etmis. Gerçekten de keneler kuslarla tasinabiliyor. Hatta ülkeden ülkeye yayilirken bunun etken oldugu söylenebiliyor. Yakin tarihte ilk kez 1945 yilinda ismi “Kirim Kanamali Atesi” olarak tanimlandi. “Kongo”da 1956 yilinda Amerika’li bilim adamlari tarafindan saptandi.
Ilk olarak Kirim’da mi görülmüs?
Evet. Nazilerin 1940’ta Kirim’i isgal ettiler. Kirim halki, avlanma yasagi koydular. Tavsan avlanirmis o bölgede. Ancak halk avlanmayinca, bölgede dogal hayata bir dönüs söz konusu oldu. Ve 1945’te Kizil Ordu Nazileri kovaladiginda ekinlerin biçilmesi gerekiyordu. Hasat yapilmasi gerekiyor ve Kizil ordu askerleri hasat toplanmasinda yardimci oluyorlar, ilk defa 200 Sovyet askeri hastalaniyor. Bunlardan da 20 tanesi ölüyor. Tabii ki bu olay çok dikkat çekiyor. Bununla ilgili olarak ekolojistlerin görüsü su: “Dogal hayata dönüldü, ortam rahat birakildi, kenelerin sayisi artti ve ilk defa böyle bir hastalik ortaya çikti.” Tibbin da gelismis olmasi nedeniyle Stalin tarafindan bölgeye 30 farkli alandan uzmanlar gönderiliyor. Bu uzmanlar incelemeler yapiyorlar, hakikaten degerli çalismalar yapiyorlar. 1945’te bunun bir virüse bagli olabilecegini belirliyorlar ve Kirim Kanamali Atesi olarak bu sendromu tanimliyorlar.Yillar sonra 1967 yilinda bu kez eski adiyla Zaire, simdiki adiyla Kongo’da Amerikalilar ayni hastaligi tarif ediyorlar ve virüsü izole ediyorlar. Bunun üzerine 1970 yilinda hem Sovyet hem Amerikali arastirmacilar ABD’de Yale Üniversitesi’nde bir araya geliyorlar ve virüsün adina “Kirim-Kongo Kanamali Atesi” adini veriyorlar. Bu arada birçok baska ülkede görüldügü de ortaya çikiyor. Su an dünyanin 30 ülkesinde görülüyor. Çin’de, Afrika’da tabii özellikle; Kongo, Moritanya, Burkina Faso, Tanzanya, Senegal gibi ülkeler, Orta Dogu’da; Irak, Pakistan, Iran, Birlesik Arap Emirligi, Oman Sultanligi, Senegal, Suudi Arabistan ve Balkanlar’da; özellikle Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan’da görülüyor. Haritaya bakilirsa, bizim komsularimizin tamaminda görülüyor. Yani etrafimiz Kirim-Kongo ile sarili diyebiliriz.
Neden 2002 yilinda Türkiye’de görülüyor, yani komsularimizdan bu kadar yil sonra?
Bu sorunun yaniti bulunmaya çalisiyor. Acaba küresel isinmanin etkisinden dolayi kene sayisi artti mi? Acaba kaçak veya kaçak olmayan hayvan ticareti nedeniyle keneler mi geldi? Yoksa göçmen kuslar mi getirdi bir yerlerden bu keneyi? Yoksa bir bio-terorizm ajani olarak mi ortaya çikti? Bir komplo teorisi olarak bu da ileri sürülebiliyor. Bizim ülkemizde yapilan güzel bir çalismada, ülkemizde görülen sus ile komsu ülkelerdeki suslar karsilastirildi. Ilk basta, Iran ve Irak’tan gelen kaçak hayvanlar araciligiyla olabilecegi düsünülüyodu. Yani bir hayvanin üzerinde kene gelir, sonra o bizim hayvanlara siçrar, orada çogalir ve insanlara geçebilir diye düsünüyorduk. Oysa böyle bir seyin olmadigi, bizim susumuzun Iran ve Irak’tan tamamen farkli olan Balkan ve Rus suslariyla ayni oldugu gösterildi.
Balkanlardan nasil gelmis olabilir?
Göçmen kuslar olabilir ama bunu bilimsel olarak tasarlamak, ispatlamak gerçekten çok zor. Gerçi, kus gribi olgularindan sonra, kuslarin hastalik tasiyabilecegi düsüncesi kabul edilebilir olmaya basladi ya da hatirlandi.
Baska bir nedeni olabilir mi?
Seyahatlerle insanlarin tasimis olmasi zor bir olasilik. Dünyada 8 farkli sus var. Bunlar içerisinden Türkiye susu Balkan suslariyla yakinlik gösteriyor. Bunu söyleyebiliyoruz. Bu arada hayvanlar hasta olmuyor, bu önemli. Birçok hayvanda virüs saptanabilir; deve, deve kusu, küçük-büyükbas hayvanlar, tavsanlar, kuslar. Ülkemizde deve kusu olmadigini varsayarsak, tavsanlar ve kuslar kritik burada. Hayvanlar ölmüyor. Veterinerlik açisindan böyle bir sorun söz konusu degil. Köylü bu yüzden hayvanini kaybetmiyor ama hayvan rezervuar görevi görüyor. Keneler, hayvanlara virüsü enjekte ediyorlar, hayvanlarin kaninda virüs dolastiktan sonra baska keneler de bunu aliyorlar. Derken bir kene bin kene olarak, çogalarak bunu baska yerlere tasiyorlar. Hayvanlardan keneleri temizlemeye çalisan insanlar, özellikle bu islem sirasinda infeksiyon kapiyorlar. Hayvan temasi disinda, bitkiler ile temas ile, hatta kenelerin toprakta bulunmasi nedeniyle insanlar kenelerden etkilenebilirler.
Türkiye’de ilk kez 2002 yilinda Tokat’ta görüldü. Ama ilk tani 2003’te konuldu. Tokat, Sivas, Yozgat illeri vakalarin yüzde 85’inin toplandigi illerdi. Daha sonra, Çankiri, Gümüshane, Trabzon yöresi ve Kastamonu eklendi.
Olgular giderek artiriyor mu?
Son bes yil içinde hasta bildirimlerinde ciddi bir artis gözlendi, 2002 ve 2006 yilllari arasinda 1103 olgu bildirildi ve bu olgularin 59’u (%5) kaybedildi. 2007 yilinda 717 kisi hasta oldu ve 33 kisi öldü. 2008 yili Haziran ayi itibariyle ise olgu sayisi 400’e yaklasti, 30 ölüm var. 2008 yilinda beklenen olgu sayisi 800 civarinda. Hastalarin artisinda henüz çan egrisinin çikan ayagindayiz. Çan egrisinin bir de inisi olmali ama bu inise henüz geçemedik.
Hastalik mevsimsel mi seyrediyor?
Evet. Nisan ayinda basliyor ve Ekim ayina kadar sürüyor.
Bunun nedeni nedir?
Keneler. Kenelerin yaz mevsiminde daha yogun olmasi. Insanlarin açikta çalismalari. Sogukta keneler donuyorlar. Ve donunca inaktif oluyorlar. Kis aylarinda söz konusu degil. Kenelerin aktif olmasi için arti 5 derece sicakliga ihtiyaç var. Iste küresel isinmanin etkisi var mi diye düsünmemizin nedeni bu. Örnegin Nisan ayi çok kritik. Nisan’da basliyor bu vakalar. Nisan ayinda sicakliklar son zamanlarda artiyor da o nedenle kene popülasyonu daha mi erken hareket ediyor gibi bir soruyla yaklasiyoruz.
Insanlar korunmak için neler yapabilirler?
Keneleri tamamen yok etmek mümkün degil ya da çok zor. Aslinda ekolojistlerin söyledigine göre dogru da degilmis bu; bunun da bir dengesi var çünkü. Keneler sadece hayvanlarda degil, çaliliklarda, bitkilerin üzerinde de bulunabildigi için yok etmek çok zor. Bunun için dogayi tahrip etmeniz gerekir, ve ekolojik denge bozulabilir. Bu durumda asil mesele keneden korunmak. Özellikle endemik bölgelerde keneden korunmamiz gerekiyor. Bu bölgelerde bulunanlar vücutlarini tamamen örtmeliler, keneleri temizlemeye kalkmamalilar, herhangi bir belirti gördüklerinde ise hemen doktora basvurmalilar.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol