Vatan Partisi; “Cumhurbaşkanımıza, devletimize, ordumuza ve milletimize güveniyoruz”

Vatan Partisi Kırklareli İl Başkanı Erdal Demirkan İdlib’deki gelişmeler konusunda bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi;
Aziz ve fedakâr milletimize ve kahraman ordumuza başsağlığı diliyoruz. Devletçe ve milletçe yaşadığımız zorlukların bilincindeyiz. Ancak özellikle belirtmek gerekir ki, Türkiye olarak bu zorlukların üstesinden gelecek kuvvet kaynaklarına sahibiz. O nedenle başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, devletimize, ordumuza ve milletimize güveniyoruz. Yaşadığımız süreci özetlersek, milletimiz dolduruşa gelmemiş ve büyüklüğünü bir kez daha kanıtlamıştır.
Ordumuz kurmay birikimiyle davranmakta ve savaşta başarı ilkesinin gereklerini yapmaktadır.
Hükümetimiz, Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'a kurulmuş olan tuzağın farkındadır ve düşmanı sevindirecek uygulamalardan sakınan dirayetli bir tutum içine girmiştir. Devlet aklı galip gelmektedir.
Türkiye ile birlikte tuzağa itilen Rusya ve İran da, ABD ve İsrail eksenli tertiplere teslim olmayacaklardır. Görünen odur ki bu konuda iyimserliğimizi güçlendiren gelişmeler gündemdedir. Tehlikenin tırmandığı arkada kalan süreçte Vatan Partisi, Türk milletine bağlılığın emrettiği akılla, cesaretle ve uzak görüşlülükle üzerine düşen sorumluluğu her aşamada yerine getirmiştir.
İçinde bulunduğumuz şu nazik durumda, 48 saatlik kısa süreli bakış açısıyla ve heyecanlarla değil, 48 haftalık, 48 aylık, hatta 48 yıllık uzun süreli bir ufukla hareket etmek, Türk devlet birikiminin gereğidir ve bu birikimin ağır basmakta olması bize güven vermektedir.
Yaşadığımız tecrübeler, İdlib’e odaklanan dar anlayışların geçerli olmadığını gösteriyor. Devletimizin Karadeniz ve Akdeniz'den Suriye'nin Kuzeyi, Doğu Fırat, Kudüs ve İran Arap Körfezi'ne kadar uzanan bütünlüklü bir strateji kurmak zorunda olduğu apaçık ortadadır.
Bunun için öncelikle bütün bu geniş cephede bize yönelen ABD-İsrail merkezli tehdidi belirlemek durumundayız.
“Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve terörden
temizlenmesi, Türkiye'nin
güvenliği ve bütünlüğü için şarttır”
Devletimizin saptadığı üzere, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve terörden temizlenmesi, Türkiye'nin güvenliği ve bütünlüğü için şarttır. Bunu başarmak için, yaşanan krize, Devletimizin Güvenlik Doruğunda da belirlendiği üzere, "başta Astana ortaklarımızla" çözüm üretmek durumundayız. Türkiye yi her cephede tehdit eden emperyalist devletleri sürece davet etmek, yangına benzin dökmekten başka bir anlam taşımıyor.
Türkiye ye Batının dayattığı borç batağından çıkmamız ve Üretim Ekonomisi kurmamız için de, devletin Yeniden Asya Açılımı'nı kararlı olarak sürdürmesi millî bir görevdir.
Türkiye, bu zorluklardan iç cephesini güçlendirerek, Batı Asya ülkeleriyle dostluğunu pekiştirerek ve Asya'daki ittifak birikimini değerlendirerek çıkacaktır. Bunu başarmak için devletin ve milletin bütün güçlerini seferber eden Üreticilerin Millî Hükümetinin kurulması, Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan'ın dirayet ve sorumluluğuna emanettir. Biz Vatan Partisi olarak, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekte kararlıyız.”
Demirkan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in söz konusu saldırıdan önce (24 Şubat tarihinde) yaptığı açıklamayı da kamuoyu ile paylaştı. İşte o açıklamadan satır başları;
Türkiye ABD-İsrail tuzağına
düşmeyecek
Uyarıyoruz, Türkiye’ye tuzak kurulmuştur. Türkiye ile birlikte Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan da tuzağa itiliyor. Yalnız Türkiye değil, komşularımız Suriye, Irak, İran ve Rusya da ciddî tehditlerle karşı karşıyadır. Tuzak, onlar için de tuzaktır. Tuzağı kuranlar, ABD ve İsrail yönetimleridir. Türkiye’yi Suriye devleti ile savaşa kışkırtanlar, onlardır. Türkiye’deki Atlantikçi güçler de ABD-İsrail planları içinde roller üstlenmiş bulunuyorlar. Suriye devletine karşı savaş başlatmak, Tuzağa atılan adım olur.
ABD ve İsrail yönetimleri, Türkiye’yi ve Tayyip Erdoğan hükümetini içte ve dışta yalnızlaştırıp her cephede tepemize binmeyi planlıyorlar. Suriye ile savaş, Türkiye’yi stratejik müttefikleri Rusya, İran ve Irak’tan, dahası Çin Halk Cumhuriyeti’nden uzaklaştırır ve yalnızlaştırır. Ayrıca Türkiye’nin iç cephesinde ayrılıklar ve kargaşalıklar yaratır.
Tuzağın çapı, İdlib ya da Suriye ile sınırlı değildir. Kıbrıs ve Libya’sıyla Doğu Akdeniz’den Fırat’ın Doğusu’na kadar yayılan büyük bir tuzak var. Yalnızlaştırılan Türkiye, bu geniş coğrafyada birden fazla cephede sıcak tehditlerle karşılaşma tehlikesiyle yüz yüze gelir.
Fransız uçak gemisi Güney Kıbrıs’ın Limasol limanındadır. Böylece Doğu Akdeniz’de namlularını Türkiye’ye çeviren ABD + İsrail + Yunanistan + Güney Kıbrıs askerî ittifakına Fransa da katılmış bulunuyor.
Tayyip Erdoğan Hükümetinin 24 Temmuz 2015 tarihinde aldığı Vatan Savaşını başlatma kararından sonra, Türk Devleti, Türk Ordusu ve Türk Milletinin birliği sayesinde ülkemizin güvenliği yolunda büyük başarılar kazandık. PKK’nın hendeklere gömülmesi, 15-16 Temmuz Gladyo Darbesinin bastırılması, arkasından Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları, haklı zeminde,doğru hedeflere vuran, doğru mevzilenmenin başarılarıdır. Hedefte ABD’nin üzerimize sürdüğü PKK ve FETÖ terör örgütleri vardı. Türkiye, bu haklı mücadelesinde İran, Rusya, Irak ve Libya, hatta Çin gibi dostları keşfetti, stratejik ittifaklar oluşturdu.
Türkiye, bu süreçte ekonomi dahil her cephede ABD ve İsrail’in tertip ve tehditleriyle yüz yüze geldi, NATO’nun gerçek kimliğini tanıdı. Bu tehditler karşısında Tayyip Erdoğan Hükümeti, tarihsel ve stratejik bir kararla “Yeniden Asya Açılımı”nı başlattı.
Türkiye, eğer kışkırtmalara teslim olursa, yalnız Suriye ve Irak’ta değil, Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya ve Trakya’da karadan, denizden ve havadan kapsamlı tehditlere karşı koymak durumunda kalacaktır.
Karşılaştığımız tehdit, 15-16 Temmuz 2016 Darbesinin devamıdır, ancak 15-16 Temmuz’dan çok daha kapsamlıdır. Çünkü tehdit, ABD ve İsrail’in yalnız iç cephedeki güçlerinden gelmiyor, dış cephedeki bütün güçlerini harekete geçirme olasılığını da içeriyor.
Türkiyemizi ve bizzat Cumhurbaşkanını tuzağa iten planı bozma sorumluluğu, en başta Cumhurbaşkanımızın omuzlarındadır. Sayın Tayyip Erdoğan’ın kurulan tuzağı bütün boyutlarıyla saptaması için, kendilerine yardımcı olmak bugün her vatanseverin görevidir.
ABD ve İsrail tuzağını bozmak için işbirliği yapacağımız güçler, nesnel olarak bellidir. ABD’nin İkinci İsrail Planıyla bölmek istediği İran, Irak, Suriye ile kader birliği içindeyiz. Yine ABD planlarının hedefi olan Rusya,Batı Asya ülkeleriyle aynı cephededir. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve güneyimizdeki terörün temizlenmesi, bütün bu ülkelerin ortak çıkarıdır.
Suriye ile savaşı önlemede birlikte hareket edeceğimiz güçler, Rusya, İran ve Irak’tır.Türkiye hükümetinin İdlib’de yaşanan krizi çözmek ve Türkiye’nin güvenliğini içeren barışı sağlamak için öncelikle işbirliği yapacağı güçler, Rusya ve İran’dır. Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı bu açıdan önemli tarihsel dayanaklardır. Bu nedenlerle Rusya ve İran ile birlikte barışı sağlama talebi öne çıkarılmalıdır.
Bugün kimilerinin “Denge politikası” adı altında ileri sürdüğü farklı alanlarda farklı devletlerle işbirliği politikası, çözüm değildir, yenilgiye davettir. Osmanlı Devletinin çöküş döneminde büyük devletleri büyük devletlerle dengeleme politikası, bir çare olmadığı gibi sancılı çözülmenin aleti olmuştur.
Birinci Cihan Savaşında Almanya ile ittifak kurmasaydık, İngiliz, Fransız emperyalistlerine ve Çarlık Rusyasına karşı Galiçya’dan Çanakkale’ye, Kafkaslar’dan Süveyş’e kadar binlerce kilometrelik cephelerde direnemezdik. Cepheleşmenin sertleştiği koşullarda millî güçler, nesnel gerçeklere dayanan ittifaklar oluşturarak vatanı savunmuşlardır ve savunabilirler. Şu anda Fransız donanmasının da katılımıyla ve Suudi Arabistan’ın PKK’ya silah ve para vermesiyle büyüyen bir cepheyle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz.Bu durum, Türkiye’nin savunma ve üretim cephesini de belirliyor.Düşmanı ve dostu tanımlamanın biricik yolu, Türkiye’ye yönelen tehdidi bütün gerçekliğiyle saptamaktır ve bütünsel bir strateji izlemektir.
Bugün birinci ticaret ortağımız Rusya, ikinci ticaret ortağımız Çin ve üçüncü ticaret ortağımız Almanya. Enerji güvenliğimiz, komşularımız İran, Rusya, Irak ve Suriye’dedir, başka deyişle Batı Asya’dadır.
Türk Cumhuriyetleriyle dayanışma olanakları, yine Asya zeminindedir. Türkiye ekonomisi Avrasya ile bütünleşiyor. Üretim Ekonomisini inşa iklimi Asya’da. Üretim ekonomisinin inşası ve güvenliğimiz Avrasya’da buluşuyor. Güvenliğimiz Batı Asya ve Avrasya dostluğunda.
Bu nedenlerle Avrasya’dan Atlantik’e geri dönüş yolu kapalıdır. Türkiye’nin “Yeniden Asya Açılımı”, dalgalanmalara göre değişmez, stratejiktir. Türkiye, Avrasya eksenindedir ve gelgitlere göre eksen değiştirmez. Çünkü Avrasya Açılımı, Türkiye’nin yaşama ve gelişme alanına açılımdır. Atlantik’e dönmek, boğulmaya ve parçalanmaya dönmektir.
ABD ile ilişkilerimizin normalleşmesi için biricik çare, Türkiye’nin Avrasya’daki başı dik, üretici ve güvenli konumuna yerleşmesidir.
Türkiye’nin önü açıktır.Türkiye, ABD-İsrail tuzağına düşmeyecektir. Bu konuda Cumhurbaşkanımızın dirayetli davranacağına güveniyoruz. Biz Vatan Partisi olarak,üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekte kararlıyız. Devletimizin yöneticilerini ve milletimizin bütün güçlerini uyarıyoruz. Herkesi ABD-İsrail tertiplerine karşı birliğe, devlet aklına ve kararlılığa çağırıyoruz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol