UNUTULMAYA YÜZ TUTAN KÖYLER-2

Göç konusuldu. Elli altmis yil önce Istanbul'a, sonrasinda Almanya'ya, giderayak Çorlu'ya, Lüleburgaz'a, Kirklareli'ye, kisaca, köylünün ürettiginin karsiligini alamadigi için üretmekten vazgeçip üç kurus ta olsa aydan aya alinan bir maasa özenerek sehirlere yapilan kaçislar. Bunlarin bilinen nedenleri. Hasan Özcan amcamizin bir betimlemesi dikkat çekiciydi: "Durumu iyi olanlar köylerde kalmis, durumu kötü olanlar gitmislerdi. Durumu kötü olup gidenlerin durumlari iyilesti. Durumu iyi olup kalanlarin durumlari kötülesti." Iste o stratejinin özeti.

Hasan Tuna, bunu veciz biçimde betimledi: "Göçler ya sefaletten, ya cesaretten. Bir zar atiyor. Ya zarla oluyor ya da zorla."

Hüseyin Bircan'in bir saptamasi oldu bu arada. "Ben yillarca esnaflik yaptim bu köyde. Elim her daraldiginda hangi komsuma rica ettiysem borç para alabilirdim. Zamanimizda öyle bir duruma geldik ki, kime basvursan, kimden istesen artik basin sikistiginda borç para bulamiyor, alamiyorsun. Yoksulluk, halk arasindaki güveni ortadan kaldirdi."

Bilindik seyler. Yoksullugu yeniden kesfetmedik. Sorunlar yeniden yaratilmadi ve köylünün çikmazlari, umutsuzluklari, ekonomik ve sosyal bogulumu yeniden tanimlanmadi. Gelen arastirmaci grubun istekleri ve yönlendirimi dogrultusunda, her zaman ve her yerde, her durumda yasanan, gözlemlenen, dillendirilen sorunlar, dertler, sikâyetler birkaç kalemde özetlendi.

Zaman dardi. Sehirde zamanla ulasilmasi gereken kisiler ve yerler vardi.

Kaptan, Terzidere'de zincirlerini takmisti. Çünkü Terzidere çikisinda Erikli yokusunun acimasiz dönemecindeki karli sahayi çiplak tekerlekle çikmak çocuk oyuncagi degildi. Hakli da çikti. Zincir sayesinde aracimiz ikinmadan, sikinmadan dönemeci asti ve düzlüge ulasti.

ELMACIK

Elmacik'a geldigimizde kararmisti ortalik. Aksam bastirmisti. Hasan Tuna, "Burada bir mola verelim. Size çay ikram edeyim. Hatta bu gece bende kalabilirsiniz. Iki odam var, sizlerle paylasirim. Bes tavugum var, her gün yumurta yapar. Her gün çikan bes yumurtayi bitiremiyoruz. Onlari sizlere ikram ederim, pisiririm, yeriz. Ben paylasimi severim!" dedi.

Elmacik köy kahvesine girdik. Uzunca söylestik. Isçi emeklisi ve sendikal yasamin içinden süzülerek gelen Yakup Açikgöz, tarim ve hayvanciligin bitis noktasinda girdilerin pahali olmasini vurguladi bir kez daha. 7-8 kilo ürün satip 1 kilo mazot alabilen bir çiftçinin bu çeliskiye ne kadar tahammül edebilecegini sorgulamaya yönlendirdi hazir bulunanlari. Köylü vatandasin, önümüzdeki yil belki ürettigini de satamaz duruma gelecegi varsayimini sürdü ortaya. "Köylünün elinde et 4 lira, sehirdeki kasapta 17-18 lira," diye vurguladi.

Elmacik'ta dönüm basina ortalama 250 kilo bugday alindigi söylendi.

Eskiden 20-30 bin koyun varmis. Günümüzde 1000'e düsmüs bu sayi.

Terzidere'de ve ömrünü hayvancilikla geçirmis sinir boyu Amuca köylerinde de durum bu degil mi? Hayvancilik buralarda artik içler acisi. Bitti bitecek.

Hasan Tuna, Kofçaz'in topraginin yüzde kirk-kirk besinin öyle veya böyle yabancilara satildigini belirtti. Bu "yabanci" sözcügü azicik açildi. "Yerli yabancilar, yabanci yabancilarin aracisi!" dendi. "Yabanci yabancilar!" ne demek demeyin. Anlamissinizdir siz onu.

Elmacik'ta 163 hane. Her hanede ortalama 3 kisi. Kirklareli'ye 19 kilometre arasi var. Köyde 32 tane ilkögretim ögrencisi ve okul kapali. Tasimacilik illeti hortluyor. Mantik var mi bunda?

Bayanlara yönelik çalisma, bayanlarin isgücüne yönelik bir devinim yok. Okul binasi bombos, tüm Kofçaz köylerinde oldugu gibi.

Böyle iste. Dedik ya, yeniden kesfetmedik Kirklareli kirsalinin yoksullugunu ve nedenlerini. Bilinenleri bir de arastirmaci grupla konustuk. Azicigini, birazcigini…

Aç hamurla su örnegi.

Böyle bir etkinligin içinde olmak ne kadar da gerekli, ne kadar da aranip ta bulunamayan bir olanakti. Neden olanlara tesekkür ediyorum…

Hele de sebep olana.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol