ÜMMETTEN MILLETE, MILLETTEN ÜMMETE GEL-GIT

Atatürk'ün çevresi yazarlarindan Falih Rifki Atay 1933 yilinda Eski Saat gazetesinde yazdigi bir yazinin birinci paragrafinda söyle demektedir
"Mustafa Kemal Yunanlilarla bogusurken; Birinci Büyük Millet Meclisinin Milli Egitim Bakani dört yüze yakin medrese açti. Resmi, yasak etti. Birinci Büyük Millet Meclisi, Sefin (Atatürk'ün) disindaki ekseriyet havasina bakilirsa, bir Ümmet Meclisi idi. Müslümanligi, Türklügünden üstündü. Eger Ihtilal Sefi (Mustafa Kemal) bir dogulu olsaydi, Türkiye zaferden sonra, Yesil Sarikli bir Asya Devleti olacakti ve süphesiz gene batacakti".
Haci hoca'nin çogunlukta oldugu o meclis Mustafa Kemal'in kontrolündeydi. Gerçi ileri geri konusuyorlar, akillarindan ve gönüllerinden Halife Sultan geçiyordu ama Mustafa Kemal'i geçememiyorlardi. Daha isin basinda Musatafa Kemal meclisteki çogunlugun her sey olmadigini göstermisti. Ulusun iradesi üstünde bir güç yoktu ama o iradeyi dikkate alarak da devrim yapmak, Avrupali yada Batili olmak mümkün degildi. Onu bilmek gerekiyordu. Nitekim bugünkü Anayasa bu iradeyi bir kisim Cumhuriyet Kurum ve Kuruluslarina dagitmis bulunmaktadir.
Dün Türkiye'nin sorunlari baskaydi. Halkin önüne bir Cumhuriyet Projesi konmustu ve yapilacak isler, gidilecek hedefler belliydi. Bugün o hedefler kaybolmustur. Türkiye sagciligina göre Bati ahlaksizliktir. O halde AHLAK nerededir? Asya'da mi? Asya'da ise yeryüzünün bütün peygamberleri bu kitaya, bu büyük cografya bölgesine gelmistir ve hepsi de dinin temeline ahlaki koymuslardir. "Ahlaki tamamlamaya geldiklerini söylemislerdir. Ancak hâlâ o ahlak tamamlanmis degildir. Dini egitimler, dini yayin ve vaazlar bu Güzel Ahlak'i telkin etmektedirler.
Hiç kuskusuz mesele o degil. Mesele ümmet durumundan kurtulmak, millet haline gelmektir. Miilet olmanin sartlari, gerek ve gerçekleri ümmet olmanin sartlarindan çok farklidir. Falih Rifki Atay söz konusu yazisinda "Cumhuriyet kendini saltanata, mektep kendisini medreseye, laiklik kendini seriata, medeni kanun kendini mecelleye nasil kontrol ettirebilir? Ve böyle bir kontrol cihazi kurulduktan sonra
"-Iste demokrasi diye nasil savunulabilir?"
1933 yilinin üstünden 70 yil geçmistir ve bugün de bu soruyu soruyoruz. Rejim kendini Osmanli kurum ve kuruluslarina mi kontrol ettirip teslim olacaktir? Is oraya götürülmek isteniyorsa bu mümkün degildir. Bu gidis bir yerde durur. Bize simdi bir sagduyu lazim. Zira bunu kaybetmis görünüyoruz. Dünya ekonomik krizi konusurken biz cumhuriyetle geride biraktigimiz seyleri gündeme getirip konusuyoruz. Devekusu gibi basimizi kuma gömmüs bir halimiz var. Oysa basimizi kaldirip etrafimiza, dünyaya bakmamiz gerekiyor. Bu baglamda bilmeli ve unutmamaliyiz ki "Osmanlinin merkezi ve ismi degismistir." Istanbul tarih, Ankara Atatürk ve Cumhuriyet olmustur. Bu simgelerin bizi yönetenlere bir seyler anlatmis olmasi lazimdir!!. "Türkiye'de demokrasiyi hoca ve mürteci saltanati" haline getirmek, bunu özendirici tutum ve davranislar içersinde olmak son derece sakincalidir.
Suraya gelmek istiyorum Herkes biliyor ki bu nehrin suyu tersine akmaz. Mecrasi degistirilmez. O yönüyle, yöntemiyle ve kendini güçlendirerek yüzyillara akip gidecektir. Bu halk karanliga düstügünü gördügünde aydinligi arayip bulmus, zulmetten nura çikmasini bilmistir. Halki oraya götürmenin alemi yoktur. Halk kurtarici aramiyor. Kurtariciyi örtmeye çalisanlari seyrediyor. Sonu ne olacak diye merak ediyor. Endise duyuyor. Maziyi (geçmisi) ati (gelecek) yapmaya çalisanlari tanimaya çalisiyor. Yanlisi nerede yaptigini düsünüyor. Biraz da halkin ne isteyip ne istemedigine bakmali. Kendi istegimiz "Halkin istegi" imis gibi sunmak yanlistir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol