ULUSLARARASI ARENADA BIZ

AB süreci boyunca nelerin altina imza atildi? Türkiye'de gerçekte yasanamayan insan haklari veya toplumsal gereklilikler, kurallar konusunda bir yigin karar Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten insanlar tarafindan onaylandi. Herkese göre örnekleri vardir. Bilen bilir.
Önemli olan, bir seylerin altina imza atmak degil, onu içtenlikle, kalben onaylamaktir.
AB ile karsilikli güvensizlik içindeyiz. O bize dayatiyor, güvenmiyor.
Biz ona karsi nerede ödün versek, nerede hileye bas vursak, karistiriyoruz.
Yasadigimiz bu muammanin temelinde neler yatar?
Biz AB'ye gerçekten mi güven vermiyoruz, inanilirlik konusunda tatmin edemiyoruz?
AB gerçekten bize karsi ikiyüzlü müdür?
ikiyüzlülük ediyorsa bunun nedeni nedir? Bu hakki ona biz mi yarattik?
Veya, AB bizlere bir seyler mi söylemeye ugrasmaktadir?
Türkiye Cumhuriyeti devletini öteden beri yöneten zihniyet hakkinda bizim bilmedigimiz bir seyleri mi bilmektedir?
Devlete karsi daima boynu egri, "seriatin kestigi parmak acimaz!" mantigiyla öteden beri gelen insanimiz bu zanna nasil kapilmistir?
Gerçekten devlet tarafindan yeterince yüreklendirilmemis insanlarin hismina mi ugramaktadir AB süreci?
"Alacagina kaplan, sahin, dogan; verecegine uyuz bir serçe," görünümlü yapi, baska birilerinin de mi dikkatini çekmistir?
Kendi devlet yapisina söz geçiremeyen, derdini anlatamayan insanlarin bir takimlarinin basvurduklari bir baska yer vardir hani AiHM.
Bu gibi, uluslar arasi insan Haklari Mahkemesindeki Türkiye aleyhindeki davalar sonuçlandiginda, Türkiye'nin ödemesi gereken miktar akla zarar düzeydedir.
insan haklari konusunda bir takim davalar sonuçlandiginda Türkiye Cumhuriyeti her seferinde bu davalarin pek çogundan ceza almistir, zarar görmüstür.
BM ve AB gibi alanlarda, uluslar arasi belgeleri Türkiye zaten zamanla imzalamistir.
Aslinda bunlarin pek çogunu kerhen, zorla, sözde onaylamaktadir. Çünkü, onaylamamasi büyük bir ayiptir. Ayrica da mantiksizliktir.
Örnegin, karakoldaki saniga iskence eden emniyet görevlisi, bu isi vatan askiyla yaptigini sanirken, ülkesini uluslar arasi arenada mahçup ve mahkûm ettigini algilayamamaktadir.
Bir demokraside hakkinizin gasp edildigini düsünürseniz, hukuka bas vurursunuz.
Bu hukuk mercii kendi bünyenizde yeterli oluyorsa yetinirsiniz. Olmuyorsa disa tasiyorsunuz.
Türk aydini, demokratik kitle örgütleri ve aklibasinda insanlar, zaman zaman alanlarda biraz dayak yemek pahasina, hukuksuzluga direnmek zorundadir.
Direniyorlar da. Joplar, bilmem ne biberleri, bilmem ne gazlari zaman zaman havada uçusuyorsa bir hedefi varmistir.
insan haklari, ulusal degil, evrenseldir.
Türkiye'de yetkiyi ele geçirenlerin keyfiyetiyle mücadeleyi göze almadan insan haklari konusunda yol alamazsiniz. Çünkü insan haklarini ihlal eden kurum iste bu keyfiyet sahipleri oldugu için, bu konuda mücadele etmesi gerekenlerin muhatabi onlardir.
Yasama, görevini yapmiyor.
Geriye ne kaliyor?
Yargi. Onun da günümüzde kafasi karisik. O da yasama ve yürütmenin yaptiklarina akil erdirmeye ugrasiyor. O yüzden de bir iki celsede sonuçlanabilecek nitelikteki pek çok dava yillara yayilmasina karsin sonuçlanamamaktadir.
Onun için, ülkemiz "etmeni yitik" cennetidir.
Bunun ötesinde, yürütme'nin dayandigi yasama grubu aslinda yürütme'yi yönlendirip etkileyecegi yerde, yürütmenin emirlerine göre parmak indirip kaldirinca, isler iste böyle, arap saçini aratiyor.
Uzun sözün kisasi, vatandas olarak, çagdas birer insan olarak, bazi saptirmalara karsi durarak mücadele etmek gerekiyor.
Bilmem anlatamadim mi?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol