ULUSAL KURTULUS SAVASINDA TRAKYA

«Mondros Anlasmasi ile Trakya'da hava birden aleyhimize degisti. Yerli Rum ve azinliklarda bir simarma, taskinlik basladi. O zamanlar Kirklareli ve çevresinde 12.000 dolayinda yerli Rum ve diger Hiristiyan azinlik vardi. Papazlarin, Rumlarin, Hiristiyan azinliklarin hareketleri kuskuluydu. Açikça bir isgal ortami hazirliyorlardi. Sokak tecavüzlerinde bulunuyorlar, düzenledikleri toplantilarda Trakya'nin kendilerine ait oldugunu ileri sürüyorlardi. Tahriklerinde o kadar ileri gidiyorlardi ki, bayragimizi yere atip üstünde dans ediyorlardi. Bunlara bir Türk olarak dayanmak çok zordu. Büyük istirap çekiyorduk. 400 yil egemenligimiz altinda bulundurdugumuz Rumlarla Yunanlilarin taskinliklarini önleyecek, hakaretlerine engel olacak bir yönetim yoktu. Bu güç kosullar altinda bir umut isigi arayan Trakya halkina Osmanli Hükümeti «HEY'ET-I NASIHA»lar gönderiyor, tevekkül telkin ediyordu. Bütün bu sikintili dönem içinde yalniz Mustafa Kemal Pasa'nin adi ruhumuzu uyanik tutuyor, adi dilden dile dolasiyor, kuryelerden aldigimiz haberlerle teselli buluyor, zulmün bir gün sona erecegine inaniyorduk. Içimizden çikan isbirlikçileri, Haüfecileri dikkatle izliyor, onlari etkisiz duruma getiriyor, Trakya-Pasaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin emirlerini harfiyen yerine getiriyorduk. O günler zor ve acili günlerdi. Trakya'nin savunmasi için olusturulmasina çalisilan «ÇETE GRUPLARbnda görev almak isteyen gönüllüleri gizliden giyindirip silâhlandiriyor, kendilerine 25'er lira harçlik veriyorduk. Bu çetelerden birçogu Trakya ugruna vatanperverane hizmetler görmüsler, kimileri Bati Trakya'da, Meriç boylarinda, kimileri Yildiz Daglari (Istrancalar'da) sehit olmuslardir. Ama Yunani Trakya'da hallaç pamugu gibi atmislardir. Tanidigim çetelerden Kirklarelili (Mücellit Rasit Oglu) Hayri, Meriç boyunda kalmistir. Bu gelismelerin içinde ve önemli olaylarin basinda hiç kuskusuz Trakya-Pasaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Lüleburgaz ve Büyük Edirne Kongreleri gelmektedir. Kongreleri Yunan isgali izledi. Trakya'da karanlik, acili, yeni bir esaret dönemine girildi. Ancak Trakyalilar umutsuzluga düsmediler. Tarih boyunca birçok isgaller görmüs olan Trakya halki her dara düstügünde bir umut isigi bulmus, üzerinde yasadigi topragi kurtarmasini bilmistir. Halk bu Yunan zulmüne sabirla dayanmis, silâhla karsi koymus, esaretin uzun süre devamina ne zemin hazirlamis ve ne de Yunan emelleri dogrultusunda baskilara boyun egmistir. Anadolu'da yigitçe bir savas sürerken Trakya kendisine verilen tarihî görevi fedakâr çeteleriyle yerine getirmistir. Onun için yeni yetisen cumhuriyet kusaklarinin bu destansi mücadeleyi bilmesi, unutmamasi gerekir.»
Trakya'da kosullar giderek agirlasiyor, her an bir düsman saldirisi bekleniyordu. Bunun üzerine Kuvay-i Milliyeciler çalismalarina hiz verdiler. Trakya halki üzerinde bunaltici bir baski yaninda yogun propaganda vardi. Avrupa siyaset kulislerinde Trakya için döndürülen dolaplar, yapilan konusmalar, öneriler dis basindan yansidikça halkta derin bir üzüntü yaratiyordu. «Trakya'nin Yunanistan'a katilmasi için karar alindigi», «Trakya'nin bütününün Yunanistan'a birakilmasi» düsünüldügü yolundaki haberler geldikçe heyecan doruk noktasina ulasiyordu. Özellikle Kirklareli ve Edirne'yi içine alan bölge çetin pazarlik konusu ediliyordu. 18-26/Nisan/1920 tarihinde yapilan San Remo Konferansinda Baglasik Devletler'in öne sürdükleri baris önerileri arasinda, Yunanistan-Bulgaristan arasinda politik bir uzlasma saglamak amaciyla «Dogu Trakya'nin Bulgaristan'a verilmesi uygun görülüyordu.»

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol