Bilindigi gibi, 23 Nisan 1920 tarihi bizde Ulusal Egemenlik olgusunun baslangicidir. Her yil nisanin 23'üne rastlayan günler, hava muhalefeti, büyük boy devlet yetkililerinden birilerinin beklenmedik adres degisimleri veya ulusal düzeyde büyük boyutlu sevimsizlikler olusmadigi sürece, Ulusal Egemenlik duygusunu ulusça yasariz veya yasar gibi yapariz.
Ulusal Egemenlik deyince akla öncelikle çocuklar geliyor. Çocuklarin biteviye senlikler yapmalari. Åziirler okuyup halk oyunu oynamalari, sarki türkü söylemeleri.
Ulusal egemenlik deyince akla çocuklarin trampet çalmalari geliyor. Onlarca çocugun ellerinde çubuklar... Omuzlarina asili trampetleri dövmeleri...
Bir de okulun en iriyari çocuklarindan biri hatta en iriyarisi var ya... Onun isi öbürkülerden biraz daha zor. Bu iri yari çocuk, ulusal egemenlik adina, omzundaki davulu döver ha döver. Günümüzün hali hazirda uygulanmakta olan Ulusal Egemenlik kavraminin ve anlayisinin maketimsi bir özelligidir onun yaptigi. Sol omza asilip, bedenin sol yanina yüklenmis bakir kaplama davulun, sag ele tutusturula, ucu aba ile topuzlastirilmis tokmak tarafindan habre dövülmesi...
Hep böyle olmaz mi?
Ulusal Egemenlik günü çerçevesinde, 23 nisan'i kapsayacak biçimde, o haftaya "Çocuk Åzenlikleri haftasi" da denir. Nisan ayinin basindan 23'üne kadar, bir kisim ögretmenler bir o yana, bir bu yana fir döner. Çocuk Haftasi süresince daha bir fir fir dönüsleri de cabasi. Böylece, çocuk senlikleri haftasini bazi ögretmenler de çocuklasmamaya gayret ederek kutlarlar. Bu ögretmenlere yarar çocuk haftasi. Biraz spor yapmis olarak, biraz kilo verirler.
Yaklasik bir aylik bu süre ayrica, çocuklarin siniflardan, derslerden kaytarmalari için de yasal bir gerekçedir ayni zamanda.
23 nisan gününün ardindan "hafta"si baslar ya...
Bu gün ve hafta nedeniyle Dünya çocuklarini, baslarinda ilgili ve yetkilileriyle ülkemize çagiririz. Isteriz ki onlar da görsünler "Ulusal Egemenlik" neymis, ne menem biseymis. Görsünler de geri dönüste ülkelerinde anlatsinlar. Böylece biz de dünyaya ulusal egemenlik kavramini tanitmis, kavratmis oluruz! Bu bilinci tüm dünyaya algilatmak serefi bize kalir.
Gerçi o gerzekler, sonraki 360 günlük süre içinde bütün bildiklerini birer birer unutuverirler, içerigini bosaltirlar.
Olsun! Biz yilmayiz, bikmayiz. 360 gün sonra onlari yine çagiririz. Bir hafta boyunca yeniden anlatiriz. Bu islem, 366 gün süren artik yillarda biraz daha zorlasir. Hep gene araya bir gün daha fazla girdiginden, 361 gün olur bosta kalan süre. Unutkanlik olayi daha yüksek düzeye tirmanir. Bu da bizim daha fazla efor sarfetmemizi gerektirir. Bir gün deyip geçmeyin. 24 saat bu. Koskoca y-i-r-m-i-d-ö-r-t saat.
Sonra, ulusal egemenlik deyince daha neler var neler!.. Bir ay süresince okkali cümleler ezberletilmis bir takim hatirli çocuklari, devletin tepesindeki koltuklara sanal yetkilerle, geçici olmak kaydi sartiyla, birkaç dakikaligina, igreti biçimde oturtulurlar. Bir ay boyunca ezberletilen cümlelerde kismen unutulan yanlar olursa... Ya da her hangi bir biçimde yetmezlik olursa... Koltuklarini bir iki dakikaligina emanet etmis olan sahipler tarafindan, çocugun tepesine dikilerek cebren ve hile ile sufle edilirler. Bu kisilerce çocuklara, egitimcilerine, ebeveynlerine, sözlü ve yazili medya huzurunda, soguk türden bol bol espri yapmak olanagi bulurlar. Bu sicak, soguk veya ilik espriler sirasinda hazir nazir bulunan herkesin, gerek kahkaha, gerek tebessüm, gerekse de en azindan, biyik altindan da olsa, zoraki de olsa gülümsemesi, o da olmazsa gülümser gibi görünmesi etik adettendir. Yoksa, o kadar espriler üretmeye çabalayan sayin büyüklerimize karsi az mi ayip olur, hak-erenler korusun.
Olayin hayret veren hos bir yani da var. o çocuklar öyle içi dolu seylerden söz ediyorlarken, her seferinde cigerim sizlar, yüregim cizlar. "Ah!" derim o an dinlerken, "Ah!.." Nerde o günler.
"Çocuklar için daha çok oyun bahçesi."
Çocuk degil mi iste! Hemen de oyun bahçesi ister. Halbuki, her bos buldugun yere bes on katli sahane apartmanlar dikmek varken... Di mi?.. Bir büyüyün hele... Bazi etkileriniz, yetkileriniz olsun, göreceksiniz hanyayi-konyayi.
"Babam issiz kalmasin. Üniversite çikislilara is ortami yaratilsin. Daha çok is alani..."
Çocuk iste. Vardi da biz mi ortadan kaldirdik? Çok is vardi da sayin büyüklerimiz mi yok etti? Yani!.. Yok iste! Ne yapsin büyüklerimiz?
"Çevreyin temiz tutulmasi. Özellikle kimyasal atiklarla ve artiklarla kirletilmemesi. Denizlerimizin, sularimizin ve havamizin zehirlenmemesi."
Yani, lâf mi simdi? Sanki sayin sanayicilerimiz, kimyasal üreticilerimiz, keyif için mi yapiyor tüm bunlari? Artiyor iste. Åzu pis atiklar da çikiyor iste. Åzu anarsist karbondioksit, su pis duman, su adi zehirli sular, Çorlu'dan baslayip, Ergene nehri uzantisinca tüm Ergene ovasini, havzasini, dolayisiyla Trakya'yin büyük bir bölümünü, tabi ki dolayisiyla Türkiye'mizi, tabi ki giderayak Dünya'yi etkisi altina alan zehirli atiklar... Termik santral, siyanürlü altin diyorsaniz eger sevgili çocuklar... Neyse! Duymamis olunsun! Çocuklugunuza veriyoruz, hadi!
"Vatandaslarin, özellikle gençlerin ve memurlarin meydanlarda birileri tarafindan dövülmemesi!"
Ama, sizin bilmediginiz seyler var çocuklar. Eger bu uygulamalar yapiliyorsa, zaruretten yapiliyor emin olun. Ülkemizin ve devletimizin daha huzurlu, daha müreffeh olmasi, sanayicilerimizin ve hükümetimizin daha rahat çalisabilmesi, ekonomimizin daha düzgün, islerimizin daha tikirinda gitmesi için tüm bu coplar, pardon, çabalar... Baksaniza, her copta enflasyonun bir ölçek asagi kaydigi bilimsel bir biçimde gözlemleniyor. Yapmayin. Bilip bilmediginiz seylere hemen böyle bir kaç dakikaligina yetki aldik diye... Bu gibi islere hemen burnunuzu sokmayin bakalim.sizler daha çocuksunuz. Bugibi islere akliniz ermez. Üstünüze yükümlülük olmayan seylere karismayin bakalim.
"Bogazlarda, yurdun turistik yerlerinde, yurdumuzun çok önemli yerlerindeki agaçlarin kesilmemesi, ormanlarin tahrip edilmemesi, arazilerin yagmalanmamasi..."
Ama, nüfusumuz artiyor be çocuklar. Her gün çig gibi büyüyen nüfusumuzun içine düstügü bu girdaba... Bu garibanlara, isçiye, köylüye, memura nereden ev bulacagiz? Sizin gözünüz, garibana yapilan üç-bes konutta mi? ayiboluyor ama! Yani, o zavallilara ev yapmayalim da aç ve açikta mi kalsinlar? Onlar da bizim insanimiz, bizim vatandasimiz degil mi caniim? Yani!.."
"Tüm Dünya'da ve ülkemizde savas istemiyoruz."
Hah! Ona biz karismayiz bak. Sanki savasi biz mi istiyoruz, biz mi çikariyoruz? Bizim elimizde yetki yok ki. Biz sadece yapanlara yardimci olmaya gayret ediyoruz, o kadar. Hem, sonra, bu savaslarin neden yapildigini saniyorsunuz ki? Keyfimize mi kirdiriyoruz, öldürüyoruz, öldürtüyoruz bir takim insanlari? Üstelik biz bunu istedigimiz zaman bitirmesini de biliriz.
Ha, dünyayin baska yerlerindeki savaslar mi? valla, ona biz karismayiz. Herkesin bir bildigi vardir. Dogrusunu isterseniz ona biz de karsiyiz ama... Bizi dinleyen kim?
"Çocuklar öldürülmesin! Åzeker de..."
Hadi caniim! Sizinkisi demogoji allah çarpsin. Muhakkak birilerinden duymussunuzdur bu sözü. Yoksa siz durup dururken böyle seyler söylemezsiniz. Biz de duymustuk uzun kulaktan. Åzimdi aklimda degil, adamin biri siir yaziyormus. Bu sarki sözü zaten. Adamin biri siir yazmak istemis bir gece. Almis eline kagidi kalemi. Villasinin balkonuna oturmus. O gece çok güzel Ay da varmis. Mehtap yani. Böyle bir seyler çiziktirmis iste. Ertesi sabah ta kotrasinda kaptana, "Bak bu gece neler döktürdüm!" deyip, gegire gegire, gerine gerine okumus o uykulu ve gircilli sesiyle. Aldirmayin böyle deli saçmalarina. Hem sonra size seker yemeyin diyen mi oldu? Sadece, dislerinize dokunur, az yiyin diyoruz, hepsi bu. Hemen de yanlis anliyorsunuz caniim! Ask olsun!"
"Çocuklar dövülmesin."
Hah! Bu tamam iste. Bunda haklisiniz. Hem de yerden göge. Biz bir yasayi çikaracagiz, o yasa, babalariniza, ögretmenlerinize, hatta sokak arkadaslariniza tek tek postalayacagiz. Yok öyle gücü gücü yeteni dövmek. Ülkemizde bu dayak olayina bir son vermeyi inanin bizler de en az sizler kadar arzu ediyoruz. En kisa zamanda bu olayin üzerine kararli bir biçimde gitmeyi düsünüyoruz. Yalniz, bu arada bizim de sizlerden bir istegimiz olacak. Åzu yasa çikana kadar sizler de öyle dayagi gerektirecek hareketlerden kaçinirsaniz iyi olur diye düsünüyoruz hani! Hep gene sizin yarariniza...
"Biz dünyayi dedelerimizden miras degil, torunlarimizdan ödünç aldik!"
Hadi hadi... Bu kadar beylik sözler edip te bizim kafamizi karistirmayin. Åzu kadar memleket meselesinin arasinda bir de sizler sorun çikarmayin. Yani, size bir saka yapalim dedik, yerimize oturttuk...
Kalk bakayim surdan! Seni de koltuga bir oturttuk, pir oturdun kerata! Yeter bu kadar oyun. Kalk surdan.
Bir an dalar düsünürüm. Hayal tatli. Çölde baliklar yüzer.
Aydigim an üzülürüm. Ergene'de bile balik yok.
Zira...
Ülkeyi yasi küçük çocuklar yönetmiyor ki!
"Dinlemezler çocuklari.
Dinleseler çocuklari
Her sey uçurtma..." diyor ozan.
Sahi, "Ulusal Egemenlik" deyince... Siz ne anliyorsunuz?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol