Oturum başkanlığını Kırklareli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Muharrem Ekşi'nin yaptığı sunumları ile Kırklareli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doç. Dr. Neziha Musaoğlu, Araştırma Görevlisi Nuri G. Toprak ve Araştırma Görevlisi Adnan Seyaz'ın katıldığı Türkiye Rusya İlişkileri üzerine hazırlanan panel Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü Kültür Merkezi Küçük Salon da yapıldı. Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aykaç, Bölüm Dekanları ve son dönemde Türkiye ve Rusya arasında yaşanan gerginlik nedeniyle Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerinin yoğun ilgi göstererek katıldığı panelde ilk sunumu Doç. Dr. Neziha Musaoğlu yaptı.
Doç. Dr. Neziha Musaoğlu, Türkiye Rusya arasında bir çatışma beklenip beklenmediği ile ilgili herkesin merak ettiği soruya, "Bunun yanıtını vermek belki kolay değil ama hayır böyle bir şey yaşanmasını beklemiyoruz" yanıtı verdi.
Gelinen noktada Ortadoğu'daki güç dengelerinin çok radikal bir biçimde değiştiğini belirten Musaoğlu, "Bu tablo içinde Rusya'nın değişen politikasının işaretleri nelerdi? Aslında Türkiye'nin düşürdüğü uçaktan önce Eylül ayında İŞİD'e karşı mücadelede Rusya diğer batılı devletlerle saf tuttu. Türkiye ta o zaman Rusya'nın bu şekilde Suriye sorununa geniş bir perspektifle Ortadoğu sorununa dahil olmasından rahatsız oldu. Sonra Mısır'da Sina adasında bir sivil Rus uçağına saldırı oldu. Saldırıyı İŞİD üslendi. Devamında Rusya, Suriye'deki savaşa askeri araçlarla müdahil oldu. Şaşırtıcı görünebilir ama ne oldu da Rusya düne kadar Suriye konusunda değişti. Bekle gör politikası izleyen Rusya bir anda diplomatik araçları bırakarak askeri araçlara başvurdu. Viyana uzlaşısı vardı. Belli noktalarda Rusya Batı ile Esat sonrası Suriye de statükonun ne olacağı konusunda bir uzlaşıya varmıştı. Bu temel tabloda Ortadoğu da sert soğuk rüzgarlar esiyordu ama İran'daki nükleer programa ilişkin belli bir anlaşmaya da varılmıştı. Batı ile Rusya aslında İŞİD'e karşı koalisyon oluşturuyordu. Sorunu böyle görmek lazım. Rusya ilk kez yakın çevresinin dışına çıkıyor askeri araçlarla belki küresel aktör olarak bende varım diyordu. Bu anlamda askeri araçlarla dönüşen Ortadoğu aritmetiğinde ben küresel aktör olarak söz sahibiyim diyordu. Bu zaman kesitinde bir başka gelişme birden bire Türkiye ile Rusya arasında patlak veren uçak krizi çıktı. Hızla tırmandı. Belki başlangıçta bir söylem savaşı idi devamında ekonomik yaptırımlar devreye girdi. Diplomatik yollar sorunun çözümünde neredeyse tıkandı. 25 Kasım da Dışişleri Bakanları telefonda görüştü fakat bir sonuç çıkmadı. Rusya Türkiye'nin diyalog çağrılarına yanıt vermedi" dedi.
Türkiye-Rusya arasında yaşanan kriz konusunda pek çok spekülasyon yapılabileceğini, "Acaba Rusya ile ABD arasında bir çatışma yaşanacak mıdır? Yada NATO üyesi olan Türkiye ile Rusya arasında yaşanacak bir çatışmanın kıvıcımı mı atıldı? Yada Rusya'dan Türkiye ye karşı uyguladığı ekonomik önlemlerde başladığı özellikle Putin dönemi ile birlikte başlayan ve kaldıraç olarak kullandıkları doğalgaz söz konusu olacak mıdır? Yada ekonominin belli sektörlerinde yaptırımlar sınırlı kalacak mıdır? Türkiye-Rusya arasında stratejik ortaklık olarak ifade edemesek dahi stratejik öneme sahip Türk Akımı, Akkuyu Nükleer Santarali gibi önemli projelere bu yansıyacak mıdır?" sorularını akıllara getirerek işaret eden Musaoğlu, "Bunların çok sağlıklı cevaplarını ortaya koymamız her zaman olamamakta. Dolayısıyla burada spekülasyon yapmaktansa birazcıkta konuyu tarihsel sürece yerleştirerek Türkiye-Rusya ilişkilerine bakmamızda yarar var. Soğuk savas sonrası Rusya'nın dış politikasına ve kullandığı araçlara baktığımızda yakın çevresi hariç kendi çıkarlarına ilişkin bir güvenlik kaygısı yada doğrudan bir beklentisi yok ise genelde normatif tonu yüksek olan bir yaklaşım ortaya koymakta. Irak'tan sonra geliştirdiği egemen demokrasi söylemi var. 'Batı dünyaya demokrasi ihraç etmesin, değerler adına da bunu yapmasın, insan hakları adına da bunu yapmasın. Devletler kendi içinde egemendirler. Dolayısıyla nasıl bir rejim ile yönetilecekleri kendilerine bırakılmalı' görüşünü benimsedi. Suriye'de de bu yaklaşımı uyguladı. Rusya'nın tezi Suriye sorununun diplomatik çözümü noktasında Esat'sız bir çözüm olamamalıydı. Batı ise Esat'sız bir çözüm istiyordu. Viyana da yapılan toplantıda gelinen nokta Esat'sız bir Suriye'nin olamayacağı idi" diye konuştu.
Bütün devletler gibi Rusya'nın da aslında alan kazanmaya çabasında olduğunu belirten Musaoğlu, "Esat sonrası Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesinde bende söz sahibiyim diyor. Tablonun bütününü görmeden konuyu sadece Türkiye-Rusya arasındaki ilişkileri bir uçak krizinin katalizör olarak devreye girdiği bir ilişki düzeni olarak görmek algılamak doğru olmayacaktır. Birçok başka değişken var.
Ama bana uzman olarak sorulsa idi; Türkiye-Rusya arasındaki kriz ne olacaktır?
Çalışmacı ve rekabetçi bir şekilde kriz tırmanıyor ama çatışma beklememek gerekir. Çünkü o kadar ilişkiler iç içe geçmiş ki, karşılıklı bir bağımlılık düzeni var ki bunun koparılması, ilişki düzeyinin başka bir boyuta taşınması her iki aktörede çok ciddi zararlar verecektir. Ancak çatışmayla savaşla sonlanmayacaktır" şeklinde konuştu.
Türkiye Rusya İlişkileri KLÜ'de masaya yatırıldı; "Bir çatışma yaşanmasını beklemiyorum"
Kırklareli Üniversitesi'nde düzenlenen panelde Türkiye Rusya İlişkileri masaya yatırıldı. Panelde konuşan ile Kırklareli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doç. Dr. Neziha Musaoğlu, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkinin tarihsel açıdan derin kökleri bulunduğu ifade ederek polemiklere girmeye gerek olmadığını, bir çatışma yaşanmasını beklemediğini dile getirdi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol