"Türkiye AKP iktidariyla sinif atladi"

Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP) Kirklareli Milletvekili A. Gökhan Sariçam, 2007 yilini degerlendirdigi açiklamasinda, "Türkiye AKP iktidariyla sinif atlamistir" dedi.
2007 yilindaki ekonomik ve siyasi gelismeleri degerlendiren Sariçam yaptigi açiklamasinda, "AKP, toplumun tamamini kucaklama idealiyle kurulmus bir merkez partisi olup, kendi ufkunu ülkeye dayatarak degil ülkemizin ufkunu genisleterek Türkiyeye hizmeti esas almistir.
2002den bu tarafa; Türkiye demokratiklesme yolunda büyük adimlar atti. Türkiye insan hak ve özgürlükleri noktasinda daha ileriye gitti. Türkiye aktif dis politikasiyla dünya genelinde saygin bir konuma ulasti. Türkiye, büyük ölçekli bir ekonomi haline geldi. Bunun sonucunda da küresel sermaye Türkiyeye yönelmeye basladi. Biz, iktidara geldigimizden bu güne kadar yatirim ortamini iyilestirmek için çok yogun gayret sarf ettik, hala da ayni heyecan ve disiplinle devam ediyoruz.
2003 yilinda yeni uluslararasi sermaye yasasini çikardiktan sonra Türkiyede istikrar ve güvenin tesis edilmesi noktasinda önemli mesafeler kaydedilmistir.
Türkiyenin, 2002 öncesinde, uluslararasi yatirimlardan aldigi pay, yilda ortalama 1 milyar dolar iken; 2003 yilinda 1,7 milyar dolar, 2004 yilinda 2,9 milyar dolar, 2005 yilinda 10 milyar dolar, 2006da ise 20 milyar dolar seviyesine gelmistir.
Artik dünyanin hiçbir yerinde, sermayenin yerlisi yabancisi diye bir ayrim yapilmamaktadir. Çünkü, ister yerli olsun, ister yabanci olsun, sermaye uygun limani, uygun zemini buldugu yere kaçmaktadir. Peki 2007de nereye geldik?
Türkiyenin çektigi küresel sermaye, (küresel yatirim miktari) tam 21 milyar 873 milyon dolara ulasmistir. Bu, Türkiye için tüm zamanlarin rekoru olan bir rakamdir.
Baska önemli gösterge, geçtigimiz günler içinde OECD tarafindan açiklandi. OECD, Türkiyenin, uzun yillardir 5 olan risk kategorisini, 4 olarak degistirdigini açikladi. Bu puanlamayi, 0-7 arasinda yapmakta olan OECD, Türkiyenin riskinin azaldigini görerek bunu ilan etmistir.
Ihracatimizda, 106 milyar dolar seviyesini yakaladik. Ithalat miktarimiz da artmistir ancak, bizim ithalatimizin agirlikli olani petroldür. 2007 yilinda bizim petrol ithalatina ödedigimiz rakam 33 milyar dolari asti. Ithalatimizin agirlikli boyutunu görmezden gelip hedef saptirmaya kimse gayret etmesin.
Gerek turist sayisinda gerekse turizmden elde edilen gelirde, tarihi bir rekor kirdik. 2007de 18 milyar 487 milyon dolar seviyesine ulastik. Göreve geldigimizde bu rakam 8.5 milyar dolardi. Nereden nereye.
Enflasyonda, 2007 yili bütçe gerçeklesmelerinde yine sevindirici gelismeler oldu. Hedefimizi yakalayamadik fakat birçok kisi çift taneli rakam umuyorken, tek haneli rakamda (8.3te) kaldik.
Bütün bunlari alt alta topladigimizda, güçlü, dayanikli, saglikli, korunakli, büyüyen ve büyüme egilimini muhafaza eden bir Türkiye ortaya çikmaktadir.
Son birkaç aydir, basta Amerika Birlesik Devletleri olmak üzere, gelismis ülkeleri etkileyen bir ekonomik dalgalanma oldugunu hepimiz biliyoruz.
Hiç süphesiz bu dalgalanmanin küresel ölçekte, her ülkeye, her ekonomiye etkisi az ya da çok olacaktir. Türkiye, geçmiste çesitli kereler basariyla geçtigi gibi, bu dalgalanmadan da basariyla geçecektir. Çünkü, bir ülke ekonomisinin saglamligini, dayanikliligini, korunakli, dirençli olup olmadigini gösteren veriler vardir. Su resmi verileri dikkatle inceleyelim..
Türkiyede kamu borçlanmasi ciddi bir risk olmaktan çikmistir. Türkiyenin su anda iç ve dis net borcu, 249 milyar Yeni Türk Lirasidir. Göreve geldigimizde bunun gayri safi milli hasilaya orani % 78.3tü, simdi bu % 40in altina düsmüstür. Biz göreve geldigimizde Türkiyenin milli geliri 181 milyar dolardi. Ama simdi Türkiyenin milli geliri yaklasik 500 milyar dolardir.
Yani, Cumhuriyetimizin kurulmasindan 2002 yilina kadarki 79 senede ülkemizin milli geliri 181 milyar dolar olmus. Biz bunun üzerine surada 5 sene içinde yaklasik 320 milyar dolar eklemisiz.
Faiz oranlarina baktigimizda; Iktidara geldigimiz 2002de yüzde 63.4olan borçlanma faiz oraninin simdi son olarak yüzde 16.2 oldugunu görüyoruz.
Bizden önceki iktidar döneminde devlet, iç piyasalardan (2002 yilinda) ortalama sadece 9 ay vadeyle borçlanabiliyordu. Güvensizlikten dolayi kimse 10 ay dahi borç vermiyordu.
Bugün ise borçlanmaya ihtiyaç duydugumuz taktirde tam 33 ay üzerine çikabiliyoruz. Kiyas kabul eder mi?
Bu neyi gösteriyor? Güveni gösteriyor. Güvenden kaynaklaniyor. Çok önemli olan bir baska konu; Bugün Türkiyede, kamu borç stoku içinde, döviz ve dövize endeksli borçlanmanin orani önemli ölçüde düsmüs olmasidir.
Bu çok önemli. Neden? Çünkü eskiden paramiza güvenilmiyordu. Onun için dövizle borçlanmayi sart kosuyorlardi. Ama simdi paramiza güven artti. Bunun sonucu olarak da Yeni Türk Lirasinin orani borçlanmada ciddi manada artti.
2002 yilinda, Merkez Bankasi rezervleri 26,8 milyar dolar seviyesinde idi. Simdi ise Merkez Bankasi rezervlerimiz, önemle ifade ediyorum, 72 milyar dolar seviyesine yükselmistir.
Uluslararasi Para Fonuna olan borcumuz.
23,5 milyar dolarla DSP-MHP-ANAP iktidarindan devraldik.
Simdi IMFye 6.9 milyar dolar borcumuz var. Bugün bankacilik sektörümüz güçlü, saglam, saglikli bir yapiya kavusmus durumdadir. Mevduatin krediye dönüsüm orani artmis, bankalar artik üretimi, yatirimi fonlar hale gelmistir. Türkiye ekonomisi, o geçmisteki kirilgan ekonomi degil, büyük ölçekli bir ekonomi, küresel ölçekte bir ekonomi durumundadir. Bunu dünyanin büyük finans kurumlari, bankacilari görüyor. Risk orani 2000-2001 krizleri sirasinda yüzde 30 civarindayken, simdi çok sükür yüzde 2,5 - 3 seviyesindedir.
Bütün bu gelismeler ve sayisal ifadelerden de anlasildigi üzere, Türkiye her yönden, 5 yil öncesiyle mukayese edilemeyecek kadar olumlu anlamda atilimlar yapmis, AKP iktidariyla adeta sinif atlamistir" ifadelerini kullandi.

Paylaş

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol