TEMA Lüleburgaz Gönüllüsü Hakan Dedeoglu, 2 Åzubat Dünya Sulak Alanlar Günü dolayisiyla bir basin açiklamasi yayimladi. ‘Ormanlar, sulak alanlara hayat verir’ basligiyla yayimlanan açiklamada, bu sulak alanlarin korunmasinin, su havzalarinin ve ormanlarin korunmasina bagli olduguna dikkat çekildi. Dedeoglu, TEMA Vakfi’nin, Dünya Sulak Alanlar Günü'nde tüm su havzalarinda ve entegre havza yönetiminin esas alinmasi çagrisinda bulundugunu hatirlatarak sunlari kaydetti:
Türkiye, Ramsar Sözlesmesi'ne 1994'te taraf olmustur
“Derinlikleri genelde 6 metreye kadar olan sig göl, lâgün, deltalar, korunakli kiyilar, su dolasimina sinirli olan bölgeler sulak alan olarak nitelendirilir. Sulak alanlar, kuslar için yuva olmanin yaninda bulunduklari bölgenin su rejimini ve iklimini dengeleyen, tortu ve zehirli maddeleri alikoyarak ya da besin maddelerini kullanarak suyu temizleyen, balikçilik, tarim, hayvancilik ve saz üretimi gibi yüksek ekonomik degere ve çok zengin biyolojik çesitlilige sahiptirler.Sulak alanlar, yerli ve kitadan kitaya göç eden milyonlarca göçmen kusun okyanuslari asmadan önce yumurtlama, yavru çikarma ve mevsimlik yasama yerleri oldugu için, ekolojik açidan son derece önemli habitatlardir. Sulak alanlar su ekosistemini, genel ekolojik sistem de ekonomiyi destekler. Ramsar Sözlesmesi olarak bilinen ‘Sulak Alanlarin Korunmasi Sözlesmesi’, 1971 yili Åzubat ayinda Iran'in Ramsar kentinde imzalanmistir. Bu sözlesme, taraf olan ülkelerin herbirini, dünyaca öneme sahip en az bir sulak alan ilan etmelerinin yani sira, bu sulak alanlari korumakla ve bunlarin akilci yönetimini saglamakla yükümlü kilmaktadir. Sözlesmenin imzalandigi 2 Åzubat tarihi, sulak alanlarin korunmasinin önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere 1997 yilindan bu yana "Dünya Sulak Alanlar Günü" olarak kutlanmaktadir. Türkiye, Ramsar Sözlesmesi'ne 17 Mayis 1994'ten itibaren resmen taraf olmustur.
2011 Yili Dünya Sulak Alanlar Günü'nün ana konusu "Ormanlar, Sulak Alanlara Hayat Verir" olarak belirlenmistir.”
Ormanlar ve sulak alanlarin korunmasinin birbirine bagli oldugunu söyleyen Hakan Dedeoglu, özellikle son dönemde subasar ormani ve kiyi ormanlarina yönelik tehditlerin giderek arttigina dikkat çekti ve söyle devam etti:
1 milyon hektar sulak alanimiz ekolojik ve ekonomik degerini yitirdi
“Oysa subasar ve kiyi ormanlari iklim degisikligine karsi mücadelede çok önemli unsurlardir. Bu ormanlar küresel ölçekte tatli suyumuzun korunmasina yardimci olur, karbon depolamanin yaninda biyolojik çesitlilik açisindan da çok önemlidir. Doga Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlügü verilerine göre; sulak alanlar bakimindan bulundugu cografyanin en önemli ülkelerinden biri olan yurdumuzda toplam 2 milyon hektari askin sulak alan bulunmaktadir. Sazliklarin kesilmesi, tarim amaçli kurutmalar, doldurmalar, sanayi kirliligi, içme suyu amaçli kullanimlar, büyük baraj insaatlari nedeniyle yeterli su alamama ve yapilasmalar nedeniyle yaklasik 1 milyon 300 bin hektar sulak alanimiz ekolojik ve ekonomik degerini yitirmistir. Bir baska deyisle Türkiye 40 yil gibi kisa bir sürede, sulak alanlarinin yarisini kaybetmistir.
TEMA Vakfi, uzun zamandan beri devam etmekte olan su politikalari; su varligimizin korunmasi ve ekolojik yasami gözeten dogru yöntemle yararlanilmasi üzerine yogunlasmistir. TEMA Vakfi, Mera ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanimi kanunlarindan sonra ‘Su Yasasi’nin çikarilmasi ve uygulanmasi için çalismaktadir. Ayrica tüm su havzalarinda, bütüncül ekolojik havza yönetimi esas alinmali, ulusal mevzuat ve uluslararasi sözlesmeler uyarinca ilan edilmis tüm koruma alanlarinda suyun dogal yapisini etkileyen herhangi bir yatirim yapilmasina kesinlikle izin verilmemeli ve koruma statüsünün gerektirdigi esaslar uygulanmalidir.”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol