Türkan Dogruöz'ün agzindan, Çanakkale zaferi

Trakya Üniversitesi Atatürk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi Okutmani Dr. V. Türkan Dogruöz, 18 Mart 1915 tarihinde gerçeklesen, ve tarihe altin harflerle yazilmis Çanakkale Zaferi ile ilgili olarak, siz degerli okuyucularimiz için bir makale hazirladi.

Dugruöz’ün “18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi” baslikli makalesi söyle; “Çanakkale zaferi,  paylasilmak ve tarihten silinmek istenen,  bir cihan imparatorlugu içinden, kahraman bir milletin varligini bütün dünyaya ispat ettigi, tarihte esine rastlanmayacak bir milli duygu, milli inanç, istiklal, kahramanlik ve milli sahlanisin baslangicidir.

Bir tarafta XX. yüzyilin gördügü en büyük tahrip gücü, bir tarafta kara toprak, Türk kani ile sulandikça sertlesen, yogruldukça betonlasan ve geçilmez siper olan kara toprak. Çanakkale Türk kahramanliginin dünya tarihine altin harflerle mihlandigi yerdir. Ve nihayet Çanakkale, Istikbale ve Türk'ün istiklaline en büyük müjdenin verilmesidir.

3 Kasim 1914'te Çanakkale Bogazi disindaki Kumkale ve Seddülbahir kalelerinin Ingiliz donanmasi tarafindan top atesine tutulmasi ile fiilen baslatilip, 9 Ocak 1916'da en son isgal birliklerinin Gelibolu Yarimadasi'ndan çekilmesine kadar geçen tam 434 gün karada, denizde ve havada sürdü, kiyasiya sürdürülen muharebeler, neden oldu? Bu muharebeleri çikartanlar ne umuyorlardi?

Her kilometre karesi için tam 252 evladini sehit vererek, dünyada topraklari, milletinin ve devletinin selameti ve devami için, hayatini feda edebilmenin erisilmez örnegini ortaya koyan Çanakkale Zaferi, onu yaratan yüce Türk milletine neler kazandirmistir?

Karadeniz ve Akdeniz'i birbirine baglayan Istanbul ve Çanakkale Bogazlari, stratejik konumlari sebebi ile milletlerarasi iliskilerde her zaman önemli rol oynamis ulasim yollaridir. Iste bunun içindir ki tarih boyunca birçok devlet Bogazlara ve Istanbul'a hükümran olabilmek için mücadele etmistir. Dün oldugu gibi bugün dahi öneminden hiçbir sey kaybetmeyen bu çok önemli deniz ticaret yollarinin 1453'te tamamen Türk hakimiyetine girmesiyle baslayan yeni tarihi, milletlerarasi dis politika açisindan ayrintili olarak incelendiginde, en ilginç safhasinin tarihe Çanakkale Savaslari olarak geçen 434 gün içinde yani 3 Kasim 1914 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasinda yasanmistir.

Surasi bir gerçek ki diger birçok zaferimizde oldugu gibi yeni nesillere yeteri derecede aktaramadigimiz Çanakkale Savaslari XX. yüzyil askeri literatürünün en önemli kaynagini teskil etmektedir. Çanakkale Bogazi'ni geçmek, Istanbul'u ele geçirmek, Osmanli Devleti'ni savas içinde çökertmek, Itilaf Devletleri'nin ilk amaci idi. Sonra da müttefikleri Rusya'ya yardimda bulunmak, silah ve cephane saglamak, Rusya'dan da gida maddesi temin etmekti. Bogazlarin ele geçirilmesi ile Süveys Kanali ve Hint Yolu üzerindeki Osmanli Devleti'nin baskisi kalkacak, Balkan Devletleri'nin Itilaf Devletleri yaninda yer almalari da mümkün olacakti.

Amaçlar çok güzel,  planlar fevkalade, hazirliklar mükemmeldi. Çanakkale'yi yaratanlar kendilerinden çok emindiler. Hatta Bogazlarin biraz zorlanmasiyla baris isteyecegi beklenen Osmanli Hükümeti'ne kabul ettirilecek baris sartlari bile hazirdi. Böylece Ruslarin 5 bacali Askold zirhlisi dahil olmak üzere 16 zirhli harp gemisi, 4 kruvazör, 16 muhrip, üzerinde 6 deniz uçagi bulunan bir uçak gemisi,  30 mayin tarama botu ve pek çok yardimci gemiden olusan, dünyanin o güne kadar görmedigi en büyük ve en güçlü armada emellerini gerçeklestirmek için Ingiliz Generali Hamilton komutasinda Limni Adasi'nda toplandi.

Her seyi en ince teferruatina kadar planlayan bu güçlü ve yenilmez armada, bir küçük ayrintiyi hesaba katmamisti. Bu, Türk'ün ülkesini korumaktaki azmi, iradesi ve kararliligi idi. Düsman böylesine bir hazirlik içinde iken Türk cephesinde ise durum su sekilde idi: Baskomutanlik emrinde bulunan Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanligi, Bogazi savunmakla görevlendirilmis idi. Bogazin savunmasi esas olarak karadaki topçu bataryalari ve mayin manialarina dayanmakta, donanma tarafindan da desteklenmekte idi. 18 Mart sabahi Nusrat mayin gemisinin son gün döktügü 26 mayin dahil olmak üzere toplam 403 mayin ile 11 mayin hatti meydana getirmisti.

18 Mart 1915 persembe günü Itilaf Devletleri zirhlilari üç hat üzerinde bir gece önceden toplattigi mayinlar dolayisiyla emin olarak bogaza dogru ilerledi. Oysa bu armada Nusrat mayin gemisinin faaliyetlerinden habersizdi. Donanma 10.50'de mayin tarama gemilerini koruyan iki kruvazör önde olmak üzere Bogaza girdi. Quenn Elizabeth'in saldirisi ile tarihi mücadele basladi. Saat 12.30'da düsman ilk kaybini vermeye basladi. Agamemnon, Lord Nelson gemileri ciddi isabetler aldi. Iflexible ve Irresistible aldigi hasarlardan sonra battilar. Ocean bir mayina çarparak batti.

Ortaya çikan mayin tehlikesi ve isabetli topçu atesi,  düsmani hiç beklemedigi zamanda baskiya ugratmis ve muharebenin akisini bir anda degistirmisti. Bu yeni durum yeni bir karari gerektiriyordu. Amiral de Robeck kararini verdi. Geri çekileceklerdi. Bu savasta Türklerin kaybi çoktu fakat kazanci da çok büyüktü. Türk cephesinde artik hiç kimse yenilgiyi düsünmüyordu.  Savasta silah,  cephane ve malzeme sayisindaki üstünlükten çok daha önemli unsur olan moral üstünlügü artik Türk tarafina geçmisti. Evet, donanma ile Çanakkale geçilememisti.

O halde karadan saldiri yapilmaliydi. Bu basarisizligin ve saskinligin intikami alinip Türklere iyi bir ders verilmeliydi. Bu amaçla, Gelibolu Yarimadasi'nin güney kismina çikarma yaptilar. Çanakkale muharebelerinin tarihe deniz savasi olarak geçen kismi kapanmis, simdi hem deniz, hem de kara yolu ile hedefe ulasmak için düsmanla çarpismayi öngören ikinci kismi baslamisti. Bu ikinci kisimda cereyan eden çarpismalarin ruhu, genç Tümen Komutani Mustafa Kemal'di.

ste planlayicilar bunda da büyük bir yanilgiya düstüler. Onlar Mehmetçigi kendi sömürge askerleri ile bir görme gafletine kapildilar. Hele Mustafa Kemal gerçegini hiç akillarina getirmediler. Atatürk,  Çanakkale'de stratejik bir komuta makaminda degil idi; fakat o daima bu makamda bulunanlar adina karar ve önlemler almis veya onlara stratejik kararlar almalari için tekliflerde bulunmustur.

Atatürk, "Kiyinin elden geldigi kadar kuvvetli olarak savunulmasini gerekli sayiyordum." diyerek kuvvetin çogunun kiyida bulunmasini, asil muharebe hattinin kiyi olmasini düsünmüs ve kuvvetlerin buna göre tertiplenmesini teklif etmisti. Atatürk'ün dogru ve yerinde durum muhakemesi ile almak istedigi tertip ve önlemleri, Ordu Komutani Liman Fon Sanders tamamen degistirmistir. Oysa zaman Atatürk'ün ne kadar hakli oldugunu göstermistir.

Yapilan ilk çikarma süngü hücumu ile denize döküldü. Bunu birbiri gerisinde ve durmaksizin ve yarimadanin hemen hemen her tarafina yöneltilen çikarmalar takip etti. Yogun deniz ve hava destegi ile sürdürülen bütün bu taarruzlar Türk askerinin gögsünde söndürüldü. Onlar sehit kanindan olusan derelerde boguldular, sehit vücutlarindan olusan tepeleri asamadilar.

Hepsi basli basina birer destan olan kara muharebeleri Türk'ün gerçek gücünü göstermis, Türk askerinin essiz cengaverligini bir kere daha dünya'ya tanitmistir. Atatürk, Conkbayiri bölgesinde geri çekilen erlere, "Cephanemiz yoksa süngümüz vardir. Süngü tak, yere yat komutunu verdim ve bu erler süngü takip da yere yatinca düsman erleri de yatmislardir. Iste kazandigimiz an bu andir." demektedir.

25 Nisan taarruzunda ise "Size ben taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize baska kuvvetler ve komutanlar geçebilir. " demistir. Görüldügü gibi büyük önder bu sözleri ile komutanlarin hangi silah, araç ve gereç ile donatilmis olurlarsa olsunlar her seyden önce yönetecekleri insan unsurunun iç dünyasina hakim olmadiklari sürece amaçlarina erisemeyeceklerini çok güzel açiklamistir.

Neticede bu üstün ruh karsisinda düsmanin yapabilecegi tek sey vardi. O da maglubiyeti kabul edip çekip gitmekti. Nitekim Türk askerinin tarihte emsali görülmemis kararliligi karsisinda, çekilme emri 1 Aralik 1915'te verildi. 9 Ocak 1916 gününe kadar önce Ariburnu olmak üzere tahliye tamamlandi. Geriye 250.000 Türk sehidi ile bu sehitlerin bekçiligine emanet edilen bu sayiya yakin ölü birakiliyordu.

Çanakkale'nin kazandirdigi bu manevi güç ve bütünlük, Istiklal Savasinin basarilmasinda en büyük rolü oynamistir. Çanakkale her yönü ile incelenmeli,  degerlendirilmeli ve yeni yetisen kusaklara anlatilmalidir. Anlatilmalidir ki; Mustafa Kemal'in, Mehmetçigin, Türk Milletinin yurdunu savunmak için neler yapabilecegi bilinsin. 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol