Lüleburgaz TEMA gönüllüsü Hakan Dedeoglu Ergene Platformu adina, “Ikinci bir Ergene yaratabilir misiniz?” adi altinda bir basin bülteni yayimladi.
Günümüzde, Birlesmis Milletler Çevre Programi gibi çesitli olusumlarin arastirma raporlarinda ortaya konuldugu üzere ekosistemlerin ciddi sorunlarla karsi karsiya oldugunu anlatan Dedeoglu, yerküredeki toprak örtüsünün % 20'sinin ciddi biçimde zarar görmüs oldugunu ve ekosistemlerin % 60'inin çesitli sorunlarla karsi karsiya kaldigini ifade ederek sunlari söyledi:
Gelecek nesillerin suyu ve topragi kirleniyor
“Örnegin, Mart 2008'de Italyan mozeralla peynirinde tehlikeli kimyasal madde oldugunun ortaya çikmasi Italya meralarinda otlayan hayvanlarin ekosistemlerinde meydana gelen sorunlarin bir sonucudur. Ardindan bu peynirler tüm Italya'da toplatilmistir. Ülke disindan bir örnek degerlendirildiginde meseleye objektif bakmak mümkün olurken Trakya'nin can damari Ergene Havzasi ve bu Havza'da yasayan canlilar, bizler söz konusu oldugumuzda neden ayni objektifligi saglayamadigimizi düsünmeliyiz. Trakya'da her gün onlarca insan kanserden ölürken, hayvanlar telef olurken, gelecek nesillerin ihtiyaç duyacagi tarim topraklari, içme sulari kirlenirken neden tepkisiziz. Cevap, kamuoyunun birtakim çikar odaklari eliyle gözetilen dengelerdir.”
Duyulan endise 1990’larda dile getirildi
Trakya'daki 1. sinif tarim topraklarinin amaç disi kullanilmamasi ve Ergene Nehri'nin kurtarilmasi için mücadeleye yillar öncesinde basladiklarini belirten Hakan Dedeoglu; “1970'lerde baslayan çarpik sanayilesme ve kentlesme olgusuna zamanla farkli yanlislari ekleyen hükümetlerin uygulamalarina tepki olarak gelisen mücadele, önceleri sadece daha çok kisinin bilinçlendirilmesini amaçlamistir. Bölgede bilinç seviyesi arttikça devlet kurumlarinin meseleye dahil olmalari mümkün olmustur. Örnegin; 1990 yilinda Edirne, Kirklareli ve Tekirdag illerine bagli 40 köyün muhtar ve ihtiyar heyetleri örgütlenerek Ergene Nehri'nin riskli halinden duyduklari endiseyi Edirne Devlet Su Isleri Müdürlügü'ne yansitmistir. Bu dönemde ortaya konulan yogun çabalar neticesinde, 1998 yilinda Pehlivanköy'de gerçeklestirilen "Trakya tarim topraklari amaç disi kullanilamaz" temali mitinge yogun katilim saglanmistir” diye konustu.
Hakan Dedeoglu açiklamasinin devaminda sonrasinda özellikle, 1999 yilinda Ergene Esgüdüm Protokolü'nün imzalanmasiyla resmiyet kazanan davanin, Türkiye'nin ilk çevre düzeni plani olan Ergene Havzasi Çevre Düzeni Plani'nin 2004 yilinda yürürlüge girmesiyle önemli bir basari elde edildigini kaydederek söyle devam etti:
Ikinci bir Ergene asla varedilemez
“2000'lere gelindiginde mücadelenin daha rasyonel bir noktaya oturdugu görülmüstür. Bölgemizde Ergene Nehri'nin islahi konusunda az da olsa çalisma yapildiysa bundan kaynaklanmaktadir.
Çesitli konferanslar, paneller, eylemler yoluyla kamuoyunu bilinçlendirerek yanlis uygulamalara tepki koyma gayretimiz ise devam etmektedir. Bu noktada sorulmasi gereken soru, Ergene Nehri'ni ve Havza'yi kusatan sorunlari kesin olarak çözüme kavusturmak için meseleye nasil yaklasmamiz gerektigidir. Öncelikle, ikinci bir Ergene'nin asla var edilemeyecegini görmemiz gerekmektedir. Bu yüzden mücadele sanki yeni baslamis ya da daha önce hiç yol alinmamis gibi bir yaklasim, her seyden önce hayatlarini bu ugurda feda edenlere saygisizlik olacaktir. Böyle bir yaklasim yerine tasin altina elimizi koymali, daha çok insana davayi anlatmali ve kesin çözümlere yönelik çabalarin içinde olmaliyiz.
Istanbul Metropoliten Planlama Dairesi; Trakya'yi, Istanbul'un arka bahçesi yapmak için girisimlerini yogunlastirmisken görevimiz, "marjinal olmak" adina kamuoyunu bölmeyip aksine Trakya'ya sahip çikacak tüm unsurlari ortak paydada birlestirmek olmalidir. Ergene Platformu'nun yillardan beri sorunlarla bogusan bölge insanlarinin bir araya gelmesiyle olusturulmasinin sebebi de budur. Ergene'nin hayata dönmesi hepimizin tek ve ortak hedefi olmalidir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol