Tarimsal Egitim ve Ögretim'in, 162'inci Onur Yili, çesitli etkinliklerle kutlaniyor

Tarimsal Egitim ve Ögretim'in, 162inci Onur Yili nedeniyle TMMOB Ziraat Mühendisleri Kirklareli Il Temsilciligi, dün saat 12.00'de bir tören gerçeklestirdi. Atatürk Aniti önünde gerçeklestirilen çelenk sunma törenine birçok ziraat mühendisimiz istirak etti.
Çelenk sunma töreni ve saygi durusunun ardindan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasi Kirklareli Il temsilcisi Dr. Erol Özkan bir basin açiklamasi okudu. Özkan açiklamasinda sunlari söyledi;
"1846 yilinda, Yesilköyde, Ayamama Çiftliginde baslayan tarimsal egitim ve ögretimin, 162inci onur yilini kutluyoruz. 1933te Ankarada açilan Ziraat Enstitüsü ile ziraat mühendisligi meslek disiplininin çagdas tarim tekniklerini ögretme ve yayma konusunda gösterdigi asama sayesinde tarim sektörümüz, bitkisel ve hayvansal üretim deseni ile, Türkiyede sosyo-ekonomik yapinin en kirilgan oldugu dönemlerde dahi topragi isledi, bitkiyi ve hayvani besledi - büyüttü, ülkeyi doyurdu, insanlara is ve as sagladi, dissatima katki yapti, sanayi sektörünü destekledi...
Bu sürece katki saglayan tüm tarimcilara, huzurlarinizda sükranlarimi sunmak istiyorum. Ülkenin tasinda topraginda emegi olan meslektaslarimizdan ebediyete intikal edenlerin ruhlari sad olsun, aramizdaki büyüklerimize sükran duygularimizi meslek odasi adina iletmekten onur duyariz, görev biliriz.
Tarim, Türkiye için sosyal-ekonomik-politik bakimdan son derecede önemli bir sektördür. Ulusal gelire % 11, istihdama % 30 katki koyan, kirsal alanin hemen tek ekonomik getiri kaynagi olan, doyuran barindiran bir sektördür tarim sektörü. Buna karsin, sektörün son yillarda sürekli kan kaybettigi, iç ticaret hadlerinin korkunç bir sekilde tarim aleyhine gelistigi, sektörün genelinde üretim artislarinin nüfus artis hizinin gerisinde kaldigi, bazi alt sektörlerde üretim de geriye gidislerin yasandigi, kirsal yoksullugun dayanilmaz boyutlara ulastigi bilinmektedir.
Ülkemizde tarimin altyapi sorunlarinin çözümüne ve ortalama maliyetleri indirgeyip verimliligi yükseltmeye yönelik uygulamalar son derecede sinirlidir. Üretim girdileri her yil % 35-40 oraninda zamlanirken, ürün fiyatlari hem-devlet müdahale alimlari hem de piyasa fiyatlari bazinda sürekli geriye gitmektedir.
Türkiyede tarimin içinde bulundugu bagimlilik iliskisi böylece pekistirilirken ve halk sagligi ile oynanirken, kimse tüketicinin tercihini sormuyor.
Bu yapi içinde, ziraat mühendisinden üretici köylüye kadar, sektörde bulunan herkesin yasam alani giderek daraliyor. Kamu organizasyonunun yasama müdahil olma gücü kesiliyor, mühendis daha genel ifadeyle tarimci ile köylünün bagi adeta kopariliyor, tarlanin bilgi ve teknoloji ile bulusturulmasina yönelik bir politika seçimi, uygulanamiyor, ne yazik ki ufukta da gözükmüyor... ,
Iste iç yansimalari böyle olan tarim sektörünün, dissal politika belirleme alaninda iki temel açilim ile karsi karsiya kaldigi bir süreci yasiyoruz Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birligi...
O halde bizler, tüm bu gerçekleri görerek, politikalarimizi ona göre yapilandirmaliyiz. Kuskusuz, iç pazari korumaya yönelik önlemler, uzun vadede sürdürülebilir olmayacaktir. Türkiye, halen iç pazarini koruyabildigi ve daha az üretmeye odakli AB Tarim Müktesebatini üstlenmek için hazirlik yaptigi 10 yillik dönemi çok iyi degerlendirmeli, ortalama maliyetleri azaltici, verimliligi yükseltici, rekabetçi bir tarim yapisini kurmalidir. Ancak bu takdirde hem mühendis ve diger tarim elemanlari ve çalisanlari, hem de üreticimiz çiftçimiz hak ettigi yere dogru adim atmis, gerçek kimligine daha da yaklasmis olacaktir.
Bu çerçevenin uygulanabilirligi dogru tarim politikalari, uygun bütçe büyüklükleri ve etkin tarimsal kamu yönetimi ile olanaklidir. Bu baglamda, Türkiye, önümüzdeki on yillik dilimin her bir yilinda 500 bin hektar alani sulamaya açarak, dönem sonunda uygun alanlarda sulanmamis bir karis toprak birakmamalidir. Tarla içi gelistirme, arazi toplulastirma hizmetlerini, buna kosut olarak yürütmelidir. Oysa biliyoruz ki, çikartilan Tarim Yasasi, tarima aktarilan kaynaklarin alt sinirini, GSMHnin % 1i olarak belirlemektedir. Bu çekingen alt sinir belirleme, sektördeki kaynak eksikligi sorununun, önümüzdeki dönemde de sürecegine isaret ediyor.
Günümüzde, kamuda çalisan meslektaslarimiz için, çalisma alanlarinin yok edilmesi ve/veya kisitlanmasi, en önemli sorun olarak ortaya çikmaktadir. Yukarida da belirttigimiz gibi, tarim sektörünün kalkinmasinda etkin bir tarimsal kamu yönetimi, temel gerekler arasindadir. 1984 reorganizasyonundan beri, Tarim ve Köyisleri Bakanliginin sektörü yönetme gücünün giderek asinmakta oldugu, yetki ve görevlerin iyi tanimlanmadigi ve diger Bakanliklar ile idari yapilara dagilmis oldugu, bu baglamda da dogru bir yeniden yapilandirma stratejisine gereksinim duyuldugu konusunda ortak bir uzlasi oldugu söylenilebilir. Buna karsilik, yapilanlarin etkin bir yönetime dogru gidisi yansitmadigi kanisinda oldugumuzu, üzülerek ifade etmek isteriz.
Örnegin; Köy Hizmetleri Genel Müdürlügünün kapatilmasi sürecinde, Ziraat Mühendisleri Odasinin, bu gökyüzü altinda söylenmedik sözü kalmamistir. Ancak üzülerek söylüyoruz ki, gelinen noktada toprak ve su kaynaklarimizin yönetilmesinde büyük bir bosluk ortaya çikmistir.
Saldiri altinda olan yalniz tarim degil, ülkenin ekonomisi ve toplumsal yasamidir. Bu sürece dur demek, tüm yurtseverler için bir görevdir. Kamu yararina yönelik ulusal tarim politikalarini üretmenin temel kosulu ise, tarimin içinde bulundugu iç ve dis kisit ve olanaklari dogru saptamaktir.
Tarim ve Köyisleri Bakanligi çalisanlarinin maaslarinin, asgari geçim standartlarinin altina düsmesi ve neredeyse tüm Bakanliklar arasinda en az maas düzeyinin Bakanligimizda yasaniyor olmasi da, bir baska üzücü durum olarak saptanmalidir. Bu adaletsiz ücret yapisinin kabulü mümkün degildir. Bakanlik ve bagli / ilgili kuruluslarda çalisan Ziraat Mühendislerinin ve diger çalisanlarin maaslarinda, gerekli düzenlemeler ivedilikle yapilmalidir.
Bir önemli konunun altini çizmekte yarar görüyoruz. Odamiz, son yillarda, çok sayida Yönetmeliginin çalismalarini tamamlamis, bir kisminin da Resmi Gazetede yayimlanmalarini saglamistir. Bunlarin baslicalari olarak; Ziraat Mühendisleri Odasi Ana Yönetmeligi, Serbest Müsavirlik Mühendislik Hizmetleri ve Belgelendirme Yönetmeligi, Meslek Içi Egitim, Uzmanlik ve Belgelendirme Yönetmeligi ve Tarim Alet ve Makineleri Projelendirme Yetki Belgesi Yönetmeligi sayilabilir.
Görülmektedir ki, Odamiz, hem meslek hak ve çikarlarini koruma hem de tarim sektörünün sosyo-ekonomik bütününe iliskin kamusal denetleme yapma konusunda Ana Yönetmeliginin kendisine verdigi görevleri, eksiksiz yerine getirmeye çalisiyor ve çalismaya devam edecektir.
Amacimiz; tarim sektörünün kalkinma sürecine omuz verdigi bir süreçte, daha çok üreten, daha adil paylasan, temel nitelikleriyle Cumhuriyetin korunup gelistirildigi, Atatürk ilkelerine içtenlikle bagli nesillerin yetisip refah içerisinde yasadigi bir ülkeye, Ziraat Mühendisleri Odasi toplumu ve tüm tarim kesimi olarak, kendi katkimizi koymaktir.
Tüm meslektaslarimiza, tarim ve tarimci dostlarimiza, üreticilerimize, halkimiza, basinimiza mutlu ve saglikli yarinlar diler, saygilarimizi sunariz."