Tarimin yerine sanayiyi koymakla yanildik, yanilttilar

TEMA Lüleburgaz temsilcisi Hakan Dedeoglu Dünya'yi bekleyen açlik tehlikesine Türkiye'nin daha fazla dahil oldugunu niteleyen bir açiklama yayimladi. Ülkemizdeki verimli tarim arazilerinin olumsuz bir sürecin içine dahil edildigini aktaran Dedeoglu, bu durumu sorgulamayan sendika, STK, örgüt ve vatandaslara bilinçlenmeleri için çagrida bulundu. 

TEMA Lüleburgaz temsilcisi Hakan Dedeoglu Dünya'yi bekleyen açlik tehlikesine Türkiye'nin daha fazla dahil oldugunu niteleyen bir açiklama yayimladi. Ülkemizdeki verimli tarim arazilerinin olumsuz bir sürecin içine dahil edildigini aktaran Dedeoglu, bu durumu sorgulamayan sendika, STK, örgüt ve vatandaslara bilinçlenmeleri için çagrida bulundu. 

Hakan Dedeoglu açiklamasina su cümlelerle basladi: "Geleneksel toplumdan modern topluma geçis bize yanlis tanitildi. Bizler dogru ve saglikli tarim uygulamalarini, kendi hayvanimizi kendimiz yetistirmeyi 'eski kafalilik' sandik. Tarimin yerine sanayiyi koyarsak muasir medeniyete kosar adim yetisiriz sandik. Yanildik arkadaslar! Yanilttilar! 1996'da Roma'da Dünya Gida Zirvesi'nin katilimcilari 2015 yilina kadar dünyada açligi yariya indirecekleri taahhüdünü verdiler. Bu, 1974'te belirlenen hedefe göre önemli bir gerileme sayilabilirdi. O dönemde on yil içinde açligin kökünün kazinmasi amaçlaniyordu. 2001'de BM Gida ve Tarim Örgütü (FAO) mevcut hizla gidildiginde açligi yariya indirme hedefinin bile ancak 60 yilda tutturulabilecegini açikladi. (Dünyanin Durumu 2002)."

Bu sürenin, dünyanin yoksul halki için çok uzun oldugunu kaydeden Dedeoglu, Türkiye'nin halki için de ayni sartlarin söz konusu olduguna isaret etti ve söyle devam etti:

Gelismis ülkeler 70'lerden bu yana hayli mesafe katetti

"Peki, biz ne yaptik? En verimli tarim topraklarini peskes çektik; çiftçiyi yabanci tohum ve gübre sirketlerinin kucagina attik; sonra çiftlikler zarar ediyor dedik, kapattik. Gelismis birçok ülkede tarim konusunda -özellikle organik tarimda- 70'li yillarda hayli mesafe kat edildi. Açlik sorununun gelecekte baska önemli sorunlari tetikleyecegini gördükleri için tarimi ve çiftçisini dogru yöntemlerle desteleyerek kalkindirdilar. Kalkinan çiftçilerin gerek piyasalara gerekse sanayilesmeye kattiklari sayesinde yillik ortalama geçim endeksleri yükseldi. Refah seviyesi yükselen halkin ortalama piyasa katkisi yükseldigi için her konuda huzur ve mutluluk artti." 

Topraktaki kirlilik içinden çikilamaz bir durumdadir

Gelismekte olan ülkelerde tarimda çalisanlarin ezilen taraf olmaya devam ettigini ve Türkiye'de çiftçinin topragindan uzaklastirildigini kaydeden Hakan Dedeoglu; "Toprakla ugrasan kesimin, toplum çikarini temsil eden tarim örgütleri temsilcilerinin, sendikacilarin bu çikarin nerede oldugunu görmeleri ve geregini yapmalari sart görünüyor. Kimileri, gelismekte olan ülkelerdeki verimlerin zaten çok düsük düzeylerde oldugunu, bu nedenle kaydedilen basarinin fazla büyük olmadigini iddia edebilir. Ancak bazi durumlarda ekolojik yaklasimlar, geçmiste kullanilan çiftçilik yöntemleri nedeniyle gizli kalan verimi de ortaya çikarabilir. Oysa yillardir ilaç ve gübre firmalarinin yanlis uygulamalari sonucunda basta toprak ve suda ortaya çikan kirlilikler ne yazik ki bugün hastaliklarla kendisini göstermistir. Toprakta ortaya çikan kirlilik suya ve havaya oradan da ürüne ve tüm canlilara yansimis bugün içinden çikilamaz noktaya gelinmistir. Bu konuda devleti temsil eden sorumlularin gerekli ilgiyi özeni halkin menfaatleri yönünde göstermeleri gerekir" diye konustu.

Organik tarim tüm dünyada belli bir seviyeye ulasmisken dogru projelerden faydalanilarak ülkemiz çiftçisinin de bilinçlenmesi ve gelismesinin mümkün olduguna dikkat çeken Dedeoglu açiklamasini su cümlelerle sürdürdü:

Sorgulamayanlari anlamak mümkün degil

"Ülkemizdeki çiftçi örgütleri yöneticilerini dürüst, bilgili ve cesur kisilerden seçmelidir.  Aksi takdirde 'böyle gelmis, böyle gider's deyimi geçerliligini yine koruyacaktir. Ayni mantigi hayvancilik konusunda da gözden geçirmeliyiz. 1928 yilinda Atatürk tarafindan kurulan Sarmisakli Çiftliginde yillar boyunca edinilen bilgi ve tecrübeyle gelisen hayvancilik neticesinde ulasilan üretken hayvan stogu, bir anda yok edildi. Yok edilmesine karar verilen 845 büyükbas hayvan, 2002 yilinda verimlilikte Avrupa 1.si, Dünya 3.sü olmustu! Bugün ise dünyanin çesitli ülkelerinden hayvan ithal eder konuma gelmis bulunmaktayiz. Niçin, kimin için? Birileri ithalatin daha masrafsiz, karli vs. oldugunu kabul ettirdigi için mi? Ithalat yerine kendi insaninin geleneksel bilgi ve tecrübesiyle yetistirdigi hayvana yönelmenin çok daha dogru bir seçim oldugunu bilmiyorlar mi? Trakya'yi 'ari bölge' ilan edenlerin bir anda kapilarini dünyaya açmalarini anlamak çok zor degil. Ama bunu sorgulamayan sendikalari, örgütleri, vatandasi anlamak mümkün degil! Yüzyillardir Trakya'yi çayirlik olarak kullanan ve tarim disi uygulamalara kapatanlarin elbette bir bildigi vardi. Çünkü her seyden önce toplumun çikarini kendi çikarlarinin üstünde tutuyorlardi."

Üreticiye haklari olan destek verilmelidir 

Gerek tarim gerekse hayvancilik konularinda çiftçi örgütlerinin, sendikalarin, kooperatiflerin daha fazla gecikmeden eyleme geçmesi gerektigini söyleyen Hakan Dedeoglu, "Bölge topraklarimizin tarim disi kullanima kapanmasini, çiftçimize ve hayvancilikla ugrasan küçük üreticiye haklari olan destegin verilmesini istiyoruz. Bu destek hem insanimizin yoksulluktan kurtarilmasi hem de nitelikli gida güvenligimizin saglanmasi açisindan elzemdir" dedi. 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol