"Tarihe gömülen olusumlar tekrar gündeme getiriliyor"

Türk Egitim-Sen Lüleburgaz Temsilciligi, "Vakiflar Yasasi" ile ilgili olarak bir basin açiklamasi yayinladi. Yapilan açiklama söyle; "Bilindigi üzere; Vakiflar Yasasi mevcut hükümetçe 22. Dönemde yasa haline getirilmis, ancak 10. Cumhurbaskaninca veto edilerek tekrar görüsülmek üzere TBMM iade edilmisti.
Veto edildigi dönemden bu yana kamuoyunu mesgul eden Vakiflar Yasasi mevcut hükümetçe tekrar TBMM gündemine getirilerek görüsülmeye baslanmistir. Hükümetin bu konudaki israrciligini ve yasanin çikmasi konusundaki azami gayretinin arkasindaki nedenlerin AB ve ABDnin israrli talepleri oldugunu çok iyi bilmekteyiz.
Ülkemizin gelecegini ipotek altina alan ve hükümranlik haklarini tartismali hale getirebilecek böylesi bir düzenlemenin hiçbir tarihsel gerekçesi bulunmamaktadir. Toplumumuzun ihtiyaçlarindan dolayi ortaya çikmayan böylesi bir yasal düzenlemeye karsi çikmak her Türk Vatandasinin hakki ve ödevidir.
Tasari ile; Gayrimüslimlerin kendi din mensuplarini desteklemek amaciyla Cumhuriyetin ilanindan önce kurmus olduklari vakiflar, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarina göre, yeni kurulmus gibi isletilmek istenmektedir.
TBMM gündemindeki tasari ile;Lozan Anlasmasi ve Atatürk Döneminde çikarilan 2762 sayili Vakiflar Kanunu degistirilmeye çalisilmaktadir. 1935 yilinda çikarilan Vakiflar Kanununun 44. maddesine göre; cemaat vakiflarindan en az 15 yildan beri tasarruflarinda oldugu belgeleriyle ispat edilmek kaydiyla mallarinin listesi istenmis, beyanname vermek için 3 aylik kesin süre taninmistir. Bu kanuna göre Cemaat Vakiflari ancak 1936 yilinda verdikleri beyannamelerinde belirtilen mülklerin tasarruf yetkisine haizdirler. Kisaca Cemaat Vakiflarinin mal edinebilecekleri tarih 1920 olarak belirlenmistir.
Yine, 1974 yilinda Yargitay Hukuk Genel Kurulu Karari ile Cemaat Vakiflarinin 1936 yilinda verdikleri mal bildirimlerini gösteren beyannameler" vakifname" olarak kabul edilmistir.
Olayin gözden kaçirilmamasi gereken diger bir yönü de Azinlik vakiflarinin mesruiyetinin Lozan Anlasmasinin temeli Mütekabiliyet esasina dayandirilmak istenmesidir.
Simdi ülkeyi yöneten, bu kanunun çikmasi için oy verenlere sormak istiyoruz; Bati Trakya da yasayan Türkler, Lozan Anlasmasinin kendilerine tanidigi haklar geregi, kendi kimlikleri ile yasama, mal mülk edinme ve bunlari istedikleri gibi yönetme, yönlendirme, yurt disinda ( yani Türkiyede) benzeri vakiflar veya sube kurabilme hakkina sahipler mi? Türkiyeyi vakif yasasi çikarmaya zorlayan AB ve ABD neden madalyonun bu yüzünü görmezlikten geliyor? Onlarin görmedigi veya görmek istemedigini siz Türk Milleti tarafindan seçilen Milletvekilleri olarak neden görmüyorsunuz?
Tasari metnine baktigimizda ibretle su gerçeklerle karsilasmaktayiz; Vakif yöneticilerinin yaptiklari bilinçli yanlislarin cezasi, yöneticilerinin görevden alinmasi olmasi gerekirken, simdi islem ve fiiller para cezasina çevrilmektedir.
Hiçbir makam ve mevkiden izin almadan; mal edinmeleri, Uluslar arasi isbirligi yapabilmelerinin, üst kurulus kurabildikleri gibi istedikleri üst kurulusa üye olmalari saglanmistir. Bu da yetmemis ve gelir saglamak amaciyla istedikleri gibi isletmeler kurmalarina imkan verilmektedir. Bu vakiflara idari kararlarla verilen mal-mülk yetmemis gibi, yapilacak bu degisiklikle, dünyanin dört bir tarafindan elde edecekleri sinirsiz yardimlarla, sinirlar çizebilme gücüne kavusabilme imkani sunulmaktadir.
En önemli konulardan biri ise vakiflar arasinda mal degisiminin önünün açilmasidir. Azinlik vakfi olarak tanimlanmis olan 161 vakfin bu anlamda neler yapabilecegini nedenli güçlü hale gelebilecegini izaha bile gerek yoktur.
Akil almaz bir diger husus ise yabancilarin vakiflarda görev alabilmelerinin önünün açilmasidir. Acaba bu Rum Ortodoks kilisesinde Bartholomeosun ekümenik hayallerini gerçeklestirmek için dünyanin çesitli yerlerinden papazlari yönetime katma projesine destek olmak için mi yapilmaktadir?
Çikarilmak istenen 5555 sayili vakiflar kanunu, Anayasamizin degistirilemez degistirilmesi dahi teklif edilemez maddeleri kadar, devletimiz bekasi için önemlidir. Toplumsal ihtiyaçlarimiz disinda kalan bu yasa tasarisi ile; ülkemizin üniter yapisi tehlikeye düsürülecegi gibi, Türk Milletinin tarih sayfasina gömdügü olusumlar tekrar gündeme getirilecek ve bu taleplerin ardi arkasi kesilmeyecektir. Yabancilarin misyonerlik faaliyetlerine kurumsal bir kimlik kazandirilmasi kesinlik kazanacaktir.
Türk Milleti tarihte bu olusumlarin acilarini görmüs ve çözüm yollarini bulmakta güçlük çekmemistir. Bundan sonra da çekmeyecektir.

Paylaş

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol