TÜRK BILGESI YUSUF HAS HACIP HALKI NASIL TANITIYORDU

Osmanli'da halk Padisahin kullari idi. Millet yoktu, ümmet vardi. Mülk Padisahindi. Yani Osmanlilarda "En Büyük toprak sahibi Padisah idi. Padisahdan sonra büyük topraklara sahip Basbakanlar, Bakanlar, yüksek makam sahibi memurlar, bölge valileri, Sancakbeyleri ve süvari komutanlari yani silahli askerler gelirdi.
Padisah çocuklarinin da genis topraklari vardi. Padisah kimi ödüllendirmek isterse ona topraklarinin en güzel yerlerini Arpalik olarak verirdi.
Görülüyor ki bu paylasimda halk yoktur. Padisahin topraklarini isleyenler köylüydü. Köylülük Osmanli'dan cumhuriyete devredilmistir. Köylü, çiftçi, ve halk Mustafa Kemal tarafindan anilmis, O'nunla gündeme gelmistir.
Ortaasyali Türk Bilgesi Yusuf Has Hacip'e göre "Halk günü yasayan insandir. Gözleri ile düsünür. Kendisine bir bardak çay ikram edeni herkesten iyi ve üstün görür."
Yalniz halk bu kadarla anlatilan degildir. Halk, toplumun içinde kendisini halktan biri gibi görenlerden olusan bir kesimdir. Halki olusturanlar köylüler, çiftçiler, esnaf ve sanatkârlar, isçiler ve kendisini halk gibi görenlerdir. Mustafa Kemal ulusun temelini ve çogunlugunu olusturan bu kesime verilecek hizmeti HALKÇILIK ILKESI'ne baglamistir. Kurdugu ve kurdurdugu hükümetleri de HALK HÜKÜMETI, HALK IDARESI olarak vasiflandirmistir. Halkevi ve Halkodalari'ni halki bilgilendirecek, Halk-Aydin beraberligini saglayacak, Halk Kültürünü isleyip gelistirecek kuruluslar olarak görmüstür. Halkevlerinin yaptigi bir çesit HALK EÄzITIMI idi.
Halk yüzyil önce bir fikir ve bir ülkü olarak düsünülen, Ziya Gökalp tarafindan üzerinde çalisilan bir düsünce idi. HALKA DOÄzRU biçiminde ifade edilmisti. Yani halki sahsen tanimasak, bilmesek, köyünü görmesek de Halk vardir ve ona gitmek gerekirdi. Fakat Cumhuriyetin ilanina kadar köye gidenler vergi toplayanlardi.
Halka, ayagi çarikli, basi kasketli, beli kusakli, eli nasirli insanlara nasil gidilecektir? Din imami köye götürmüs, caminin içine koymustur. Ama köye ögretmeni kim gönderecektir? Okulu kim yapacaktir? Onu cumhuriyet çözmüstür. Halk Idaresi, Halk Hükümetleri yapacaktir. Sonra, köye sofraya oturmak için gidilmeyecektir. "Ekende yok, biçende yok, yemede ortak Osmanli" gibi halkin sofrasina oturulmayacaktir. Köye, halka bir Ayet gibi (Din emri) gibi de gidilmiyecektir. Aksine, köyden bir Ayet gibi çikilacaktir. Yani köy ne istiyorsa, halk neye ihtiyaç duyuyorsa Halk Hükümeti onu yapacaktir. Islam'da imamlik (Imamat) olmadigi için imam isini halk kendisi halledecektir. Imami cemaatin en tecrübeli, en bilgili olanlarin içinden seçecektir. 1960'li yillarin basina kadar bu böyle olmustur. Imamlar 1960'li yillarda memur yapilmislardir. Böylece halka namaz niyaz ögretenler parali olmuslardir. Parali (Maasli) imamlar siyasetçilerle birlikte dini devletin içine tasimislar, devletin çatisi altina sokmuslardir.
Bir gerçegi bu vesileyle söylemekte, bilmeyenlerin bilmesinde yarar vardir. Türk halki okumus insani, 1900'lü yillardan sonra görmüstür. AYDIN INSAN'i yani MÜNEVVER KISI'yi ise Cumhuriyet Dönemi'nde tanimistir. Aydin olarak tanidigi insan ise ögretmen olmustur. Bu nedenle ögretmen halk içinde Eli Öpülesi bir kisi olmustur. Fakat 1946 yilindan sonra baslayan çok partili hayat ögretmenin yipranmasi sürecini baslatmis, 1950'den sonra da onu tahtindan indirmistir. Bugün ögretmenle halkin arasi mesafelidir. Bugün halkin tuttugu adam politikacidir. Memur amirine, kaymakam ve vali partiye sikayet edilecek cumhuriyet yöneticileridir.
Halk bir çesit emekçi yani çalisan insan oldugu için onun sesi tarihte "Halkin Sesi" gibi kabul edilmistir. Meshur ifade sekliyle, HALKIN SESI HAKKIN SESI'dir. 1789 yilinda Fransa'da meydana gelen ihtilalde halka "Ekmek yoksa pasta yiyin" diyen yöneticiler sonunda halkin kurbani olmuslardir.
Toplumbilimciler (Sosyologlar) Türk halkinin FAYDACI (Pragmatist) oldugunu, sözlü bilgiye itibar ettigini, okumus insanlara süpheli baktigini, kendisine benzemeyenlere mesafeli oldugunu, sagduyusu ile hareket ettigini, içinden hesapli yasadigini söylerler. Tarihte en çok Peygamberi, Mustafa Kemal'i, 1950'de Basbakan Adnan Menderes'i sevmistir. Süleyman Demirel'i Parti Genel Baskanliginda, basbakanlikta ve Çankaya'da kendisi gibi, kendi kültürünü temsil eden biri gibi görmüstür. Gerçi 1940'li yillarda Basbakan Sükrü Saraçoglu "Ben Ödemiste bir saracin ogluyum" demis, halktan bir insan oldugunu söylemis ise de Süleyman Demirel kadar Çoban sülü olamamistir. Ödemisli Sükrü (Saraçoglu) olarak kalmistir. Halk, simdikileri ise isimlendirmemistir. Onlara dinciler, dini kullanan siyasetçiler gözüyle bakmaktadir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol