TRAKYALILAR'DAKI YIKIM GELISIMLERI

Türkiye'yin son demokratik kalelerinden Trakya insaninda 2004 itibariyla hizli bir çarpik ideoloji görünümlü sapis yapilanmakta.
Meyledilen partilerin gerçekte yeterli dindar veya ulusalci olup olmadigi tartisilir.
Zira, Türk demokratik yasaminda milliyetçilik rolünü partisel olarak üstlenen zümre daima yerel ve uluslar arasi düzeyde hep mâlûm yerlerde boy göstermektedirler.
Bunu sevinerek ve göbek atarak yazmiyorum. Gerçekten ulusal degerlere önem veren insanlar, keske vatanperverlige zarar verecek bir takim olusumlarin, bir takim çikmazlarin içinde hiçbir biçimde bulunmasalar. Yoksa, akli basinda bir insanin vatanini, topragini, bayragini, insanini ve insanligi sevmesinden daha hakli, daha güzel ne olabilir ki!
Uhrevî düsünce temsilciligi yapan partilerin elemanlari ve yan kuruluslari ise gerçekte dinselligin, dinsel görüntünün altinda, savunduklari ve iddia ettikleri görüntünün aksine davranis biçiminde yasamakta ve yayginlasmaktadir. Hani, gerçek islâm anlayisinin dogruluktan ayrilmamak, Allah korkusu duymak, o korku sayesinde haram yememek, baskasinin hakkina tecavüzde bulunmamak, baskalarinin hakkini çalmamak, hiçbir biçimde kötülüklerin ve yolsuzluklarin yaninda, arkasinda, önünde, içinde olmamak gibi temel ve öncelikli hedefler vardir ya...
Oysa bu kisveye bürünmüs insanlarin, geçmiste ve günümüzde bulundugunu hatta bu tür olumsuz hareketleri yönlendirdigini, liderligini yapmakta oldugunu artik kis uykusundaki kaplumbagalar bile bilmektedir.
Peki, Trakya-Rumeli insaninin bu tür akimlarin içine hizla kaymasini nasil açiklamali ve anlatmaliyiz? Elbet bunun bir açiklamasi olmasi gerekir. Onlarca yil boyunca cumhuriyet, çagdaslik ve laik anlayisin destekçisi, yandasi olagelen Trakya-Rumeli insanin son yillarda ve özellikle 2002 kasim seçimlerinden bu yana kesif bir biçimde bu çagdas ve arti degerlerin hilafina tavir koymasinin bir açilimi nedir?
Yani, Trakyali da mi uyandi artik, su akar çesmenin nimetinden yararlanacak kadar? Memleketin malinin deniz oldugunu Trakyali-Rumelili de mi algiladi?
Ben bildim bileli babam namaz kilar. Ama bildim bileli babam Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürkçü degerler disinda hiçbir zararli, yikici akima meyletmedi. Din adi altinda birilerine yaranip, onlardan avanta beklemedi. su an seksen yasindaki o onurlu adam, gidecekse eger cennete, öz kisiliginin, yüreginin, helal ekmeginin, emeginin ve tanriyla arasinda kurdugu tertemiz bagin yüzüsuyu hörmetine elde edecektir güzellikleri. Tamam, anladik; istanbul'daki Trakyali bir türlü ön plana çikamamis, bas olamamistir. Tamam, Türkiye genelinde de hep pasif roller verilmistir kendine. Meyve-sebze piyasasi, balikçilik piyasasi, minibüsçülük, otobüsçülük, ak para, kara para piyasasinda ve medyada, ve sanat çevresinde, sinema, müzik, turizm vs... gibi tüm temel birimlerde, yasamsal noktalarda hiçbir biçimde agirlikli ve yetkili rol almamistir. Olduysa da ufak tefek makamlarla yetinmistir. Bunun ötesinde hep iyi bir memur ve iyi bir isçi olarak kalmistir. Ulusal ve uluslar arasi çikar çevreleri tarafindan önemsenmemis, dikkate alinmamistir. Bu ve buna benzer handikaplari yenebilmek için Trakya-Rumeli insanini dindardan fazla dindar görünmeye, Arap'tan fazla Arap kültürünü sirtlayip götürmeye amade, Hitler'den daha fazla irkçi rolü oynamaya, milliyetçilik maskesini bu denli uluorta takmaya ne gibi etmenler itmis, zorlamis olabilir. Güneydogu'muzdaki olumsuzluklar diyorsaniz eger, onun da amaci zaten toplumda, özellikle Trakya gibi yerlerin insaninda bu panigi yaratmak degil midir?
Artik bu insanlarda ramazan ayinda oruç tutsa da tutmasa da en azindan toplum içinde oruçlu gibi görünmeye çalismak pek bir genel geçer olmustur.
Ramazan aylarinda, belirli bir yerde ve belirli bir zamanda toplanmasi gereken Trakyali insanlar, toplanti yerine artik bilinçli olarak gecikmeli geliyor ve teravih namazindan dolayi geciktigini söylüyor. Yakin çevresine bu gecikmeyi, randevusunu geciktirmeyi adeta arti bir davranis olarak, böbürlenerek anlatmaya, ima etmeye çalisiyor. Randevusuna geç gelisinin böyle bir nedenden ötürü çok kutlanmasi gereken sahane bir hareket oldugunu empoze etmeye ugrasiyor ve yakin çevresinden de, sahte de olsa aferin aliyor. Böylece karsilikli olarak bu insanlar görev ve sorumluluklarini yerine getirmeyisi adeta kutluyorlar. Olumsuzu, olumsuzlugu yararli, olumlu bir davranismis gibi ortaya seriyorlar.
Muhabbete koyulduklarinda yurt genelindeki cami ve kutsal mekânlara kafile gezileri düzenlemekten söz edip, buna çevrelerini tesvik etmenin yolunu yöntemini yorumluyorlar. Oysa bu insanlar düne kadar Atatürk'ün hemsehrisiydiler ve bununla ayricalikli bir övünç içinde yasadiklarini ima ve beyan ederlerdi. Günümüzde Trakya-Rumeli insani için artik Atatürk'ün hemsehrisi olmak, Atatürk'ün kendilerinin hemsehrisi olusuyla sevinmek ve övünmek gibi bir endiseleri, arzulari kalmamis. Saatlerce konussalar Atatürk'e iliskin bir tek sözcük çikmiyor agizlarindan.
Trakya - Rumeli insanindaki Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk ilkeleri tersine olusan bu gelisimlere tanik oldukça ürperiyorum.
Karanlik düsler duru uykularimi delik desik ediyor. Uykusuz geceler, huzursuz gündüzler, beynimde olumsuz, itici çigliklar olusturuyor.
Bizi ulusça üzecek, Atatürk ve Kuvva-i Milliyeciler'in kemiklerini sizlatacak o ugursuz günler dilerim yalnizca kötü bir düs olmakla kalir.
Dilerim hiç gelmez

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol