TRAKYA’DA ÖYKÜSÜ BİTMEYEN SAVAŞ (6)

BULGARLAR ÇATALCA’DA YENİLİYORLAR
Kırklareli ve Lüleburgaz bozgunlarından sonra İttihat ve Terakki’nin önde gelen bazı siyasileri memleketi terketmişler, Paris ve Londra’ya kaçmışlardı. Batı Cephesinde Ali Rıza Paşa Komutasındaki III. Ordu Komanova ve Manastır’da yenilmiş, cephe tamamen çökmüştü. Selanik’de göz hapsinde bulunan Abdülhamit düşman eline düşmesin diye İstanbul’a getirilmişti. Yanındakilere, Trablus, Bingazi ve Kırklareli-Lüleburgaz bozgunlarını ima ederek: “Bir yılda iki yenilgi çok değilmi” diye soruyordu. Abdülhamit, kendi dönemindeki koşullar nedeniyle ordunun yenildiğini bilmezlikten geliyordu.
Çatalca Savunma Hattını kolayca aşacağını, İstanbul’u ele geçireceğini zanneden Bulgarlar ilk yoklama ateşinden sonra Osmanlı siperlerini kuvvetli bir topçu ateşi altına aldılar. Osmanlı Ordusu bu ateşe şiddetli karşılık verdi. Bulgarlar beklemedikleri bir karşı koyma ile karşılamışlardı. Her saldırışta büyük kayıplar veriyor ve Bulgar Ordusu eriyordu. Türk askeri şaheser bir savunma yapıyor, düşmanı perişan ediyordu.
Çatalca’da o kadar şiddetli bir savaş cereyan etti ki her iki tarafta çok sayıda kayıp verdi. Özellikle Bulgarların kaybı daha fazla idi. Mahmudiye ve Mahmut Paşa Tabyaları ile Karacalı sırtlarını savunan tabyaya saldıran Bulgarlar, Türk topçusunun kahredici ateşi altında eriyip gittiler. Bu şiddetli savaş üç gün devam etti. Bulgarlar Çatalca Savunma Hattını aşamıyacaklarını anlamış gibiydiler. Bulgarların bu zor durumunda Osmanlı Hükümeti mütareke tekliflerinde bulundu. Bulgarlar daha fazla kayıp vermemek için Osmanlı Hükümetinin bu teklifini kabul ettiler. Nazım Paşa’nın karargah vagonunda mütareke antlaşmasını imza ettiler. Artık Balkan Savaşının kaderi yeni bir yön alıyordu. O sıra savaşı izlemiş bulunan Fransız gazetecilerden Stephane Lausanne, Çatalca Savunması hakkındaki izlenimlerini şöyle dile getiriyordu:
“Türkler meydan savaşları için çok kötü bir ordu yetiştirmiş, ama müstahkem mevkilerin savunması için şaşılacak bir askere sahip olduğunu göstermiştir. Şunu da akıldan çıkarmamalı: Bir ulus, galip tarafından gırtlağına basılmadıkça yenik sayılmaz. Bir ulus, başka bir ulusla savaşırken hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamalıdır. Tersine, son dakikaya kadar üstün geleceğine inanmalıdır. Bir an gelip de kırılmayacak hiçbir saldırı, giderilmeyecek hiçbir kesiklik yoktur”
Fransız gazetecinin Türklerin meydan savaşları için asker yetiştiremedikleri yolundaki yargısı yanlıştır. Türk askerinin şu veya bu savaşı yapar diye bağlı olduğu bir kural yoktur.
DEVAM EDECEK...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol