TRAKYA VE BALKANLAR SAVAŞ İÇİNDE
Balkanlardaki siyasi ve askeri ittifak karşısında Osmanlı Devleti 30 Eylül 1912'de Seferberlik ilan etti. 8 Ekim'de de Karadağ, yüzyıllarca egemenliği altında yaşadığı Osmanlı Devletine savaş ilan etti. Osmanlı Devleti bunun "İçişlerine karışma gerekçesi sayarak", 18 Ekim'de Balkan ülkelerine savaş açtı.
Balkanları bir "Barut Fıçısı" duruma getiren emperyalist güçlerin amacı Türkleri Avrupa'dan "Tasfiye" etmekti. Yüzyıllardan beri Avrupa tezgahlarında işlenen politika bu idi. Kabaran hırslar, gem almayan istekler Balkanları, Trakya'yı ateşe vermekte bir sakınca görmüyordu. Avrupa'nın büyük ülkeleri de Balkanlar'da bir "Statüko değişikliğine karşı olduklarını açıklamak suretiyle Babıali'yi uyutuyordu.
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşına hazır değildi. Şundan dolayı ki, imparatorlukta sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel birlik yoktu. Katlar ve ırklar arasında büyük farklar vardı. Bu sıra Balkanlar'da "3 milyon Türk'e karşı, 3.5 milyon Sırp, Bulgar, Romen, Yahudi, Rum ve Kıpti" bulunuyordu. Ordu İttihat - İtilafçı diye ikiye ayrılmıştı. Disiplini bozuktu. Siyaset çamuruna bulaşmıştı. Savaşı isteyenler kadar istemeyenler de vardı. İşin garibi, Başkumandan Ahmet İzzet Paşa, Yemen'deydi. Ne büyük imparatorluk topluluğunda ve ne de ordu da ruh ve moral sağlığı yoktu. Toplum gibi ordu da eğitimsizdi. Ulaşım ve haberleşme olanakları yetersizdi. Hatta Babıali bir savaş planından bile yoksundu. Hintli Doç. Dr. Faroz Ahmet'in dediği gibi, "yeni düşmanlarla yeni bir alanda savaşmak için ordu maddi ve manevi olarak hazır değildi. Makedonya'da bir savaş çıktığında burada uygulanacak planlar elde mevcut değildi. Ordu örgütlenmemişti."
Hiç kuşkusuz, tarihte her savaş "Zafer"le sonuçlanmamıştı. Çünkü her savaşın bir riski, bir düşmanı vardır. Düşman kendisiyle çarpışanın isteklerine göre hareket etmez. "Ama buna rağmen ordular düşman üstüne bir "Zafer" ve "Şeref" elde etmek için gönderilirler. Osmanlı Ordusu da Balkan Orduları üstüne bu amaçla gönderildi. Ancak Babıali savaşın en basit kuralını yerine getiremedi. Ne seferberlik tamamlandı, ne asker cephelere gönderilebildi, ne de iaşe, donatım yapılabildi. Hiçbir şey hiçbir zaman yerine ulaştırılamadı. Savaş başladığında trenler Anadolu'dan asker taşıyordu. İstanbul - Edirne Demiryolu Hattında çalışan trenler Çorlu, Muratlı, Lüleburgaz, Babaeski, Kırklareli ve Edirne istasyonlarına on binlerce yedek asker boşaltıyordu. "Asya'dan Avrupa'ya sevk edilen bu askerlerin sırtlarında savaşacak silahları vardı fakat torbalarında ekmekleri yoktu."
BAŞKUMANDAN YEMEN'DE ORDULAR RUMELİ'DE
Balkan Savaşı başlayacağı sıra Başkumandan Ahmet İzzet Paşa, Yemen İsyanını bastırmaya gitmişti. Yerine Hadi Paşa vekalet ediyordu. "Hadi Paşa, savaşı önce kendi ruhunda yitirmiş" bir komutandı. Harbiye Nazırı Nazım Paşa ise, bir "hayalprest"ti. Şundan dolayı ki, ordunun koşullarını bilmiyordu.
Osmanlı Orduları Batı ve Doğu Rumeli'de olmak üzere iki cephede savaşa girdi. Abdullah Paşa Komutasında Doğu Cephesini tutan II.Ordu Bulgarlara karşı, Dimetoka - Kırklareli Hattına yerleşmişti. Ali Rıza Paşa komutasındaki Ordu ise, Sırp, Bulgar (Selanik - Manastır) yöresinde Batı Cephesini tutuyordu.
Osmanlı Orduları Batı ve Doğu Cephelerinde savaş düzenine girdiklerinde seferberliğin tamamlanması için en az bir haftaya ihtiyaç vardı. Ve Osmanlı Devleti bu savaşa "ASKER, ZAMAN ve DİSİPLİN" faktörlerini iyi değerlendirmeden girdi. Ayrıca imparatorluk sınırları içinde anarşi vardı. Oysa "anarşi" yıkılışın habercisidir."
Savaş sırasında Abdullah Paşa Komutasındaki II. Ordu, Meriç'in Batısından itibaren Kırklareli'nin kuzey doğusuna kadar 55 - 60 km.'lik bir cephe üzerine mevzilenmişti. 200.000 kişilik olan bu ordunun 3. Kolordusu Kırklareli’nde, 4. Kolordu Babaeski - Kırklareli - Havsa arasında, 2. kolordu ise Babaeski'nin Karahalil köyünde bulunuyordu.
DEVAM EDECEK
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol