TRAKYA’DA ÖYKÜSÜ BİTMEYEN SAVAŞ

BALKAN HARBİ VE BOZGUN
"93 Harbi" (1877 - 1878 Plevne Savaşı) sonunda Avrupa Devletlerinin rekabetleri ve çekingenlikleri, Almanya ve İngiltere'nin esirgemedikleri himaye sayesinde Osmanlı Devleti buhranı atlattı. "Fakat bu yıkılışı durdurmadı. Balkan Ülkelerinin bir bir bağımsızlıklarını kazanmaları Osmanlı Devletinin zayıfladığını, bir şey yapacak durumda olmadığını açıkça belli etmişti. Fransa'nın Fası, İngiltere'nin Kıbrıs'ı alması, Almanya'nın Osmanlı Devleti üzerinde siyasi ve ekonomik nüfuzunu artırması Akdenizdeki Kuvvetler Dengesi'ni İtalya aleyhine bozmuştu. Bunun üzerine 1911 yılında İtalya, Osmanlı Devletinin Trablus, Bingazi topraklarına saldırıda bulundu. Osmanlı Devleti bu saldırıya karşılık verdi ise de başarılı olamadı. Zira bu sırada Balkanlar'da Savaş hazırlıkları, Yemen'de isyan vardı. Bu yüzden 15 Ekim 1912 yılında İtalya ile Uşi Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldık. Bu antlaşma ile Trablus, Bingazi, Rodos ve On İki Adalar elimizden çıkıyordu. Bundan iki gün sonra da Balkan Savaşı başladı.
"RUMELİ ŞAHANENİN ÖLÜMÜ"
BALKAN SAVAŞLARININ NEDENLERİ
"Trablus, Bingazi Savaşları Osmanlı İmparatorluğunun mali ve askeri kaynaklarını kurutmakla kalmamış, onu Balkan Devletleri karşısında zayıf düşürmüştü."Ülkenin iç yapısında sarsıntılar ve yaralar açmıştı. Öte yandan İttihat ve Terraki, yıllardan beri imparatorluk sınırları içinde estirdiği havanın, panislamist ve merkeziyetçi politikanın olumsuz sonuçlarının görmekle şaşkınlık içindeydi. Bu politikaya şiddetli bir muhalefet vardı. "İdari mekanizmanın üst kademesinde hüküm süren bozuk düzen ve karışıklıktan ordu büyük zarar görüyordu. Paşaların gözleri sadrazamlık makamındaydı ve bu nedenle birbirlerine destek olmuyorlardı." Ordunun içinde "HALASKAR ZABİTAN GRUBU" durumun "Kritik" olduğunu, ilerleme yolundan sapıldığı, yıkılışın yaklaştığı yolunda bildiriler yayınlıyorlardı, Babıali uyarılıyordu. Öte yandan politikacılar İngiliz, Fransız ve Alman taraftarlığı altında dağınık bir cephe görümünde idiler. O devrin ünlü siyaset adamlarından Kamil Paşa, "Osmanlı ülkesini taksim edilmeye maruz bir halde gördüğünü" söylüyordu. Politikacılar gaflet içindeydiler. Büyük fakat Yorgun Kabinenin Ermeni asıllı Dışişleri Bakanı Noradonkiyan Efendi, "Balkanlarda Devleti Osmaniye aleyhine hiçbir tehlike melhuz değildir" derken gerçeği görmüyordu. Babıali'nin Sofya Sefiri Asım Bey ise "Balkanlar'dan imanım kadar eminim" diyordu. Balkanlar savaş hazırlığında, İstanbul sokaklarında nümayişçiler "Harb isteriz" diye bağırmakta, öte yandan Babıali Trakya'da savaşkan 80.000 askeri terhis etmektedir. İşin daha acı olan yanı, Osmanlı Devletinin kontrolü altındaki Selanik üzerinden Sırbistan'a silah sevkiyatı yapılmaktadır.
Rusya, Bosna - Hersek'in Avusturya tarafından ilhakını, Avusturya - Macaristan ve Almanya tarafından küçük düşürülmeyi hiçbir zaman hazmedemedi. Bunun için Balkanlar'da nüfuzunu yerleştirmek, Osmanlı İmparatorluğunun zayıflatmak, Avusturya'nın Sırbistan aleyhine hazırladığı projelerine sed çekmek ve Küçük Asyada yayılma projelerini engellemek suretiyle Almanya'ya karşılık vermek istedi." Bu maksatla Belgrat, Sofya, Karadağ ve Atina'nın kendi aralarında birleşmelerini önerdi. Bu ülkeler de 1912 yılının Mart ve Mayıs ayları içinde anlaştılar. Yalnız ne var ki Romanya Balkanlar'da "Büyük Bulgaristan" istemiyordu. Yunanistan İtalyadan endişe ediyordu. Avusturya - Macaristan'ın Akdeniz'e inmesinden korkuyordu. Tüm bu nedenler "Ehlisalip Cephesi" kurulmasına yetti.                                                

DEVAM EDECEK...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol