Trakya Dag Köyleri projesi dahilinde bir dizi konferanslar, çalismalar yapila geliyor. Sonuncusu, 10-11 eylül 2009 günleri Istanbul'da, Istanbul Ticaret Üniversitesi yerleskesinde yapiliyor.
10 eylül Persembe günü toplantiya birazcik gecikmeli katildim.
Kürsüde biri konusma yapiyor. Tarimin son bes yilda pozitif büyüdügünü söylüyor. "Bu yil yine pozitif büyüme oldu," diyor.
Bu isleri, Türkiye'deki tarim ve hayvanciligin hali pür melalini bilmeyen, bu islerden bihaber, siradan birisi konusuyordur diye, ilk firsatta kayitsizca dinlemekteydim.
Bir de baktim, tarim ve hayvancilik bakani Mehdi Eker'mis konusan. Irkildim. Siradan insanlarin, bilir bilmez konusmasina insan daha bir tahammül ediyor da… Bir devlet yetkilisinin, hükümet üyesi bir insanin, topluma gerçek disi bilgiler vermesi nasil da amiyane, nasil da etik disi geliyor insana…
Türkiye, bugdayda gen merkezi ülkelerden birisiymis. Koca yazi köyde geçirdim, köylüyle evire çevire muhabbetlestik. Genleri degistirilmis bugday tohumunun Israil'den geldigini, ellerinde baska seçenek olmadigini dinledim durdum yaz boyunca.
"Tohumun genleriyle oynanmamistir. Bunu söyleyenler gerçek disi seyler söylüyorlar!" dedi bakan. Oysa köylü, kendi karpuzunun çekirdegini, domatesin çekirdegini, ürettikleri bugdayi, gündöndüyü tohumluk olarak kullanamadiklarini her firsatta dile getiriyor.
"Türkiye, dünyadaki üç tane gen kesisim noktasinda bulunuyor," dedi. Yani, üç tane noktanin ortasinda, kendi tohumunu üretemeyen, elde edemeyen, baskalarina muhtaç, onlarin eline bakan, tohumlugunu onlardan almak zorunda olan bir ülke. Üç tane sevgilinin arasinda bir türlü evlenmeye ortam yakalayamayan müzmin bekâr misali.
Dünyanin çok önemli merkezlerine kolayca ulasim saglayabilecek bir durumda imis Türkiye. Yani hepsinden hemen satin alabilecek bir durumda. Yani, bu ulasim kolayligi ancak almayi saglar, satmayi degil. Çünkü, üretmiyor ki satsin.
Bizde sulu tarim ortami ne yazik ki zayif. Yagislar düzensiz. Bir bakiyoruz aylarca yagmur yok, bir de bakiyoruz sel almis götürmüs. Sulama tesislerimiz yetersiz. Sulanan arazi az, isletmelerimiz küçük.
Bakan, kendinden söz ediyor. Geçmisinden. "Benim ilim Diyarbakir," diyor. "Ben Diyarbakirliyim." Böylece, Kürt Açilimi'nin bir ayagi tamamlanmis oluyor. Demek ki Kürt bakanlarimiz var. Demek ki Kürt olmak, bakan olmayi engellemiyormus. Kürt olmak basbakan olmayi da, cumhurbaskani olmayi da, Maliye Bakani, Egitim Bakani, Içisleri Bakani hatta Savunma Bakin vesaireyi engellemiyor sekil 60'ta görüldügü gibi. Uzun yillardir tarim ve hayvanciligin her kademesinde, çok önemli mevkilerde, etkili ve yetkili olarak bulundugunu anlatiyor. Her kademede bulunmus.
Bugün ülkemizin tarim ve hayvanciligi kimlerin sayesinde bu durumlara düsmüs, anlasiliyor. Öyleyse, otuz küsur yildir tarim ve hayvanciligin hemen hemen her kademesinde bulunarak durumu buralara düsürmüs olanlardan birini sonunda bu bakanligin basina getirirsin, olur biter. Tam isabet. Bu tabloya bakan olarak bu kisi yakisiyor.
"Tarima stratejik yaklasildi!" diyor bakan. Tarimi bu denli yetersiz, çaresiz, basiretsiz, bu denli acikli duruma getirmek için çok çaba sarf edilmis demek ki. "Bu çalismalarimiz sürüyor!" diye de ekledi. Acaba ülkemizde tarim ve hayvanciligin basina daha neler gelecek?
"Bütün köylüler çiftçidir sözü yanlistir. Bütün köylüler köylüdür. Çiftçi baska seydir," dedi. Küçük çapta tarim yapan köylü kismisini kesip atti anlayacaginiz. Yani, Trakya'da büyük toprak sahibi yok zaten. Toprak agasi filan hani. Onlar, bu anlayisa göre çiftçi miftçi sayilmaz. Çiftçi sayilmak için büyük toprak agasi olmak gerekir. Bu duruma göre benim babam altmis yil bosuna ugrasmis bu islerle!
"Üretici deyip geçmeyin. Her üretici iyi ürün elde etmiyor. Kimisi son derece yetersiz, bozuk ürün elde ediyor. Hiç kimse kusura bakmasin. Senin hatanin bedelini topluma ödetemeyiz," dedi. Iyi de… Sözde, üreticinin hatasinin bedelini topluma ödetmek istemeyenlerin hatalarinin bedelini, bedellerini ülke insani ödüyor, ülke ödüyor. Bu nasil olacak?
"Bugday üretimi kaliteye bindi. Türkiye bugday satmiyor tamam, aliyor ama bunu un yapiyor, un ve un ürünleri olarak disari satiyor. Bunu halk anlamiyor. Çünkü bu alan politik ve popülist bir alan," dedi. Bu halk çok seyi anliyor, bu hükümetin kerametlerini öyle çok anliyor ve bilmem kaç seçimdir bunlari oya boguyor da… Bunu neden anlamiyor acaba?
"Çiftçimize, hayvan üreticimize hibe destek veriyoruz," dedi. Hibe destek dedigi, aniz destegi gibi... Oysa bu destekler kalksa da üreticiye ürettiginin hakki, ürününün karsiligi tam olarak verilse. Bugdayin kilo fiyati bir bardak çaydan düsük olmasa. Süt ha keza…
tarimsal ve hayvansal ilaç firmalarinin rast gele kuruldugunu, bunun da sakincalarini anlatti, zararlarini tespit ettiklerini söyledi. "Sadece parasi olan, ilaç bayii olamayacak. Buna bir takim standartlar getirdik. Yeterlilik belgesi, bilgi, beceri, ticari ehliyeti hak edebilmek gibi…" Sunu anladim bundan: Bizim istedigimiz, uygun gördügümüz, bize yakin insanlar yani bizimkiler bu ise hak kazanabilir ancak. Bizden olmayan avucunu yalar… Pek çok alanda oldugu gibi.
"Kirsaldaki gençlere çesitli is ve beceri alanlari, kirsal kalkinma imkânlari yarattik," dedi de… Kirsalda genç kalip kalmadigini söylemedi.
Bir de "Hibrit tohum" ve "GDO Tohum" fasli gelip geçti. Yani, genleriyle oynanmis tohumlar.
Bunu ayrica yazayim isterseniz!
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol