TAKINTI

Mevsimlerden yazdi ve aylardan temmuzdu. Sonlarina yaklasiliyordu kendimi en son animsadigimda. Ordan beri geçemedim bir türlü her nedense.
O aksamdan beri tükenmis gibiyim adeta. O günden beri zirvaliyorum. Ondandir siradan serseriliklere dalip dalip gidisim. Ondandir gençlik günlerimden ve eski sevdalardan zamansiz dem vurusum. Eski sevdalarin kiyilarinda gezinip, kuytularinda soluklanisim ondandir. Yoksa ne yüregim dumura ugradi, ne beynim!
Nereye baksam, o noktada takili kaliyorum. O aksamda, o gecede.
Kirda, mese agacinin dalinda, yesilden caymis, rengi hafifçe sariya kaymis bir yaprak görsem, bendeki umutsuzlugun süregenligi saniyorum. Nedenini o aksamdan, o geceden biliyorum.
TV'den sarki türkü dinlerken, sarkicinin, türkücünün surati bana hep o geceyi haykiriyor. Bahçemizdeki gül, zurna çiçegi hatta feslegenler ve bagdaki üzüm, kavun karpuz, hep o geceye kokuyor.
Kirda yaydigim, evde yemledigim kuzularin gözleri o geceye dair bakisiyorlar. Her biri o geceyi andiriyor. Meleyislerinde bile sanki o geceyi haykiriyorlar.
Kus gribi faslinin ertesinde canini sag olarak koruyabilen gork tavuk, her yekindiginde sanki o geceyi gorkluyor zamanli zamansiz.
Pesindeki civcivlerin cikciklerinde hep ayni terane. Sanki bikmadan usanmadan o geceyi ciklesiyorlar.
Tavuklar yumurta yaptiktan sonra firliyorlar folluktan, o geceyi gidakliyor.
Horoz, sabahin köründe basliyor o geceyi haykirmaya ve gün boyu hep o geceyi ü'ürülüyor.
Kisacasi, tüm evrende cümle mahlûkat, hiç isleri güçleri kalmamis gibi, hep o geceden dem vuruyorlar.
Babam, o günden beri umutsuz ve nispeten suskun. Tipki Karaçam gibi.
Pigizciler o günden beri hep sarhos.
Küfürbazlarin agzi kapanmak bilmiyor. Ta ki birileri onlara "halkin özgür iradesi"ni animsatana kadar.
Bu unsur animsatildiginda, bir tür sususlari var ki, degmeyin gitsin. Bin isyandan yüz bin beter.
Okeyciler, uymayan tasi öyle bir firlatiyor ki o geceden sonra, seyre deger. Anlatmakla tanimlanamaz.
O geceden veya ertesi sabahtan bu yana sanki kalem tutulmasina yakalandim.
Günes tutulmasini izlemistim birkaç kere. Siz de izlemissinizdir, bilirsiniz. Çiplak gözle bakmamamizi önermislerdi hani.
Ay tutulmasini da animsar misiniz?
Peki, kalem tutulmasi nasil bir seydir? Su benim düstügüm girdap gibi mi?
Patinaj yapiyor kalemim.
Beynim sanki dalip gitti onarimsiz enkaza. Bir yikintinin altinda debelenip duruyor duygularim.
Onurumu örselenmis duyumsuyorum o geceden bu yana.
Duygularimi toparlayamiyorum.
Beynim, duygularim, bilincim, eski anilara, eski asklara, umutsuz sevdalara saplanip kaldi bu aralar. Anliyorum, sarilabilecegim tek teselli onlarda galiba.
Ahdediyorum, susacagim tamamen de.
Korkuyorum, bir daha toparlayamayacagim, toparlanamayacagim.
Demirleyecegim denizin tam da ortasina. Korkarim bir daha kalkis yapamayacagim.
Bocalayip duruyorum. Durdukça batiyorum.
Tükeniyorum adeta.
Takili kalmisim nedense o gecede.
Ne biçim bir illetse.
Ondandir, bu günler asiri saçmaliyorum.
Yakismiyor bana.
Yakistiramiyorum kendime bu kadarini da.
Öyleyse, yekinmek, yekinip dogrulmak, dogrulup kalkmak gerek. Kalkip yürümek, hatta kosmak gerek.
Çöktüyse gönlün surlari, onu onarmak için.
Gerekirse bir çakil tanesi olmak gerek.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol