"Sularimizin kaderini diger dünya haklari ile birlikte belirleyelim"

Türkiye Irak ve Suriyeyi kat eden Firat ve Dicle nehir havzalarinda yasayan halklarin; Ren, Elbe, Tuna, Sen ve bütün Avrupa nehir havzalarinda yasayan halklara bir çagrida bulunan TMMOB, Kirklareli IKK Sekreteri Hüseyin Kahraman açiklamalarinda sunlari kaydetti; “Sevgili kardeslerimiz;

Bizler, Türkiye, Irak ve Suriye'de Firat ve Dicle nehirlerinin, suladigi topraklarda yüzyillardir suyu ve dogasi ile barisik yasayan halklar olarak tüm dünya nehirlerinin satisa çikarilmasina karsi çikiyor ve sizlere, sularimizin kaderini diger dünya haklari ile birlikte belirlemeyi öneriyoruz. Sizin de bildiginiz gibi, geçtigimiz hafta Türkiye Hükümeti Avrupa Birligi'nin Firat ve Dicle sularinin yönetimine dahil edildigini duyurdu.

Oysa, ayni Avrupa Birligi bütün üye devletlerin suyu özellestirmesini sart kosan 'Su Çerçeve Direktifi'nin tasarimcisidir. Italya parlamentosu, 19 Kasim 2009'da ülke sularinin özellestirilmesine olanak veren yasayi çikarmis; ilgili Bakan, bu yasanin 'AB su çerçeve direktifine uyumun kaçinilmaz bir sarti' oldugunu belirtmistir.

Türkiye ve AB'nin yani sira ABD ve Israil hükümetlerinin Firat ve Dicle basta olmak üzere bütün Avrupa ve dünya sulari üzerindeki oyunlari; bu sularin akisi üstünde belirleyici derecede kontrol sahibi olacak ve söz konusu devletler bu kontrolü, gerektiginde, komsularina karsi bir silah olarak kullanabilecektir.

Evet, bu oyunlara, emperyalist ABD ve Siyonist Israil devleti de dahildir. Bizler, DSI'nin 'temiz enerji kandirmacasi' ile duyurdugu Türkiye'de 1000'i askin HES basvurusunu tanimiyor, bu insaatlarda yaratilacagi iddia edilen istihdam ile akarsularimizin karsi karsiya getirilmesini reddediyoruz.

Çünkü toplumu yaniltan bu çagrilarin gerisinde halklarin ve canli yasamin temel gereksinimi suyun, bir piyasa mali haline getirilmesi oldugunu ve bu masallar ile akisina müdahale edilen akarsularin artik akamayacagini ve ondan yararlanan canlilara yasam kaynagi olamayacagini, ondan beslenen topragin kiraçlasacagini, tuzlanacagini ve giderek çöllesecegini biliyoruz.

Biz, halklar olarak, ikisinden birini degil hem suyumuzu hem asimizi talep ediyoruz.

 Iste bu yüzden sularin; silah olarak halklara döndürülmesine, Firat, Dicle, Ilisu, Munzur, Yesilirmak, Ikizdere, Papart, Hemsin basta olmak üzere Türkiye, Irak, Suriye, Avrupa ve dünyadaki diger nehirlerin sularini baska havzalara aktarmak için yapimi planlanan ve yapilmakta olan tüm HES (Hidroelektrik Santralar) ve ticari baraj uygulamalarina karsiyiz.

Bu nedenle, diyoruz ki:

Sularimizi ne AB, ne de Türkiye bürokratlari, kisaca 'su tüccarlari' yönetemez. Çünkü su, yalnizca insanlik için degil, canli ve cansiz tüm doga için vazgeçilmez dogal varliktir. Dogal bir varlik olan suyun kullanimi ve korunmasi ile ilgili kararlar ise  suyu bütün canli ve cansizlarin yararina kullanmaya devam etme iradesini gösterebilecek halklar tarafindan alinabilir.

 O halklar ki, ticari baraj ve HES'ler  ile akarsularin tutuklanisina ve sularin kendi havzalarinin disina tasinmasina karsi mücadelesini, sular özgürlesene kadar sürdürecektir ve ayni kararlilikla evlerine, tarlalarina zorla takilmaya çalisilan kontörlü (ön ödemeli) su sayaçlari da dahil su hizmetlerinin ticarilestirilmesine karsi mücadelesine de sonuna kadar devam edecektir.”

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol