Yeni egitim-ögretim yilinin baslangici nedeniyle bir açiklama yapan Egitim Is Kirklareli Temsilciligi Il Baskani Hayri Girgin, yeni egitim ögretim yilina yeni bir Bakan ve yeni sorunlarla baslayan egitimin büyük bir çikmazda oldugunu söyledi.
2011-2012 Egitim-Ögretim yilinin açilisi ile ilgili açiklamalarda bulunan Egitim Is Kirklareli Temsilciligi Il Baskani Hayri Girgin, egitim sistemindeki sorunlara degindi. "Ögretmen yetistirme ve ögretmen atamalari, yetersiz bütçe, ödeneksiz okullar, gerici kadrolasma, ögretmen ve derslik açiklari, yok sayilan sanat egitimi, günlük yasamdan uzak, ezberci ve eleyici egitim sistemi, bilimsellikten ve ulusal degerlerden yoksun müfredat programlari" gibi sorunlarin egitimin genel sorunlarini olusturdugunu kaydeden Girgin, "Bu sorunlar sarmalindaki egitim büyük bir çikmazdadir" dedi. Bu sorunlarin yani sira 652 sayili Kanun Hükmündeki Kararname (KHK) ile egitim sistemini temelden sarsan, Atatürk Ilke ve Devrimlerini, Cumhuriyetin kazanimlarini ortadan kaldiran, ulusal egitimi adeta dinamitleyen bir yasal düzenlemenin dayatildigini savunan Girgin, "652 sayili KHK ile egitim sistemimiz küresellesme adina kapitalist sistemin emrine sunulmaktadir" diye konustu.
Ögretmen statüsünü kaybediyor
Ögretmenin yetistirilmesi, istihdami, ekonomik durumu ve çalisma kosullarinin gün geçtikçe kötüye gitmekte oldugunu söyleyen Girgin, "Cumhuriyetin ilk yillarinda ekonomik ve sosyal statüsü en üst siralarda olan egitim çalisanlari, son yillarda yoksulluk sinirinin yarisina yakin bir ücretle açliga mahkûm edilmektedir. Yoksulluk sinirinin 3000 TL'ye dayandigi günümüzde egitim çalisanlari ortalama 1500 TL almaktadir. Egitim çalisanlarinin ücretlerini iyilestirmekle yükümlü olan siyasal iktidar ve Milli Egitim Bakani ögretmenleri, ek ders ücretlerini kaldirmakla tehdit etmektedir. Ayni Bakan, ögretmenlerin çalisma saatlerinin azligindan sikâyet ederek 08-17 mesaisi uygulamayi düsündügünü açiklamaktadir. Oysa dünyada egitim çalisanlari içinde en fazla çalisan, Türkiye'deki egitim emekçileridir. Ülkemizde ögretmenin yillik çalisma süresi 1832 saat iken, Bakanin örnek aldigi OECD ülkelerinde, bu süre 1652 saattir. Sayin Bakanimiz, açiklamalariyla kamuoyunu yaniltmaktadir" seklinde konustu.
Verdiklerini geri aliyorlar
Egitim çalisanlarina, Ocak'ta yüzde 4 + yüz de 4 oraninda ücret artisi veren Hükümetin, yilin ilk yarisindan sonra vergi dilimini yüzde 15'ten yüzde 20'ye çikararak yüzde 5'i geri aldigini belirten Girgin, bunu "Deli Dumrul" mantigi olarak niteleyerek, "Kasikla verip kepçeyle geri almaktir. Ayrica her egitim-ögretim yili basinda ögretmenlere ödenen egitime hazirlik tazminatinin, tüm egitim çalisanlarina memur ve hizmeti olarak ayirmadan ödenmesi talebimiz de görmezden gelinmektedir. Ögretmenleri kendi aralarinda bölen, çalisma barisini zedeleyen apoletlendirme (uzman ögretmen, basögretmen) sistemi, 1739 sayili Yasaya aykiridir. Bu Yasaya göre tüm ögretmenler uzmandir. Ayri bir uzmanlik sinavina tabi tutulmadan tüm ögretmenler uzman sayilmali, uzman ögretmen ücretinden yararlandirilmalidir" ifadelerini kullandi.
Özür grubu atamalarinin yilda bir kez yaz aylarinda yapilmasinin, "ailenin bütünlük ilkesine, anayasaya ve insan haklarina" aykiri oldugunu öne süren Girgin, "Özür grubuna bagli tayin isteme hakki yeniden düzenlenerek, özrün olustugu her zaman uygulanabilmelidir" dedi.
Derslik ve ögretmen açiklari kapatilamamistir
Egitimdeki açiklarin yillardir kapatilamadigini aktaran Girgin, söyle konustu;
"Milli Egitim Bakanligi'na ayrilan bütçenin yetersizliginden ve okul yapim islerinin hayirsever vatandaslara havale edilmesi nedeniyle derslik açiklari yillardir kapatilamamaktadir. Milli Egitim Bakanligi'nin rakamlariyla 160 bin civarinda derslik açigi bulunmaktadir. Hala bazi kent merkezlerinde 50-60 kisilik kalabalik siniflarda ders yapilmaktadir.
Sokakta 400 bin civarinda atanamayan ögretmen is ararken, 160 bin ögretmen açiginin olmasi anlasilir bir durum degildir. Ögretmen açiginin ücretli ögretmen uygulamasiyla kapatilmaya çalisilmasi, egitimin niteligini olumsuz yönde etkilemekte, her yil 'sifirci' ögrenci sayisini katlayarak artirmaktadir. Ayrica bu durum 700 TL ücret verilerek köle gibi çalistirilan (70 bin) ücretli ögretmen ordusu yaratmaktadir.
2002 yilinda miting alanlarinda 'Atanamayan ögretmen kalmayacak' diyen Sayin Basbakan'in bu sözünü hatirlayarak, 400 bin atanamayan ögretmenin sorununu çözmesini bekliyoruz."
Egitime yeterli bütçe ayrilmadigini, kadrolasmanin egitim sisteminin tehdit ettigini, AK Parti Hükümeti döneminde sanat egitiminin yok sayildigini ve uygulamaya geçecek tablet kitaplarin pedagojik etkilerinin neler olabilecegi konusunda fikir sahibi olunmadan hayata geçirilmeye çalisildigini dile getiren Egitim Is Kirklareli Temsilciligi Il Baskani Hayri Girgin, açiklamalarini söyle sürdürdü;
"Ülkemizin gelecegini belirleyen egitime yeterli bütçenin ayrilmamasi nedeniyle egitim giderleri yoksul halk kitlelerinin sirtina yüklenmektedir. Hükümetin 2011 yili bütçesinde MEB'e ayirdigi pay, herkes için nitelikli egitim hedefini gerçeklestirmekten çok uzaktir. Bu hedefe yaklasmak için genel bütçenin yüzde20'si, milli gelirin en az yüzde 6'si egitim bütçesine ayrilmalidir. Oysa 2011 yilinda genel bütçeden egitime ayrilan pay bunun yarisindan azdir. Bu bütçenin neredeyse tamamina yakini da personel giderlerine harcanmaktadir. Dolayisiyla egitim yatirimlarina, egitim planlanmasina ve gelistirilmesine yeterince pay ayrilamamaktadir. Özellikle ilkögretim okullarinda sadece ögretmenin maasi ödenmekte, okullarin diger tüm giderleri, degisik adlar altinda velilerin cebinden karsilanmaktadir.
Kadrolasma egitim sistemini tehdit ediyor
Talim Terbiye Kurulu'ndan Anadolu'daki en ücra köy okullarina kadar partizanca ve gerici kadrolasma devam ediyor. Bilimsel egitimi dislayan, liyakatsiz, bilgi ve beceriden yoksun yöneticiler, kayirmaci yöntemlerle ya da görevlendirme ile is basina getirilmektedir. Güvenilirligi tartisilan sinavlarla ve haksiz yere verilen üstün basari ödülleriyle bir adim öne çikarilarak yönetici yapilan yetersiz kadrolar, egitimin niteligini düsürmektedir. Bu yandas ve kayirmaci anlayis yüzünden 1500 civarindaki il milli egitim müdür yardimcisi ve sube müdürü görevlendirmeyle çalismaktadir.
Ayrica Anadolu lisesine dönüstürülen liselerde norm kadro nedeniyle ögretmen arkadaslarimiz ciddi sikintilar yasamaktadir. Yaz-boz tahtasina çevrilen egitim sisteminin bütün faturasi ögretmenlere ve ögrencilere kesilmektedir.
Tablet kitap!
Tablet kitap uygulamasinin ne getirip ne götürecegi iyice hesaplanmadan, pedagojik sonuçlarinin neler olacagi bilimsel verilerle ortaya konulmadan uygulamaya geçilmesi, yeni yeni sorunlar ortaya çikaracaktir. Pek çok Avrupa ülkesinde dahi uygulanmayan bu sistemin alelacele Türk Egitim sistemine monte edilmeye çalisilmasi da çok manidardir.
Kisaca iktidara egitim sisteminin yaz- boz tahtasi olmadigini kez daha hatirlatmak istiyoruz.
AKP döneminde sanat egitimi yok sayildi
Gelecegimiz olan çocuklarimizin estetik degerleri kazanmasinda büyük önem tasiyan resim ve müzik dersleri yok sayilmis, ders saat sayilari azaltilarak norm kadrolari düsürülmüstür. Bu durum gelecegimizi tehdit etmekte, estetik degerlerden yoksun yetisen çocuklarimiz siddete egilimli bireylere dönüsmektedir. AKP döneminde iki okula ancak bir resim veya müzik ögretmeni düsmektedir. Birçok okulumuzda resim atölyesi ve müzik odasi bulunmamaktadir.
Ezberci, Eleyici ve Sinav Odakli Egitim Sistemi Çocuklarimizin Ruh Sagligini Bozuyor
Ulusal degerleri yok sayan, tüketim toplumunu özendiren, bireyci, sorgulamayan insan tipi yetistirmeyi hedefleyen, bilimsellikten uzak müfredat programlari günlük yasamda kullanilmayan gereksiz bilgiler içermektedir.
Sinav kazanmaya odakli bu programlar, çocuklari sosyal yasamdan uzaklastirmakta ve ruh sagliklarini bozmaktadir. Bu, sinav odakli sistem nedeniyle dershaneler mantar gibi çogalmis, ortaögretim saf disi kalarak, devlet liseleri, "diploma veren formalite kurumlar" haline gelmistir. Bugün ülkemizde 3367 genel lise bulunmasina ragmen, 4500 civarinda dershane bulunmasi düsündürücüdür.
YÖK AKP'nin YÖK'ü olunca sorunlar bitti mi?
Üniversiteleri vesayet altina alan alabilmek amaciyla 12 Eylül darbesiyle anayasal sistemimize sokulan ve 2003 sonrasinda AKP'nin özlemlerine göre yeniden tasarlanan YÖK, hukuk tanimaz anlayisini devam ettirmektedir. Bilimsel özerkligi, akademik özgürlügü yok eden YÖK, üniversiteleri adeta ortaögretim kurumlarina dönüstürmüstür.
Siyasal iktidardan korkan üniversiteler, ülkemizin hiçbir sorununa yönelik bilimsel çözüm önerilerinde bulunamamaktadir. YÖK'e bagli olan ve milyonlarca ögrencimizin geleceginin belirleyen ÖSYM güvenilirligini kaybetmis, gençlerimizin emegini çalan bir kurum haline dönüsmüstür.
ÖSYM'nin yaptigi her sinava bir saibe karismis, ancak kurumun basindaki zat, toplumun pek çok kesiminin istifaya çagirmasina ragmen iktidarin korumasiyla görevinin basinda kalmistir.Hukukun arkasindan dolanmayi marifet haline getirmis olan iktidar, YÖK eliyle, yurt disinda lise egitimi alan Türk uyruklulara üniversite kapilarini sinavsiz olarak açmakta ve bu yolla cemaat okullarina ayricalik yapmaktadir."
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol