SIZ ALDIRMIYORSUNUZ AMA BEN SIZI ANLATIYORUM
17 Nisan 1940 da Köy Enstütileri, 18 Nisan 1930'da da ben dogmusum. 1960 yilinda köylerde 27 Mayis Devrimi'ni anlatmaktan döndükten sonra Cumhuriyet Gazetesi Basyazari Nadir Nadi'ye durumu degerlendiren uzun bir mektup yazmistim ve mektupta kendimi "17 NISANDAN BIR DAMLA" diye tanitmis ve ayrica "HALK AYDINI" ifadesini de kullanmistim.
Nadir Nadi bu mektupta anlattiklarini halkin da, ilgili ve yetkili olanlarin da bilmelerini, paylasmalarini düsünerek mektubu "HALK AYDININ AÄzIZINDAN" basligi ile gazetenin birinci sayfasinda ve kendi sütununda yayimlamisti. Mektubu yayimladiktan bir gün sonra da bana, "Mektubunuzu izin almadan yayimladigim için özür dilerim" diye mektup yazmisti. Ikinci yazisinda söylediklerimi degerlendiren bir yazi daha yazacagini bildirmisti.
27 Mayis Devrimi'ni anlatan bu mektubun yankilari çok genis olmustu. O sira Cumhuriyet'te haftada bir yazi yazan Köy Enstitüleri kurucularindan Hasan Âli Yücel haftalik makalesinde, "Bu sabah uyandigimda önüme Halk Aydini'nin anlattiklari geldi. Çok duygulandim ve sevindim" diyordu ve ekliyordu; "Yazdiklarin için seni rahat birakmazlar". Öyle de oldu. Bir süre sonra Tevfik Fikret Okulu Basögretmeni (o zaman öyleydi) Saban Gürdal, pusula kadar küçük bir kâgida benim Konya'nin Cihanbeyli Kazasinin Insuyu Köyü ögretmenligine atandigimi bildiriyordu. Insuyu köyüne gitmedim. Cihanbeyli Ilçesinin yüzü çiçek bozugu Milli Egitim Memurunu gördüm ve dilekçeme 16 kurusluk pul yapistirmayi gereksiz görerek, görevden ayrildim. Yani Mustafi sayildim. Ocagima döndüm. Kaldigim yerden 27 Mayis Devrimi'ni anlatmaya, karanlik bir zihniyetle mücadele etmeye, Atesböcegi kadar olan aydinligimi yüzyillarin karanligina tutmaya devam ettim. Bunu "HER BULUTUN ARKASINDA BIR GÜNES VARDIR" diyen bilgenin ve yenilikçi sair Tevfik Fikret'in, "HER GECENIN BIR SABAHI VARDIR" sözlerini animsayarak, umuda dönüstürdüm.
Üç yila yakin meslekten uzak kaldim. Çevremdeki insanlar "Sen Insuyu Köyüne git" diyorlardi. Bazilari ise kendime uygun bir partiye girecegim ihtimalini düsünerek, "SEN PARTIYE GIRME. DISARIDA KAL, BIZE LAZIMSIN" diye söylüyorlardi. Hem onlara lazim bir insanim hem partinin disinda kalmam gereken bir kisiyim. Bu bana 1908 Mesrutiyeti seçimlerinde bir afiste kullanilan slogani hatirlatti "SEÇIMDIR BU MILLET BUNA NE KARISIR." Hem seçim olacak hem millet buna karismayacak. 1908 yilinin bu düsünce ve zihniyeti 1960 Cumhuriyet Türkiyesi'nde, Atatürk'ün partisini yönetenlerde görülüyordu. Ancak herseye ragmen partiye girmis, 1963 yilinda yapilan Yerel Seçimde görev almistim. Fakat Cumhuriyet'te çikan, seçimi sonuçlarini tahmin yazim o zamanki ilahlarin hosuna gitmedigi için aforoz edilmistim. Birkaç yil sonra zamanin Milli Egitim Bakani Ibrahim Öktem'in, Vali Mehmet Saraçoglu'nun bulundugu bir toplantida yaptigim konusmada, "NIMETI VE KÜLFETI PAYLASMASINI BILMEYEN INSANLAR HALKÇI OLAMAZLAR" sözüm üzerine Bakan kürsüye gelerek beni kutladi, ögretmenlege dönmek istersem basvurumu yapmami söyledi. Üç yil sonra Kirklareli'nde göreve böyle döndüm.
Her geri kalmis toplumda AYDIN olmanin faturasi agirdir. AYDIN, halkin, idarenin hosuna gitmeyecegini bildigi halde dogruyu söyleyen insandir. Hem yurduna, hem halkina hizmet edeceksin, hem de dogrulari söyleyeceksin. Denize düssen seni bin kisi içersinde ancak bir kisi kurtarmaya atilir. O'da kurtaramazsa denizde beraber bogulursunuz. Sen yanmasan ben yanmasam karanliklari kim aydinlatacak? Hem Cehaletten, irticadan sikayet edecegiz hem kalkip bir mum yakmayacagiz. Sedire yan gelip yatan Aydin" olacagiz. Öyle mi? Yeryüzünde Sedire Yan Gelip Yatanlar'a AYDIN demiyorlar. Onlara ENTEL yada MAGANDA diyorlar. Makyevelin Müritleri diye vasiflandiriyorlar.
Bugün ayda 32 köse yazisi yaziyorum. 7 yildan beri beyni sönmüs esimi bakiyorum. Yazacagim birkaç kitap üzerinde birden çalisiyorum. Bunun disinda imkan buldugum zaman toplumsal hizmetlere kosuyorum. Yani bilgiyi eyleme dönüstürüyorum. Bu gücü Köy Enstitülü olmaktan aliyorum. Buraya Köy Enstitüsünde okuyarak, orada tugla keserek, kirda, ovada, ahirda hayvanlara bakarak, kireç söndürerek, harç yaparak, duvar isleyerek, fidan dikerek, topragi krizma yaparak, hopörlerlerden Bati Müzigi'ni dinleyerek, her hafta basi Nöbetçi Sinif'in Ögretmen ve Ögrencilerinin bir haftalik çalismalarini elestirerek gelmisim, Takdiri Tekdiri ve demokratik ortami bir arada bulunduran KÖY ENSTITÜSÜ KÜLTÜRÜ'nü yasatiyorum. Herhalde bunlari anlatmakla caninizi sikmadim.
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol