SILAHLI KUVVETLERE YAKIN VE UZAK GAZETELER-YAZARLAR

Türk tarihini iyi bilenler için Silahli Kuvvetlerin ulusun bugününde ve geleceginde rolü, islevi ve görevi bellidir. Silahli kuvvetler öteden beri devletin kurulusu ve gelecegi ile ilgili olmustur. Osmanli Devletini gaziler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de askerler kurmustur.
Bu süreçte halk ve sivil kesimin önde gelenleri hep askerlerin yaninda görülmüslerdir. Adeta halk ASKER olmustur. Askere davul zurna ile gitmistir. Cephelerde ölümle dans etmistir. Bugün yapilan anketlerde ORDUYA GÜVEN ayni zamanda ayni zamanda halkin kendisine olan güveni anlamina gelmektedir. Yabancilarin Türk halkina ASKER MILLET denmesi bundandir. Çok partili hayata geçiste ve demokratik sistemin isleyisinde hep asker kökenli önderler Laik rejim ve Demokrasinin yerlesmesinde rol oynamislardir. Mesala cumhuriyetin ilanindan bu yana geçen 84 yillik süreçte ÇANKAYA'da yani Cumhurbaskanligi Makami'nda dört sivil Cumhurbaskani (Celal Bayar, Demirel, Özal, Ahmet Necdet Sezer) disinda kalan bütün Cumhurbaskanlari asker kökenli kisilerdir. Demokrasiye geçiste Çankaya bir anlamda siviller için, siyasi iktidarlar için Çankaya'yi Ele Geçirmek Mücadelesi olmustur. Prof. Dr. Cahit Tanyol "ÇANKAYA'NIN DRAMI" adli eserinde bu mücadelenin çok partili dönemdeki bölümünü anlatmaktadir. Falif Rifki Atay ise yazdigi ÇANKAYA isimli kitabinda ATATÜRK'ü ve Atatürk'ün Çankayasini anlatir.
Osmanli Devleti'nin son yillarinda, Milli Mücadele ve sonraki süreçte ülkenin yazar çizer takimindan bazi kimseler, bazi gazeteler Silahli Kuvvetlerin yaninda olurken bazilari da uzakta kalmayi, hatta milli mücadelede askerlerin önderligindeki harekete karsi çikmislar, Halifeci bir tutum, mandaci bir tavir sergilemislerdir. Mesela Çanakkale Savaslari cereyan ederken Osmanli Hükümeti oraya savasi izleyip yazmalari için, içinde Mehmet Akif'in de bulundugu sair ve gazetecileri seçenek göndermistir. Oysa o yillarda Istanbul'da güçlü ve etkili bir medya vardir. Ancak o sira bile her gazeteci, köse yazari orduya, ordu kumandanlarina yakin degildir. Ordu bunlarin kimler oldugunu biliyordu. Bu nedenle Silahli Kuvvetlerin bugünkü tutumu yeni bir sey degildir.
Anadolu ve Trakya'da milli mücadele ve Anadolu'da savaslar devam ederken Mustafa Kemal'in yaninda birkaç gazeteci ve yazardan baska kimse yoktu. Milli Mücadeleyi, Inönü, Sakarya Savaslarini ve Büyük Taarruzu anlatmak onlara düsmüstür. Kimdir onlar? Onlar Halide edip Adivar, Rusen Esref Günaydin, Yakup Kadri Karaosmanoglu, Falih Rifki Atay, Yunus Nadi Abalioglu ve su an isimlerini animsayamadigim daha bir kaç gazeteci ve yazardir. Halbuki Istanbul'da cepheye, Mustafa Kemal'in yanina gidenlerden daha fazlasi Istanbul'da idiler ve Halife Padisahi destekliyorlardi. Ali Kemaller, Cevad Ulunaylar, Refik Halit Karaylar Halifeci Idiler ve Türk Ordusu'nun mücadelesinde, Baskomutan Mustafa Kemal'in yaninda degil, karsisinda idiler.
Suraya gelmek istiyorum Bu iktidar döneminde Silahli Kuvvetleri sistematik biçimde yipratildigi dikkati çekmistir. Aslinda bu 1970'li yillarda baslamis ama daha ziyade son birkaç yil içerisinde saldirilar, elestiriler yogunlasmistir. Bu elestirileri yapanlara soracak olsaniz Düsünce Özgürlügü derler. Iyide Düsünce Özgürlügü beraberinde onu sorumluluk getirmez mi? Düsünce özgürlügü adina, demokrasi keyfine, halkin sevgi güvenine ragmen yipratici haber ve yazilarla neyin amaçlandigini anlamak mümkün degildir. Buna bagli ve tarihten gelen bir geleneksel tutumla Silahli Kuvvetlerin kendisine yakin veya uzak gazete, gazeteci ve yazarlari belirlemesi ve bunun haber olarak yansimasi düsünce ve elestiriye sinirlama getirme degildir. Kaldi ki Cumhuriyet kurum ve kuruluslari ve devlet düsünce özgürlügünün kötüye kullanilmasina izin vermez ve veremez. Kendini yipratmaya yönelik yazi ve haberleri hosgörü ile karsilamaz. Halkin gözünden bunlari düsürmek, Halkin kafasini karistirmak bana göre yanlistir. Çok partili hayatta hersey yiprandiktan, yipratildiktan sonra simdi sirayi Silahli Kuvvetlere getirmek son derece yanlistir, sakincalidir. Silahli Kuvvetler kendisi ile ilgili bilgileri yeri geldikçe ve gerektikçe açiklamaktadir.
Özetle, Cumhuriyet kurum ve kuruluslari kamuoyu adina konusanlardan, yazanlardan kimlerin yaninda, kimlerin karsisinda oldugunu bilmek zorundadir. Bu bir fisleme degil, bilme, bilgilenme hakkidir. Onlarin da medyayi, kilicin yapamadigini kalemi ile yapmak isteyenleri tanimak istemeleri dogaldir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol