SÜRGÜN ETMEK IÇIN KÜTÜPHANEYI KAPATTILAR

1950'li yillarin sonuna dogru Kirklareli Merkezi'nde iki ÇOCUK KÜTÜPHANESI vardi. Ben 2.Nolu Çocuk Kütüphanesi Ögretmeni idim. O yillarda kütüphaneler Milli Egitim Bakanligi'na bagliydi ve kütüphanelerde görevlendirilen ögretmenlere "Kütüphaneci Ögretmen" deniyordu. Ancak benim konumum farkliydi. Bakanlik kütüphaneciligi ögrenmem için beni Istanbul Kütüphaneleri'nde iki ay süren bir kursa göndermisti. Istanbul'da ilk kurs vazifeme Beyazid Devlet Kütüphanesi'nde baslamistim. Kütüphane Müdürü Muzaffer Gökmen'di. O siralar Türkiye'de kütüphanecilikte otorite kabul edilen, kitaplari olan bir kisiydi. Onun kütüphanesinde bir hafta kaldim. Rahmetli bana çok yardimci olmustu. Nitekim daha sonraki yillarda Muzaffer Gökmen ile dostlugumuz devam etmisti. Buradan Beyazit'ta bir baska kütüphaneye geçtim. Burasi çocuk kütüphanesi idi ve basinda sair Osman Atak bulunuyordu. Osman Atak küçük hacimli çocuk kitaplari yazan birisiydi. Osman'la kardes gibi olmustuk. Bir kitapçigini imzalayip bana vermisti. Hakkim olmayan övgüler yazmisti kitabina. Üçüncü kurs kütüphanem ise Laleli'deki Koca Ragip Pasa Çocuk Kütüphanesi olmustu. Oradaki yöneticinin simdi adini hatirlayamadim. Ancak burada da kütüphanecilik üzerine çok seyler ögrenmistim.

Kirklareli'nde 2.Nolu Çocuk Kütüphanesi'ni 1 yil kadar yönettim. Kütüphane bir nevi semt kütüphanesi gibi çalisiyordu. O bir yil içerisinde 1950 yilinda kapatilmis olan Kirklareli Halkevi'nin bodruma atilmis 2 bin kadar kitabini kütüphaneye kazandirdiktan sonra sehrin partizanlari kütüphanenin içinde bulundugu kurumun müdürü ile isbirligi yaparak, sorunlar çikarmaya baslamislardi. Benim ayni zamanda kurumada yardimci olmami istemeye basladilar. Yani ben hem kütüphaneyi idare edecegim hem de kurum müdürünün islerine yardimci olacagim. Bu teklifi reddettim. Bu sefer baskiyi daha da arttirdilar. O halde dedim "yasa ve yönetmelik disi çalismamin sorumlulugunu üstlenecek bir yazi gönderin" Vali Cenap Aksu'dan böyle bir belgeyi almakta gecikmediler mesuliyeti üstlendigini bildiren bir yaziyi alip getirdiler. Ancak kütüphane disinda çalismayi içime sindiremedim. Daha dogrusu sehrin partizanlarinin isteklerine direndim. Bunlar kim oluyordu? Devletin, memurun yönetimine müdahale ediyorlar? Ancak hemen sunu söyleyeyim 1950 yillarinda sehir, kasabalarda Demokrat Parti'nin azili, memur ve ögretmen düsmani, demokrasi sarhosu partizanlari, partili yöneticileri vardi. Bu durum ülkenin her yerinde böyleydi. Vali Cenap Aksu makam arabasina Demokrat Parti Il Baskani'ni alip gezmekte bir sakinca görmüyordu. Köylerde, kasabalarda particilerin Ocak-Bucak örgütleri vardi. Bu örgütlerin basinda köy agalari, köy esraflari ve bir takim aylak adamlar bulunurdu ki bunlar bir sey olduklarini etrafa göstermek için daha çok ögretmenlerle ugrasiyorlardi. Mesela beni Karamesutlu Köyü'nden Ocak Teskilat Baskani'nin köylüden topladigi 75 "Ögretmeni Istemeyiz" imzasi ile aldilar, "Nakil cezadan degildir. Tebdili mekanda ferahlik vardir" deyip dokuzuncu köye tayin ettiler. Nitekim Kirklareli'nde 2.Nolu Çocuk Kütüphanesi'ni de öyle yapip kapattilar. Cumhuriyet Meydani'nda karsilastigim Demokrat Parti Il Baskani sesi çiktiginca, "Git, tayinini çikarttim. Köyden gelmissin burada konusuyorsun, dedigimizi yapmiyorsun" diye bagirdi.

Hadi dedim bu sefer dediklerini yapalim. Dogru Milli Egitim Müdürü Osman Gülal'a gittim. "Kütüphaneyi kapattik. Seni de Kavakli Ilkokulu'na verdik" dedi. Ilahlar dediklerini yapmislardi. Kavakli'da 1955 yilinda görev yapmistim, simdi ikinciye gidisim olacakti. Kavakli'ya da Yenimahalle Köyü'nden gelmistim, Yenimahalle'ye ise Tasagil'dan yine "Ögretmeni istemezük imzalari" ile gelmistim. Yenimahalle'ye ikinci tayinimdi. Meslek hayatimda iki köye iki defa gidip görev yapmis bir ögretmendim.

Evet, ilahlar kurban etmislerdi o kurban da ben ve kütüphane oluyorduk. Kütüphaneyi kapatmak partizanlari son derece sevindirmisti. O yila kadar iki kütüphanesi olan sehrin insanlari da partizanlarin istegiyle bir kütüphane ile yetinir olmuslardi.

Sunu söylemek istiyorum. Çogunlugu güç, iktidar olmayi her seyi yapmaya muktedir olmak anlamina getiren bu Çok Partili Hayat topluma ve devlete büyük bir fatura ödetmistir ve bu ödeme devam etmektedir. Altmis yillik "Çogunlugumla her seyi yaparim" zihniyeti demokrasimizin en zayif tarafini olusturmustur. Bu anlayis ve zihniyetin degismesinde sayisiz yararlar vardir.

                                               nazifkaracam@gazetetrakya.com

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol